Bölüm 4 / 👨‍✈️👩‍💼

161K 8.6K 2.1K
                                    

Elimde ekmek öylece kapıda kaldım. Kapıyı kapatıp arkamı döndüğüm de Seda'yı görmem ile korkudan kalbim sıkıştı. Elimle damağımı kaldırdım. Nereden çıkacağı hiç belli olmuyordu.

"Aklımı aldın yenge" dedim. Bu kız ne ara odadan çıkıp gelmişti?

"Abin sandım gelen. Kim gelmiş?" dedi tek kaşını kaldırarak. Meraklı melahat dedim içimden.

"Askerlerden biri geldi, ekmek getirdi" dedim elimdeki poşeti havaya kaldırarak yüzüne doğru tuttum.

"Allah Allah biz günlük iki ekmek yazdırıyoruz. Ne kadar istersek o kadar veriyorlar. Daha fazlasını artmasın diye getirmezler, yasak yani" dedi Seda. Benim de kafam karışmıştı. Emre kendi hakkını mı vermişti bana? Öyleyse bunu kabul edemezdim. En azından birini geri vermeliydim.

"Bir yanlışlık oldu herhalde başka birinin ekmeğini almayalım" dedim. Montumu giyip, botlarımı elime aldım kantine gidip tekrar soracaktım mecburen. Kimsenin hakkını almak istemezdim sonuçta bu ekmeği bekleyen birisi olabilirdi.

"Tamam anahtarı al" dedi Seda ve arkasını dönüp uyumaya gitti. Ekmekleri elime alıp büfeye ilerledim. Ekmeği getiren asker başka biriydi, Emre ya da büfede duran Asker değildi.

Seda'ya bilerek Emre'nin ismini vermemiştim. Tanıdığına emindim, burada herkes birbirini tanıyordu gerçi. Şehir merkezi 2 saat en yakın kasaba 45 dakika uzaklıktaydı. Komşu komşunun külüne muhtaç hesabı eksikleri olduğu zaman birbirlerinden temin ediyorlardı. Büfeye geldiğim de sabahki askerin oturduğunu gördüm.

"Merhaba bir şey soracaktım. Ben iki ekmek almıştım sabah ama tilkiler yedi. Sonra bir asker iki ekmek getirdi. Acaba sorar mısınız ekmek kiminmiş?" Asker bana tuhaf tuhaf bakarken kurduğum cümlenin anlamsızlığı yüzüme vurdu. Sonra elime baktığında ekmekleri gördü.

"Askeri tarif edermisiniz hanımefendi?" dedi. Öyle söyleyince Emre geldi aklıma. Herkeste takmış bir hanımefendiye sanki balo salonunda dansa davet ediyorlar.

"Emre Kurt istemişti ekmeklerin gönderilmesini. Askeri pek hatırlamıyorum aslında" dedim olaya direkt girerek. Askerin gözleri şaşkınlıkla büyürken;

"Emin misiniz?" diye sordu.

"Evet, eminim. Arayıp sorabilir misiniz lütfen?" dedim ısrarla. Asker en sonunda yanında duran kablolu eski ev telefonlarına benzeyen telefonla numarayı tuşladı. Biraz sonra açılan telefon açılmış olmalıydı ki konuşmaya başladı.

"Hakan Çıta, Mersin. Bir maruzatım var komutanım" dedi sert çıkan sesiyle. Üşüdüğüm için ellerimi birbirine sürttüm. Kabanıma sardım kollarımı.

"Burada bir hanımefendi var komutanım. Ekmek göndermişsiniz bir askerle. Kendisi 'başkasının hakkıysa istemiyorum' diyor Komutanım. Ne yapalım?" dedi bana bakarak. Bu bakış 'başımı yaktın' der gibiydi. Karşı tarafı bir süre dinledi.

"Peki komutanım!" dedi ve telefonu kapattı daha sonrasında da. Soğuk havada ellerim buz tutmuştu. Burnumun kızardığına da emindim.

"Komutanım kendi pay hakkını size vermiş hanımefendi herhangi bir sorun yok" dedi Asker bana dönerek. Poşetten çıkarttığım ekmegin birini askere geri uzattım.

"Kendisine teşekkür ettiğimi iletin. Bir ekmek yeterli bana siz diğer ekmeği kendisine verirsiniz" dedim. Asker ekmeği geri alınca arkamı dönüp hızla eve doğru ilerledim. Doğru olanı yapmıştım bence. Sonuçta akşam gelirken ekmek bulamayabilirdi. Burası küçük bir yerdi ve merkeze gitmek için kırk dakikalık bir araba yolculuğu gerekiyordu.

Geldiğim yolu geri dönerken kardan temizlenmiş yerlere basmaya dikkat ediyordum. Bazı yerler oldukça kaygılanmamıştı ve düşmek şu an isteyeceğim en son şeydi. Kolumu, bacağımı kırmak istemiyordum.
Eve titreyerek girdim artık soğukla aramda samimi bir ilişki vardı. Seda ortalıkta yoktu. Çayı ısıtıp, kahvaltımı yaptım. Ekmeğin yarısını geri poşete koydum Seda sık sık acıkıyordu. Mutfağı toplayıp, salona geçtim. Geri kalan zamanda okuduğum Kız İsteme Merasimi adlı kitabıma devam ettim. Cevahir teyzeye bayılıyordum, idolümdü kadın resmen. Tam en heyecanlı yere geldiğimde Seda'nın sesini duydum.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin