4

2K 157 6
                                    

Merdivenlerden inip salona geçtim. Seda salonda, elinde cips kâsesiyle televizyon izliyordu. Ne zaman görsem abur cubur atıştırıyordu ve bu çok sağlıksızdı. Yanına doğru ilerleyip beni göreceği şekilde durdum. Büyük kâse bitmişti neredeyse.

"Meyve tabağı yapsaydım? Cips zararlı değil mi?" Sorumla birlikte omuz silikti.

"Canım çekti," dedi bana bakmadan. Başka bir şey demek istemiyordum ama bebeği de düşünüyordum. Keşke o da biraz düşündeydi.

"Güzel bir meyve tabağı yapayım ben sana, hem zaten bir yerde okumuştum bir iki tane yesen bile nefsini köreltiyormuş. Yeme demiyorum ama sağlıksız sizin için," dedim açıklayarak. Cips kâsesini önündeki masaya vurarak bıraktı.

"Bir karışmadığın yediklerim vardı ona da karış. Gözün mü vardı al ye!" Sinirle sesini yükselttiğinde sakin kalmak benim için daha zordu.

"Saçmalıyorsun artık Seda. Ben sizin iyiliğinizi düşünerek söylüyorum!"

Her şeye susabilirdim ama haksızlığa asla gelemezdim. Kalktığı gibi bana sinirle bakıp bir şey söylemeden odasına gitti. Geleli daha bir hafta oldu ve daha iki ay üç hafta buradaydım maalesef. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. İşe yaramayınca dışarıda yavaş yavaş yağan kara baktım. Montumu giyip kendimi dışarı attım. Bir yandan da korkuyordum, tilkiler ve köpekler oldukça fazlaydı ama evde boğulacak gibi olmuştum. Allah'tan anahtarı yanıma almıştım, yoksa hayatta açmazdı kapıyı. Biraz uzaklaştıktan sonra yere düşen karaları izlemeye başladım.

"Gamze!" diyen Kerem'in sesiyle ona doğru döndüm. Hızlı adımlarla bana doğru geliyordu. Canım sıkkın olduğu ve hiç arkadaşım olmadığı için burada tanıdık birini görmek iyi gelmişti.

"Selam," dedim karşımda durduğunda.

"Selam, bir sorun mu var?" dedi asık yüzüme bakarak.

"Seda ile tartıştık biraz. Sen hayırdır, nereye?" Asker olduğu için nöbet yerini terk edemezdi, bir sorun olmadığı sürece.

"Bazı evraklar vardı ekmek satışları ile ilgili, büfeye ben bakacağım için istediler. Denetleme varmış, Cahit abi arayınca yerimi bir askere bırakıp onları götürdüm." Emre de Seda sorunca demişti denetleme olacağını. Peteğe bakmak için gelen Kerem'le abim bu yüzden gelememişti.

Askeriye on dakikalık bir mesafede olduğu için sorun olmuyordu sanırım böyle gidiş gelişler. Bazen abimi aradığımızda Ankara'dayken öğle yemeğine eve gelmiş olurdu. Tabii hamile kalan Seda yemek yapmamaya ant içtiği için bayağı zaman olmuştu. Genelde askeriyede yiyordu öğle yemeğini.

"Anladım, seni tutmayım ben. Sorun olmasın." Durduğumuz yerde ikimiz de üşümeye başlamıştık kar yağmaya devam ederken. Kerem ellerini ceplerine koyarken, benim de burnumun kızardığı emindim.

"Sen de eve git ve kafana takma. Gördüğüm kadarıyla yengen pek kafa dengi biri değil. Hasta olursan sana bakacağını da sanmıyorum," dedi gülerek. O kadar haklıydı ki ben de güldüm. Tam biraz önceki olayın üstüne gelince sinirim bozulmuştu sanırım.

"Peki, gidiyorum. Görüşürüz," dedim geriye doğru bir adım atarak.

"Görüşürüz."

Kerem de gülümseyip arkasını döndüğünde geldiği gibi hızlı adımlarla büfeye doğru ilerledi. Ben de yavaş adımlarla eve geri dönüş yoluna geçtim. Telefonum çaldığında abimin aradığını gördüm, beklemeden açtım.

"Efendim abi?"

"Prensesim, Seda'yı aradım ama duymadı galiba. Akşam markete gideceğiz, eksikler var deyip duruyordu. Sen söyle de listeyi hazırlasın. Sen de istediklerini ekle." Seda şu an uyumakla meşgul olduğu için telefonunu sessize almıştı büyük ihtimalle.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin