14

2.4K 151 1
                                    

"Burada konuşulacak konu değil bu Gamze. Daha önce tanıştığınızı Gediz ile burada karşılaştığınızda zaten söylemiştiniz ama sanırım daha ilerisi var." Emre gözlerimin içine bakarak bir şeylerden emin olmaya çalışırken, başımı salladım onaylayarak.

"Evet ve ben sana anlatmak istiyorum," dedim kararlılıkla sözlerimin arkasında dururken.

Artık içimde tutmak ya da saklamak istemiyordum. Bunun bir nedeni Gediz'in de içinde bulunacağı gruba ders vermem, ikincisi Emre'den ciddi anlamda hoşlanmamdı. Eğer Emre'de o ışığı görmeseydim bunu anlatma gereği kesinlikle duymazdım. Şimdiyse aramıza girecek olan ihtimalleri ortadan kaldırarak başlayacaktım işe. Emre'yle konuşup Gediz ile olan geçmişimden ve nasıl bu hale geldiğimizden bahsedecektim.

"Yemekten sonra benim evimde bir kahve içelim mi?" Dışarıdan bakılınca çok yanlış anlaşılacak bir durum olabilirdi ama ben Emre'ye bu konuda güveniyordum. İkimiz de yetişkin insanlardık ve bunu geri çevirmek olayları daha karmaşık bir hale sokabilirdi.

"Tamam ama kahveleri ben yaparım." Şartımı öne sürdüğümde nedenini iyi bildiği için sorun edeceğini sanmıyordum.

"Merak etme Nuri Alço tarzından ilerlemiyorum, gazoz yerine kahve sunarak," dedi gülerken.

"Sadece zehirlenip diğer tarafı boylamak istemiyorum. Henüz erken bence." Yaptığı imaya gülerken yüzünde gözlerimi gezdirdim. Güzel gülüyordu.

"Evet, çok erken," dedi Emre de.

Yine yoğun ve delici bakışlar yerini almış, gülerken kısılan gözleri kalbimi sıkıştırmıştı. Bu adamın benim üzerimdeki etkisinden bence hiç haberi yoktu. Eğer olsaydı, ya sürekli güler beni kalpten götürürdü ya da hiç gülmez, beni böyle kendine hayran bakarken göremezdi. Sanırım farkında olmaması daha iyiydi, doya doya gülüşünü izlemek çok güzeldi. Ellerime baktığında benim de bakışlarım ellerime kaydı, üstü kızarmıştı.

"İçeri geçelim hadi, hava soğuk."

Başımı çevirip gecenin karanlığına bakarken Emre'nin sözlerini doğrulamak istercesine rüzgâr esti. O söyleyene kadar farkında bile değildim havanın soğukluğundan. Üstümüzde mont bile yoktu ama dışarıda oturmak isteyenler için elektrikli ısıtıcı vardı kapının iki yanında.

"Olur," dedim ben de onaylayarak. Emre ile birlikte tekrar üst kata çıktığımızda herkes kendi arasında sohbet etmeye başlamıştı. Emre ve Gediz arasında oturacak olmak beni yeniden germeye başlamıştı.

"Uğur, yana kay," dedi Emre işaret ederek.

"Tamam." Uğur itiraz etmeden yerinden kalkarak biraz önce Emre'nin oturduğu yere oturdu.

Emre'nin diğer yanında Gediz oturuyordu ve onun yanına oturması da sorundu. Uğur bunun yerine Emre'nin oturduğu yere geçti. Gediz'in yanında artık Uğur oturuyorken, Emre -garantilemek içindi sanırım- Uğur'un yanına oturdu ve ben de onun yanına geçtim. Derin bir nefes alıp masada konuşulan konuları dinlemeye başladım. Biraz önceki gerginlik göz ardı edilmiş, sineye çekilmişti. Biraz sonra yemek servisi başladı ve acısız urfa önüme geldi. Herkes adana söylemişti, üstelik bol acılı. Bu girişin bir de çıkışı vardı onlar için.

Ben tabağa, tabak bana bakıyordu. Kebap oldukça uzun olan bir şişe geçirilmişti. Sağ elim askıda olduğu için sıkıntı çekecektim sanırım. Birden önümden alınan tabakla şaşkınca baktım.

Emre önüne aldığı tabağımdaki kebabı önce usta bir hareketle şişten çıkartıp sonra da tek lokmalık parçalar hâlinde bıçak yardımıyla böldü. Yanındaki pideyi de parçalara ayırıp tabağımı önüme geri bıraktı. Ona gülümserken göz kırptı bana. Bu hareketi çok hoşuma gitmişti.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin