Sınırı beklemedim, böyle de kral bir insanım.. Keyifli okumalar diliyorum. Oy vermeyi unutmayın lütfen..
***
Bade
Saat an itibariyle 04:00'a vurmuştu. Ve ben buraya geldiğim, şu odaya girdiğim ve Çağatay'ı göğsüme yatırdığım andan ötesine geçememiştim. Öylece, saatlerdir onun, belki de günler sonra, mırıltıları eşliğinde huzurla uyumasını izliyor ve saçlarını okşuyordum..
Bir de şarkı/türkü mırıldanıyordum güzel adamıma.. Oldukça fısıltıydı sesim, rahatsız olsun istemiyordum.
Mırıldandığım şarkı, benim anne ve babamın şarkısıydı. Ve annem ne zaman babama anlık olsa dahi kırılsa, babam hemen annemin beline sarılıp şu sözleri söylemeye başlardı. Ben de o anı ile beraber mırıldandım usulca..
Şu garip halimden bilen, şiveli Nazlım..
Göynüm hep seni arıyor, neredesin sen?
Tatlı dillim güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm..
Göynüm hep seni arıyor, neredesin sen?Aklıma o anlardan birisi gelince gülümsedim ister istemez. Mırıldandığım sözler öylesine güzeldi ki.. Öylesine anne ve babam, öylesine ben ve Çağatay'dı ki..
Ben, mükemmel bir anne, mükemmel bir baba ile büyümüş, muazzam anılar biriktirmiştim.
Peki.. Çağatay'da biriktirebilmiş miydi?
Göğsüme yattığı andan ötesi bende olmasa dahi onda en etkili şekilde vardı. Vardı diyorum çünkü kesin şekilde şahit olduğum şeyler de vardı.. Uyuduğu andan bu ana deyin zaman zaman gözlerini açıp, acaba hâlâ burada mıyım diye beni kontrol ediyordu.
En son uyandığı zaman, ya da gözlerini açıp beni yokladığı demeliyim, saat 03:38'di, yani 22 dakikadır anca uyuyor sayılırdı.
İlk göz göze gelişimizde beni hayal sanması çok ağrıma gitmişti.. Bunu ifade edecek hiçbir söz yoktu lügatta.
Yani.. Olan oldu ve bir şekilde yara aldık. Herkesin kendine özgü kanayan yaraları vardı ve ben ilk defa kendi yarama, acıma dalıp çevremi umursamamıştım. Çağatay'ın benden sakladıkları öylesine içime oturmuştu ki benden asla beklenmeyecek şekilde delirmiş ve kapıyı vurup gitmiştim..
Oysa Çağatay'ın daha önce kanayan bir yarasının üstüne bir yenisi daha gelmişti. Onun mücadele etmesi gereken, yorgun bir psikolojisi de vardı.. Ben o an bunu düşünemeyecek kadar kör olmuştum, yaralanmıştım, yarama dalmıştım.
Kim bilir o yedi günde kaç gün ataklarıyla uğramıştı.. Kaç gün beni hayal olarak görüp heveslenmişti. Hepsi birden içime oturunca, boğulur gibi oluyordum.
Tüm düşünceler etrafımı sardığında onun sesini duydum.
"Sesinin her tınısını özlemişim.."
Bakışlarım göğsümde yatan adama kaydı. Huzurla kıvrılan dudakları ardından birkaç cümle bahşetmişti bana saatler sonra. Sesi öylesine yorgun ve boğuktu ki..
Hüznüme karşı yine de gülümsedim.
"Söyler misin yeniden aynı sözleri? Beni.. anne ve babamın delicesine aşk yaşadığı, benim de tanıklık ettiğim o muazzam günlere götürdün.."
Dudaklarım buruk bir şekilde kıvrıldı, kavruldu.
"Nasıldı o günler?" dedim merakla. Merak etmiştim gerçekten.
Çağatay derin bir nefes alıp verdi ve belimi sardığı elini sıklaştırdı. Daha da sarıldı bana, sığındı belki de. Ardından sol yanıma bir öpücük bıraktı. Konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADE +18
CasualeBade Çakmak Çağatay Alazoğlu & Tek cadde, tek geçiş.. Ama onca kalabalığın içinde kadere boyun eğmiş olan, birbirinden habersiz iki insan.. Karışan telefonlar ile beraber peşi sıra gelişen olaylar silsilesi onları birbirine mahkum iki insan haline g...