Bu bölümde bir ekstra olarak yan karakter olan Behsat'ın ağzından da bir şeyler okuyacaksınız. Keyifli okumalar diliyorum..
***
Bade
Gözlerimin içine öyle bir yoğunlukla bakıyordu ki bu yaşıma dek eline kalem almamış beni şair edecekti az daha..
Yemek, su belki de nefes almak kadar önemliydi bakışlar. Gözler yalan söylemez demişler, gözler gerçekten aynadır.
Muhteşem gökyüzü altında, bana emanet ettiği bakışlara şahit olduğumu daha fazla anlamasına fırsat vermeden konuştum.
Güneş vardı karşımızda, romantizm yapmak lazımdı. Götümün kenarına bak. Sus iç ses. Okeyto.
"Her güneş yeni bir umuttur." dedim ve gülümsedim. Her zaman umutlara bağlı yaşamaya çalışmıştım. Beni ailem böyle yetiştirmişti. Annemden gayreti, babamdan cesareti, her ikisinden de umudu öğrenmiştim.
Ama Çağatay umutsuzluk içinde karşılık verdi lafıma. Biraz umutsuzluk vardı yani.. Bu Çato çökmüş yaa. "Ya o güneş benim için doğmuyorsa?"
Gülümsedim yine, her şeye rağmen. "O zaman kendine yeni bir güneş bulmalısın."
Bu sefer içtenlikle gülümsedi. Birazdan mutsuz olsa, iki dakika sonra hemen mutlu oluyordu.
"Buldum çoktan." dedi ve en etkilisinden bana yaklaşmaya başladı. Amanın geliyo öpücük geliyo! Germe beni iç ses. Ne demiş bir din adamı abimiz; manyak manyak işler!
Dudakları dudaklarımla buluştuğu anda dünya ile bağım kopmuş gibiydi. Sadece ben, Çağatay ve dudaklarımız vardı.
O benim dudaklarımı öyle keyifle emiyordu ki bu öpmekten fazlaydı. Resmen tadını çıkara çıkara yediği bir dondurma misali davranıyordu bana.
Zamanla eli saçlarıma gitti, tutunmak ister gibi koluna tutundum. Yavaş yavaş kolunu okşadım. Güçlü kollarını.. Hafifçe üzerime eğildiğin zamamda da gerçekten öleceğimi zannettim.. Böylesine şeyleri ilk defa yaşıyordum ve bu çok farklıydı.
Dudaklarımdan ayrıldığı zaman nefeslenmeden, yaşamak ister gibi boynuma gömdü başını. Dudakları en ince derinde dolanırken ellerim yumruk şeklini almıştı. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve gözlerimi sıktım. İnlersen kaybedersin asker. Başını boynumdan kaldırdığı zaman konuştu. Öyle konuştu ki.. Görmedim ama hissediyordum.
Bir tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Sakinleşmem lazımdı..
"İyi ki varsın Güneş'im.." dedi fısıltı şeklinde. "İyi ki benim Güneşimsin."
Yanaklarım kızarırken daha fazla utanmamak adına göğsüne sarıldım. Gözlerim kapalı buldum göğsünü. Kokusu en güzel rotamdı.
"Sen çok iyi bir adamsın." dedim başımı göğsüne hafif hafif sürterken. "İyi ki benim adamımsın."
Elleri omuzlarımı buldu ve narin narin okşadı. Güneş tamamiyle doğmuştu artık.
Göğsünden yavaşça doğruluğun zaman saçlarımı elimle yalandan da olsa düzelttim. Şimdi karşılıklı şekilde bağdaş kurmuş oturuyorduk. Ellerimizin birleşmesine son vermemiştik.
"Saat dokuzda gitmem gerek." dedi gözlerini yere eğerken. "Dokuza kadar seninle uyuyabilir miyim? Yani.. beraber uyuyalım mı?"
İçim cız ederken aynı anda da heyecandan ölecek gibiydim. Onun yorgun gözlerine baktım. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı. Gözaltıları mora çalıyordu. Gözbebekleri ise yardım vaveylaları atıyordu. Yine gözlerim doluyordu işte.. Ellerini sıkıca tuttum. Ona yaklaştım. Başımı salladım. "Uyuyalım.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADE +18
RandomBade Çakmak Çağatay Alazoğlu & Tek cadde, tek geçiş.. Ama onca kalabalığın içinde kadere boyun eğmiş olan, birbirinden habersiz iki insan.. Karışan telefonlar ile beraber peşi sıra gelişen olaylar silsilesi onları birbirine mahkum iki insan haline g...