Bölüm 2 / 👨‍✈️👩‍💼

203K 8.7K 2.2K
                                    

Valizimi sürükleyerek girişteki kulübeye ilerledim. Burada her zaman bir asker durur ve giren çıkanları kontrol ederdi. Eğer içeriden birisi sizi davet etmemişse, arayıp geleni haber verirlerdi. Lojmandan içeri asker ve asker yakınları dışında araç sokmak yasaktı. Şansıma üstelik Ermenistan ile komşuyduk. Iğdır'ın Ermenistan'a sınırı olan köylerden birindeydi lojmanlar. Karşı komşunuz kim diye soran birine 'Ermenistan' cevabını vermekte varmış kaderde.

"Merhaba Cahit Üsteğmen'in kardeşiyim." dedim askeri kimlik kartımı uzatarak.

Bu kimlik kartları sadece askerin birinci derecede yakınlarına veriliyordu. Üstünde adın, soyadın, yakınlık derecen ve bağlı olduğun askerin kim olduğu yazıyordu. Orduevlerinde kalabiliyor ve bazı şeylerden ücretsiz yada indirimli yararlanabiliyordun. Örnek olarak Askeriye de kuaförler vardır ve siz dışarıda 20 liraya kestirdiğiniz saçınızı orada 10 liraya kestirebilirsiniz.

"Hoş geldiniz." diyen asker kapıyı açıp, kimliğimi geri verdi. Gülümseyerek başımı salladım. Valizimi sürüklemeye devam ederek bana tarif edilen eve bakmaya başladım.

Buradaki lojmanlar apartman değil, iki katlı dublex evlerdi. Oldukça eskiydiler sanırım 20 yıllık vardılar. Evlerin rengi standart beyazdı, sayamasam da yirmibeş otuz arası ev olduğunu düşünüyordum. Abimin attığı konuma bakarak sağ tarafa yürüyüş yoluna döndüm. Eksi bilmem kaç derecede dişlerim birbirine vuruyordu resmen.

Valizimi hızla çekiştirip kapısında Cahit&Seda Karademir yazan evin önünde durdum. Zile basıp bekledim. Kapı açılmayınca Seda'yı aradım ama ne tesadüf ki açmadı! Artık sinir ve soğuk ile yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Zile arka arkaya basmaya ve kapıya alacaklı gibi vurmaya başladım. Çok geçmeden kapı açıldı. Sevgili yengem üstünde pijamaları ile güzellik uykusundan kalkmıştı sonunda!

"Ne bu Gamze alacaklı gibi." dedi kaşlarını çatıp. Birde sinirleniyor vallahi deli olucam. Geleceğimi de biliyordu üstelik.

" Dondum kaç dakikadır kapıyı çalıyorum." dedim. Kapıdan çekilmesiyle valizimi kenara koydum içeri girip. İçerisi dışarının buz gibi soğuğundan daha iyiydi.

"Dolapta kabak vardı. Kapak yapsana canım çekti." dedi dakika bir gol bir. Abimin ve yeğenimin hatrına katlanacaktım sadece. İnsan bi hoş geldin yolculuk nasıl geçti diye sorar değil mi? Normal olanı bu ama benim yengem normal değil.

"Tamam yemeğini mi istersin, mücverini mi?" dedim sakin tutmaya çalıştığım sesimle.

"Yemeği olsun üstüne de yoğurt dökeriz." dedi ağzını şapırdatarak. Gözlerimi kapatıp herşeyin bir hayal olmasını diledim ama malesef gerçekti. Üstümdeki montu ve beremi çıkartıp askılığa astım. Kapının sağ tarafındaki mutfağa girdim.

"Senin boyun yine mi uzadı ne?" dedi sevgili biricik yengeciğim!

"25 yaşındayım yenge, uzaması tıbbi olarak mümkün değil" dedim sıkıntıyla. Boyum 1.75 olduğu için genelde uzun olarak nitelendirilirdim. Ama boyu 1.50 olan yengem için gittikçe uzuyordum nedense. Kabakları çıkartıp güzelce soydum, yıkadım ve küp küp doğradım. Yarım saatlik bir uğraşın ardından yemeğin altını kısıp, televizyon karşısında yatan Seda'nın yanına ilerledim.

"Benim odam nerede? Eşyalarımı yerleştirmem gerekiyor, dinlenirim biraz da." dedim. Halen tam anlamıyla ısınamamıştım.

"Üst katta koridordaki en son sağdaki oda" dedi yattığı yerden.

Valizimle kısa bir bakışmanın ardından 'Ya Allah' diyerek sırtladım. Tam dengemi kaybediyordum ki son anda geri sağladım. Nefes nefese çıktığım ahşap merdivenlerin sonunda elim kalbimde kaldım. Biraz sakinleşince koridorun sonundaki odaya ilerledim. Kapı bir gıcırdama eşliğinde korku filmlerindeki gibi açılınca hemen bir Nas suresini okudum. Tövbe bu kızın ne yapacağı belli olmazdı.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin