2

2K 120 11
                                    

Gamze'den

Gözlerim bağlı olduğu için hiçbir şey göremiyordum. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Daha önce de kaçmıştım ve yine yapabilirdim. Tabii o zaman Gediz benden başka bir şeyi göremeyecek kadar kör olduğu için daha kolay olmuştu. Şimdiyse böyle bir avantajım yoktu. Kapı sesi tekrar gelince yerimde kıpırdadım. Birinin adım sesleri önümde durdu ve gözlerime bağladıkları bezi çözdü.

"Misafirperver olmamız gerekiyor, çok ayıp çocuklar."

Gözlerimin ışığa alışmasıyla sesle birlikte karşımda gördüğüm kişiyle bir an nefes alamadım.

"Sercan?"

Benim uyuşmuştu sanki. Nefes alamıyormuş gibi hissettim. Karşımdaki adam, herkese ihanet etmiş bir suçluydu. Öldü olarak biliniyorken gayet kanlı canlı karşımda duruyordu. Gözlerimi birkaç defa daha açıp kapattım, inanmak istemiyordum.

"Ölü görmüş gibisin," diyerek güldüğünde boş depoda kahkahası yankılandı. Ürperdim.

"Sen... nasıl?" diye iki kelime edebildim sadece. Şaşkınlığım kelimelerimin önüne geçiyordu. Gözleri kısılırken dikkatlice inceledi beni.

"Ölmedim Gamze. Hiç düşünmediniz değil mi ben hainsem, başkası da hain olamaz mıydı? Tek başımıza mı planlamıştık Özge ile bunca şeyi?" Bunları sorarken kolları iki yana açılmış, avını kıstıran bir aslan gibi kendini beğenmişti.

"Emre senin için 'öldü' dedi." Emre'nin sözü yeterliydi inanmam için. Ona da yalan söylemişlerdi. Herkesi kandırmış, gerçeği gizlemişlerdi. Emre bunu duyunca yer yerinden oynayacaktı. Sercan gözlerimin içine bakarken sinsice gülümsedi.

"Sen zeki bir kızsın bu soruların cevabını kendin de verebilirsin. Bana sormak istediğin başka bir şey yok mu ya da birisi?"

Odanın içine bakarken Sercan yerine burada görmeyi beklediğim kişiyi aradım. Özge burada değildi. "Özge'ye ne oldu?" dedim sesimi sabit tutmaya çalışarak. Gözleri parlarken tam da istediği soruyu sorduğumu anladım. Yan tarafımda duran sandalyeyi çekip oturdu. Ellerini dizlerine koyduktan sonra başını hafif yana yatırdı.

"Özge güzelim gelir misin?!" diye yüksek bir sesle sorduğunda arkadaki kapı bir kez daha açıldı.

Başı önünde içeriye giren Özge'nin saçları yüzünü kapatmıştı. Ben alaycı bir gülümseme, hakaretler beklerken oldukça sessizdi. Sercan ise elini ona uzattığında çekinerek elini ona vermişti ama titrediğini fark etmemek için kör olmak gerekiyordu. Özge, Sercan'dan korkuyordu.

"Güzel yüzünü göstermeyecek misin misafirimize?" diyerek dudak büktü Sercan ve Özge'nin çenesini yukarı kaldırarak yüzünü açığa çıkarttı.

"Hii!" diye bir nida döküldü dudaklarımdan. Özge'nin sağ tarafında kaşının üstünden başlayan yara izi yarım hilal şeklinde yanağından aşağı inip, çenesinin altına kadar geliyordu. Görüntü o kadar korkunçtu ki eti parçalanmış gibi içe doğru bükülmüştü.

Keskin bir bıçakla derinlemesine kesildikten sonra müdahale edilmemişti. Kendi kendine kapanmasını beklerken acı içinde bırakmıştı büyük ihtimalle. Özge, Sercan'ı kullanmasının bedelini ödemiş, kendi eliyle ortaya çıkarttığı canavarın öfkesini tatmıştı.

Hemen başını geri yere eğerken Sercan umursamaz bir ifadeyle elini çenesinden geri çekip bana doğru döndü. "Fazla utangaç değil mi sence de? Oysa Emre'ye karşı oldukça cömertti." Sözleriyle birlikte beni nereden vuracağını anlamış, gözünü kırpmadan beni izliyordu.

"Ona bakışında merhamet gördüm ama o bunu hak ediyor mu?" demeye getirmişti cümlesini. Emre'yi senden almak istedi, hayatını mahvetti ve bu durumda olmasına merhamet gösterme demek yerine bunu yüzüme vurmuştu. Sadece bana, Emre'ye değil, herkese kötülüğü dokunmuştu Özge'nin.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin