Bölüm 39 [2]

14.7K 612 433
                                    

Bade

Tabağıma biraz pilav aldıktan sonra masaya döndüm. Annem bu sefer tencereleri masaya koymak yerine masanın yanındaki sehpalara koymuştu. Çünkü kalabalıktık ve masada tencerelere yer kalmamıştı.

"Babacığım oturdun ama bana da az pilav koyar mısın?"

"Ver babam tabağını." dedim ve babamın tabağına uzandım. Ona da biraz pilav verdikten sonra bu sefer gerçek manada oturdum yerime.

"Anne musakka harika olmuş! Resmen midem bayram ediyor."

Aden'in aşık aşık musakkayı kaşıklamasına güldük hep beraber. Annem Aden'in yanına oturduğu için ona dönerek gülümsedi, başını okşadı.

"Afiyet olsun güzel kızım. Tadında bırakmak lazım ama unutma tamam mı? Mideni yakmasın sonra.."

Aden temkinli şekilde başını salladı. "Son kaşık söz daha yemiyeceğim. Hem Serhat Baba bana halka tatlısı aldığını söyledi, ondan da yemek istiyorum.." Derin bir nefes alıp verdi. "Ay ben çok yiyorum.."

Hep beraber kahkaha attık. Abim Aden'in şakaklarına güzel bir öpücük kondurdu. "Yiyeceksin tabii güzel karım, bebeğimiz ve kendin için güzel beslenmen gerek."

Bunun üzerine, "Pilav ister misin yanına, güzel oluyor?" dedim ağzıma bir kaşık pilav atmadan önce. Aden sehpalara ters oturduğu için kalkması uzun sürerdi.

"Zahmet olmazsa.." dedi sehpalara bakarken. Hâlâ biraz utanıyordu.

"Ver sen, ver."

"Sen otur güzelim ben veririm."

Abimin sözüyle durdum birden. Bana çok fazla güzelim, kardeşim, abisi vs. demeye başlamıştı. Bir yanda hoşuma gitse de bir yandan da insan garipsemiyor değildi. Lakin alışmış sayılırdım.

Abim uzanamadığım tabağı alırken, babamın ona attığı bakışları gördüm. Garip.. bakıyordu? Anlam veremedim bir an. Zaten şu sıralar kimseye anlam veremiyordum. Garip şeyler vardı. Anlamıyordum.

O sırada abim Aden'e pilav verdi, kendine de alıp oturdu. Babam lokmasını yutup peçetesiyle ağzını sildikten sonra boğazını temizledi. Evet, başlıyoruz.

"Batuhan."

Abim başını kaldırıp babamıza baktı. Onunla beraber aslında hepimiz..

"Efendim."

Babam bir eliyle çenesini kaşıdı. Elleriyle oynamamaya direndi daha çok. Anladım.

"Şu.. işleri halletsek diyoruz biz. İzmir gezmesi daha sonra da yapılabilir nasılsa."

Abim gerildi. Aslında yalan söylemek istemiyorum herkes gerildi. Ortam bir anda değişmişti çünkü. Ama olması gereken şeylerdi bunlar yani. Artık herkes yerini bilmeli ve ona göre davranmalıydı.

"Halledelim Serhat baba." dedi abim başını sallayarak. "Ne zaman uygun olur İstanbul'a gelmek sizin için? Ona göre abimle konuşayım, halledelim ne varsa."

Babam anneme baktı. Ardından konuştu. Galiba ikisi önceden muhakeme etmişlerdi bu durumu.

"Bu gece yola çıksak yeridir. Biz artık böyle her şeyi halının altına süpürmüş gözükmeyi istemiyoruz. Hem ben hem Sevgi."

Cümlesini hem annen ve hem babam olarak diye devam ettirmesini beklemiştim ama olmadı. İlk günden beri sürekli sorgulayan ama evlat hasretine de yenilmiş bir kişi olan babam, gayet mantıklı davranıyordu bana göre. Ben bile her şeyi anında kabul edip abimi kucaklamış değildim. Tabii ki ben sadece evlattım. Onlar anne baba. Farklıydık. Ama işte oturmayan yerler vardı bana göre, ben böyle çok çabuk ayak uyduran, adapte olan biri gibi gözüksemde -ki Çağatay ile ilk zamanlarımızı biliyorsunuz, eve kapanmış biri olsam bile bir şekilde adaptasyon sağlamaya çalışmıştım- öyle değilim. Sorgularım, çeker giderim, uzaklaşırım. Ben böyle yaparım. Ama işte annemin hemen abimi sarmalaması, babamın bağırıp çağırsa dahi sevgisini ön planda tutmasına ağzımı çok açmamıştım.

BADE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin