Not: Behsat ile Çağatay'ın arasında 3 yaş var. Çağatay 92, Behsat 95 doğumlu..
***
"Behsat Çakır Özel Bölüm"
Behsat Çakır
Doksanlı yılların birinde, Diyarbakır'ın en gariban ama bir o kadar da zengin köylerinin tekinde doğdum. Teyzem çok ağlamayan bir bebe olduğumu söylerdi hep bana, hatta hiç ağlamazmışım. Anamla babam bana günışığı gibi gözleri kamaşa kamaşa bakarmış.. Nasılsa o iki insanın onca zorluktan sonra gelen umudu olmuşum.
Annemin adı Gülistan'mış. Kendisinin hem anne hem de baba tarafı kürt olduğundan birçok aşiret ortamında bulunmuş. Bu sebeple de bir cemiyette görmüş babamı, canı Beytullah'ını.. İkisinin aşk hikayesini teyzemden dinlediğim zaman büyüktüm, büyümüştüm. Küçük olsam hıçkıra hıçkıra ağlayacağım hikayelerini, yumruklarımı sıka sıka dinlemiştim..
"Onlar çok aşıklardı oğlum." demişti teyzem anlatmadan önce. "Aşirette dost çoksa, düşman da o kadar çoktur. Ve bazen düşman burnunun dibindedir. Evliliklerinin dördüncü ayıydı, aniden bir gün Beytullahların aşirette bir kavga çıktı ve kardeş kardeşe silah çekti. Kapı eşiğinde izleyen herkes o konakta en az bir cesedin çıkacağından çok emindi. E tabi herkes korktuğundan engel de olamıyordu. Beytullah, kardeşi Seyfi'nin babalarına diklenmesini doğru bulmadığından olayı yumuşatmak adına onu uzaklaştırmak istedi. O sırada da Seyfi, senelerden içinde tuttuğu tüm kıskançlık naralarını kusmaya başladı. Beytullah'a silah çekti. Biz kadınlar o gün yeni yapılan işler adına verilecek yemek için orada toplanmıştık. Benim eşimle, eniştenle, Beytullah yakın dost olduğundan, ben yemeklere yardım için annenin yanındaydım. İşte o sırada Seyfi Beytullah'a silah çekince Gülistan korkuyla bağırdı. Seyfi gerçekten gözü dönmüş gibi davranıyordu ve koskoca aşiret ağası olan babalarını bile duymuyordu. Beytullah ise kardeşinden duyduğu o kırıcı sözlerden sonra sık kafama bitsin o zaman bu kıskançlığın dedi. O da karısının ağlama seslerini duymayacak kadar paramparça olmuştu. Biz kadınlar kapıdan olayı izlerken Seyfi silahın emniyetini indirdi ve o sırada Gülistan kapı eşiğinden fırlayıp ikisinin arasına girdi. Gülistan ikisini birden itip kocasına doğru kendini siper edince Seyfi geriye doğru savruldu. Emniyeti indirilen silahta o sırada patladı. Üzgünüm, Behsat oğlum ama annen kasıklarına yakın bir yerden kurşun yemişti.. Hepimiz çığlık çığlığa şoke olduk. Sonrası zaten kar kış kıyamet oldu. Baban anneni kanlar içinde kucakladığı gibi hastaneye götürdü. Saatler süren bir ameliyatın sonunda annen iyi oldu ama ortada doğan büyük bir sorun vardı. Annenin hamile kalacak olması, ona büyük kayıplar sağlayacaktı, canı gibi.. Baban asla bir evlat istemedi sonrasında annenden. Kimler kimler evlatlarını dörtledi beşledi ama baban annene sarılıp onu evladı gibi sevdi. Ama annen bir evlat için hep yanıp tutuşuyordu. Risk almak istedi. Baban gibi avutamadı kendini. Sonrasında annen, babanı zorla ikna edip rahminin sağlığı için birkaç küçük ama mühim operasyonlar geçirdi. Birkaç aya da gebe kaldı. Önce baban olmak üzere kimse onu buna zorlamamıştı ama annen istedi. Sağlıklı geçti ayları, bir sıkıntı olmadı ama doğumunda attığı çığlıkları, sonrasında iki gün baygın yattığını en iyi baban ve ben biliriz, bir de rabbim.. Çok ağladı, çok acı çekti annen oğlum.. Ama kader çoktan ağları örmüştü. Sen konağa bahar gibi geldin, öyle çok sevdiler ki seni herkes etrafında pervane oluyordu.. Şimdilerde iyi karşılanmaz bu dediklerim ama erkek bebe olmanında değeri çıktı.. Ama kötü olaylar yine ardı arkası kesilmeksizin gelmeye devam ediyordu. Annenin vurulmasından sonra baban kardeşi Seyfi'ye bilenmiş durumdaydı ve onu gördüğü yerde öldürmek istediğini söyleyip duruyordu. Öyle de oldu, oraları ben çok bilmiyorum ama Seyfi ona müsaade etmeden kendini öldürmüş dediler. Çünkü karısı onu, Gülistan'ı vurduktan sonra boşadığı için aşirette ona erkek bile denmiyordu artık. Sonra baban Ergani'de ücra bir köye yerleşmek istemiş, annen öyle demişti bize. Sesten gürültüden uzak kafa dinlemek istemişler. Beytullah babasından rica etmiş ve taşınmışlar. O zamanlar sen bir yaşına yeni girmiştin. Taşındıkları gece oldu işte heyelan.. Küçük ahşap evleri, kağıt gibi ezildi taşlar altında. Jandarma ve tüm kurumlar bize senin dahil hepsinin öldüğünü söylemişti. Delirdik. Ölüm öyle yaktı ki hepimizi dost düşman demeden kaldık öyle. Kimse kimseye karışmadı. O gece sen oradan sağ çıkmışsın ama nasıl oldu kimse bilmez. Bunun hikayesi yok bende. Bildiğim tek şey anne ile babanın parça parça bulunan kalıntılarıydı.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADE +18
RandomBade Çakmak Çağatay Alazoğlu & Tek cadde, tek geçiş.. Ama onca kalabalığın içinde kadere boyun eğmiş olan, birbirinden habersiz iki insan.. Karışan telefonlar ile beraber peşi sıra gelişen olaylar silsilesi onları birbirine mahkum iki insan haline g...