Tuhaf Siyah İnci (2)

564 61 1
                                    

Yıldız Ormanı'nın bulvarı üzerinde geri dönerken Zhou Weiqing neler yaşandığını düşündükçe öfkesi gittikçe artıyordu. Her ne kadar mucize eseri hayatta kalmayı başarsa da nişanlısının üzerinde bıraktığı etki çoktan dibe vurmuştu. Eğer siyah inci ile karşılaşmış olmasa muhtemelen ormanın içinde ölmüş olacaktı.

"Difuya, sadece bekle. Bir gün, intikamımı alacağım ve bu gün yaptıklarından dolayı seni pişman edeceğim." Zhou Weiqing şiddetle dedi. O kimseden bu kadar nefret etmemişti, küçük yaşından itibaren alay edenler en azından ona karşı asla direk bir harekette bulunmamıştı.

Ama sadece bir yanlış anlaşılma üzerine Difuya, ona karşı çok acımasız davrandı. Bu yüzden artık açık bir şekilde Zhou Weiqing'in ona karşı büyük bir kini oluşmuştu.

Cennetsel Yay şehrine yaklaştığında, Zhou Weiqing yavaşça sakinleşti. O sadece dış bir elbise giyiyordu içinde hiç bir şey yoktu. Neyse ki, onun hala cebinde birkaç parça altın bulunuyordu. Babası ona karşı çok sıkıydı. Bu yüzden çok fazla harçlığı yoktu.

"Eve mi gitmeliyim?" Zhou Weiqing düşünürken durdu. "Hayır. Ben kesinlikle bu şekilde eve gidemem. O lanet olasıca Difuya kesinlikle imparator olan babasına onu dikizlediğimden bahsetmiştir. Eğer ben yaşlı moruk bunu duyarsa o zaman benim için sadece basit bir dayak olmayacaktır." Zhou Weiqing, babasının gözlerindeki acımaz şiddetli bakışı düşününce ürpermekten kendini alakoyamadı. Büyürken çok fazla dayak yemişti, her yaramazlılığın sonucu, babasından dayak olmuştu. Eğer babası, prenses banyo yaparken onu dikizlediğimi öğrenirse çok daha fazla sinirleneceğinden kendini tutamayabilirdi. Eve gitmemek, kendi güvenliği için en iyi olandı.

Ancak eğer eve gitmeyecekse birkaç parça altın ile nereye gidebilir ki? Zhou Weiqing bir ikilem içinde kaldı. Her ne kadar uzun ve kalıplı olsa da, o sadece 13 yaşında bir çocuktu ve özellikle hayatını sürdürebilmek için yapabileceği herhangi bir mesleki yeteneği yoktu. Evden kaçsa bile tek başına, birkaç günden fazla dışarıda nasıl hayatta kalabilirdi ki?

Bir süre için, Zhou Weiqing son derece kasvetli görünüyordu. Kendi kuşkularına rağmen, ayakları Cennetsel Yay şehrinin kapılarına doğru gidiyordu.

"Eh? Neden orada bu kadar insan var?" Şehir kapılarına varmaya kısa bir mesafe kala, Zhou Weiqing aniden kapıların tarafında bulunan alışılmamış bir şekilde büyük bir kalabalığı fark etti.Neredeyse birkaç yüz kişilerdi ve ayrıca çevreyi koruyan askerler de vardı.

Orada neler oluyor? merak etmişti, o hemencecik oraya bakmak için yürüdü. Neyse ki her ne kadar alan da çok fazla insan olsa da sıkı değildi, aralarında boşluklar vardı. Zhou Weiqing sıkışmadan, bakmak istediği yere gidebilecekti.

Kalabalığın önünde, insanlar tarafından kuşatılmış uzun masalar vardı. Masanın arkasında büyük bir tabeladaki kelime dikkat çekiyordu. =Asker Alımı=

Aşağısında bu yazılıydı : İmparatorluğumuzun sınırlarını korumak için Cennetsel Yay şehrinin yeni 3000 taze asker alımı vardır. 16-26 taş aralığındaki sağlıklı erkekler arıyoruz, doğuştan çok güçlü ve cennetsel enerjisi olanlar önceliğimizdir. Önce ülke sonra ev, orduya katılarak ülkesini ve evini korumak, erkeklerin yapması gereken birşeydir.

Burada bahsedilen Cennetsel enerji 1 yada 2 seviye olması lazımdı. Eğer birisi cennetsel enerjisini 3. Seviyeye kadar geliştirip Güç cevherini uyandırırsa, onların buradaki askere alıma katılmasına gerek yoktu. Onlar daha aydınlık bir gelecek için direk olarak askeri okullara yada hatta Cevher ustaları okullarına girebilirlerdi.

Normal olarak, Cevher ustalarının Güç cevherleri 16 yaşından önce uyanmıştı. Eğer değilse büyük ihtimalle gelecekte uyandırmaları imkansızlaşırdı. Dolayısıyla, bu askere alım sadece sıradan insanlar içindi.

=Asker Alımı= Tabelaya baktığında, Zhou Weiqing oldukça cezbedilmişti. Tabiki de bu kadar cezbedilmesinin nedeni, eğer orduya katılırsa eve gitmek zorunda değildi. Ona yemek verilecek, para ödenecekti. Yaşlı moruğun sürekli onu işe yaramaz dilenci olarak çağırmasından sonra belki de orduda kendine bir isim oluşturacaktı.

Bu cennetin kendisine gönderdiği bir fırsattı.

Bu eleman hala çok gençti ve anında heyecana kapılmıştı. O tam olarak orduya katılmanın zorluklarından bihaberdi.

Sonuçta o dürtüleri tarafından yönetilip karar verdiği yaşlardaydı. Dahası hergün, gün boyunca işe yaramaz ve çöp kelimeleriyle çağrıldıktan sonra babası ona karşı daha otoriter olmuştu bu yüzden artık evde kalmak istemiyordu.

Kararını verdikten sonra Zhou Weiqing önündeki sıkışıklıklıktan kurtulup işe alımla görevli yaşlı bir askere : " Büyük kardeş, ben başvurmak istiyorum, başvurmak istiyorum."

Her ne kadar kalabalığın içinde birkaç yüz kişi olsada başvuranların sayısı aslında bu kadar yüksek değildi. Sonuçta, Cennetsel Yay şehri imparatorluğun biricik başkentiydi, halkın yaşama standardı normalinden çok daha fazlaydı. Ayrıca, Cennetsel Yay imparatorluğu küçük bir şehir olsa da diğer küçük şehirler ile sık sık sınır çatışmaları yaşanırdı. Sonuç olarak orduya katılmak oldukça tehlikeli bir işti. Bunun için çoğu insan yaşadığı topraklarda asil olmasa bile sıradan, normal bir meslek seçerlerdi.

Masaların arkasındaki sandalyelerde oturan orduya alım yapan 20 asker görevli vardı. Onların hepsi en azından manga lideri yada daha yüksek rütbeli emektarlardı. Zhou Weiqing'in şuanda baktığı kişi 30 yaşlarında görünüyordu, oturmasına rağmen boyu ve güçlü fiziği belli oluyordu. Şuanda yüzünde bulunan tembel bakıştan, orduda yeterli sürede bulunan biri tarafından kolayca tanınırdı.

"Hey çocuk, orduya katımak mı istiyorsun?" Birisinin sonunda ona yaklaştığını gören manga lideri mutlu olmuştu. Sonuçta burada görevli 20 asker vardı ve Zhou Weiqing ona yaklaşmayı seçti. Bu başkalarına karşı yüzü olmasını sağladı.

"Evet! Orduya katılmak istiyorum!" Zhou Weiqing açıkça kendini belirtti. Tüm manga liderlerine baktığımızda hepsinin akıllıca giydikleri zırhları içinde huşu uyandıran bir auraya sahip oldukları görünüyordu. Bu onun katılmak için kararlılığını daha da güçlendirdi.


Manga lideri mennun olmuşçasına başını salladı: "Mükemmel, hangi hizmet branşına katılmak istiyorsun?"

"Ah?" Her ne kadar Zhou Weiqing'in babası Başkumandan olsa da o askeriyenin içindeki işleri çok da fazla bilmiyordu. O zayıf bir şekilde sordu:" Bunların farkı ne?"

"Tabiki de farkı var, her ne kadar tüm temel askerlerin tedavisi aynı olsa da, ihtiyaçlar, testler ve çeşitli dallardaki eğitim oldukça zordur.

Örneğin, Işık piyade'sindekiler dayanıklılık üzerine yoğunlaşırlar; savaş alanında en yoğun kişilerdir, her yere koşuşturmak zorundadırlar. Yüksek dayanıklılık, onların daha uzun sürede koşuşturmalarını sağlar ve savaş alanında hayatta kalma şanslarını yükseltir. Aslında, diğer branştakilerin çoğu ışık piyadesi olarak başlarlar. Tabiki de ayrıca başka temel branşlarda var. Lojistik, arabaları tedarik eden birlik, askeri aşçılık vs. Ancak, bunların çoğunun geleceği yoktur,olduğun yerde sayarsın." O konuşma geçtikçe son kısımdan bahsederken, yüzünde bir küçümseme oluştu.

Savaş alanında hayatta kalma hakkındakileri duyar duymaz, Zhou Weiqing daha önceki coşkusu biraz sönmüştü. Oh evet, orduya katılım gerçek savaş alanında savaşmak demektir ve onun şuan için o kadar fazla yeteneği yoktu.

Eğer o birisiyle dövüşürken başka yerden gelen top ateşiyle ölecekse, bu kesinlikle buna değmezdi.

"Ahem, Görevli kardeş, bunu biraz daha gözden geçirebilir miyim?"Ölümden korkuyor olmak insanın doğasında vardır. Özellikle her ne kadar 16 yaşında gibi gösterse de Zhou Weiqing gibi 13 yaşındaki biri için.

HJC~1.kitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin