2. Sezon Bölüm 14/👨‍✈️👩‍💼

44K 4.1K 15K
                                    





Bu bölüm size ithaf edildi. (İthaflar yorumlardan seçilecek.)

Emeğimin karşılığını verirseniz, size daha fazlasını veririm.

Bir önceki bölüm 11 binden fazla yorum ve bölümün normalinden üstte oy geldi. Umarım sadece bir kereye mahsus değildir çünkü ben sırada ki bölümü yazmaya başladım bile. Anlaştığımızı varsayıyorum.

Oylarınızı bekliyor, yorumlarınızı okuyor olacağım. Belki de hiç ummadığınız an yine bir bildirim alırsınız. ;)

Keyifli okumalar!

&

"Bu bir veda değil." Onaylamamı istiyordu, gülümsedim.

"Bu asla bir veda değil, beni bul Kurt."

"Bulacağım."

Emre'nin ellerini bırakıp, arkamı döndüm. Gözlerimin dolmasını istemiyordum. Kapıyı yavaşça açtım ve çıktım. Arkamdan kapanan kapının sesiyle gözümden bir damla yaş aktı. Şimdiyse attığım her adım, benim canımdan can alana doğru gidiyordu.

Yüzüme düşen damlayla birlikte gökyüzüne baktım. Yağmur yağmaya başlamıştı. Ben ağladığın için mi yağıyordu yağmur yoksa bir daha sevdiğim adamla aynı yağmurun altında ıslanamayacağım için mi ağlıyordum?

Korkuyordum... Çok korkuyordum. Bir daha Emre'ye dönememek ölesiye korkutuyordu beni.

Ellerim üşüyordu mesela, yanımda olsa sıkıca tutardı.

Gözlerime misafir ettiğim yağmur bulutlarından korurdu beni.

Kalbim yokluğuyla değil, varlığıyla, huzuruyla sızlardı.

Derin bir nefes alıp, yürümeye devam ettim. Sadece birkaç adım kalmıştı kapıdan çıkmama. Lojmanın kapısında bekleyen Asker beni görünce kapıyı açtı yavaşça. Demirin, demire sürtme sesi çıktı. Üstümde sadece bir montla yanımda hiçbir şey yokken -ne bir kimlik, ne cüzdan, ne de silah- sadece kalbimde ki sızıyla devam ettim.

Gözlerimden akan yaşları silmedim, nede olsa yenileri ekleniyordu. Yağmur sanki kimsenin görmemesini istiyormuş gibi gözyaşlarımın üstüne damlıyordu.

Toprak kokuyordu, baharın gelmesiyle yeşillenen çimler capcanlıydı. Zemine sertçe çarpan yağmur taneleri isyan ediyor gibiydi. Toprağı yerinden etmeye meyilliydi ama bilmiyordu ki toprakta en az onun kadar eskiydi. Sonunda birbirilerine karışacak ve birlikte yaşamayı öğreneceklerdi.

Boş yolda yürürken, zamanımın gelmesini bekliyordum. Yanımda duran arabayla başımı çevirdim. Arabanın camını açtığında, karşımdaki kişi dün markette gördüğüm adamdı. Gözlerini kısıp beni inceliyordu, muhtemelen burada tek başıma ne yaptığımı düşünüyordu.

"Yardım ister misiniz?" diye sordu.

"Çok iyi olur, teşekkür ederim." Arabanın kapısını açıp, bindim. İçeride ısıtıcı açık olduğu için sıcaktı.

Benden kısaydı 1.70 boylarındaydı. Kafasında ki siyah bereden kel olduğunu anladım, ensesinde dahi hiç saç yoktu. Kahve, siyaha yakın gözleri ve sert yüzüyle pek tekin biri değildi.

"Nereye gidiyorsunuz?" Arada dikiz aynasından arkasına bakıyordu. Takip edilip edilmediğini düşünüyordu. Akıllı bir adam olmalıydı yoksa Sercan onu tek başına göndermezdi.

"Beni götüreceğin yere gidiyorum, Sercan'a." Cümlem biter bitmez bana doğru döndü. Islak saçlarımı yüzümden çekip, karşımdaki adama baktım.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin