Özel Bölüm 1

14.3K 378 284
                                    

Çağatay Alazoğlu

Ben, belki de bu dünyaya sadece ailemin yüklerini taşımaya gelen çaresiz bir adamdım. Kim ne yaparsa yapsın anlayan, kendi ezilse dahi susan, başa çıkamayacağını bile bile dalgalara göğüs germeyi zorla seçendim. Seçmek zorunda bırakılandım. Ben gerçekten de en çaresiz insandım. Genç yaşımda gençliğimi yaşayamadan aile bildiklerime baba olmak zorunda bırakılmıştım. Ellerimde duran defter ve kalem bir hışımla alınmış ve onların yerine silah ve mermi verilmişti. O andan itibaren kötüyü engelleyerek en kötü olmaya itilmiştim.

Babam Mehmet Alazoğlu sayesinde bana sayamayacağım kadar para ve ömrümün sonuna kadar bitiremeyeceğim bir mirasın kaldığı doğruydu. Ama bizde babadan oğula bir de kader geçmişti. Babam bilmeden kaderini de miras bırakmıştı bana. Bu kaderin sahibi olduğumu bana en iyi annem öğretmişti. Kaderi bir de öz olmayan kardeşim, Batuhan ile paylaşmıştım.

Miras önce Batuhan için kendini belli etmişti. Kendisi nasıl öz annesinin kollarından çalındıysa, kendi öz kızı Güneş'te, annesinin kollarından ölüm ile alınmıştı. Sonra Mira biraz daha belli olmaya başladı. Batuhan'ın evlatlık oluşu, yüzümüze bir tokat misali vurulmuştu. En sonra benim için miras çanları çalmıştı. Doğmamış, daha cinsiyetini bile bilmediğim masum evladım karımın karnında ölüme gönderilmişti.

Miras acı gerçekti. Hesap artık sorulmalıydı.

Hayatımın hiçbir döneminde doğru düzgün hesap sormamıştım, yani en azından omzuma binen her şeye.. Ama şimdi yüzleştiğim son bir gerçeğin hesabını sormam gerekiyordu. Hesabı anneme sormam gerekiyordu.

Demir kapıyı yavaşça itikledim ve hafif esen rüzgar saçlarımı havalandırırken tereddütsüz adımlar atmaya başladım. Bakışlarım etrafta gezinirken tek olmanın verdiği bir rahatsızlık vardı üzerimde. Yine ve yeniden her zaman ki gibi tektim. Ben ve hesap sormak için deliren yanım, beraber yürüyorduk bu taşlı yolda.

Bakışlarıma bana söylenildiği yeri kestirince yutkundum. Uzun zaman önce yapmak istediğim şey şimdi gerçekleşecekti. Anneme, benden neden bu kadar nefret ettiğini sormak istiyordum.

Birkaç adım uzağımda gördüm annemi. Derince nefeslendikten sonra ona doğru yürümeye başladım. Her zaman ki gibi yüzüme bakmıyordu. Bakamasın da zaten, yüzü yoktu.

"Merhaba anne.." dedim dinç tutmaya çalıştığım sesimle. "Nasılsın?" Bana cevap vermedi. Ona yakın bir yere yavaşça oturdum. Yüzüme bakacak yüzü olsaydı keşke. "Yanına uzun zamandır gelmek istiyordum ama inanır mısın cesaret edemiyordum. Öyle delirmiştim ki öğrendiklerimden sonra.. Anlık sinirle yanına gelsem her şey daha farklı olurdu." Tek kelime etmedi. Büktü boynunu belki de. Konuşmak istemedi. "O gece.." diyerek söze başladım. "Neden bize silahlı bir saldırı düzenledin anne? Benden ve eşimden bu kadar çok mu nefret ediyordun? Yazdığın o garip mektubu da okuduk karımla. Bizi korkutma uğruna evladımızı öldürttün, deydi mi?" Konuşmadı, susadım. "Bade öğrenince kriz geçirmekten beter oldu. O koskoca hastane odasını resmen başımıza yıktı. Vurulmuş olması bile gram umurumda değildi biliyor musun? O sadece usulca giden evladımıza kahroldu." Yüzümü sertçe sıvazladıktan sonra devam ettim. "İlk defa kollarımda sakinleşmedi benim karım. İlk defa onu öpmem işe yaramadı, şifa olamadım ona. En kuvvetli ilaçları verdiler ama o ölen bebeğimizi sayıklamaktan bir dakika geri kalmadı.. Biz bile bu denli, doğmayan, hatta varlığından bile bihaber olduğumuz bir bebeği sahiplenip sevmişken, sen neden beni sevmedin anne?" Gözlerim doldu, genzim yandı. Annem konuşmadı. İçimdeki hırçın dalgalar şahlandı. Elimi sertçe beyaz mermere vurdum. "Neden!" dedim sinirle. "Neden anne?" Göğsüm aldığım derin nefeslerle inip kalkarken gözlerimi sildim. Ben, ağlamamaya yemin etmiştim. "Sana hakkım helal ama, içimdeki çocuk artık sayende ruhsuz. Beni ve herkesi, daha çokta içimdeki çocuğun biricik annesini öldürdüğün için umarım mutlusundur. Bugün doğum günüm. Yokluğun bana en büyük hediye anne.." deyip, yavaşça oturduğum yerden kalktım. Kendimi toparladım.

BADE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin