14

2.4K 117 0
                                    

Emre elindeki çay bardağını yere düşürdüğünde bardağın kırıkları her yere dağıldı. Sıcak çay üstüne gelmemişti, buna da şükür.

"Süpürgeyi alıp geleyim, kırıklara dikkat edin," dedim ayağımda ev terliği olduğu için rahatça kalkıp.

Herkese tek tek baktığımda donup kalmışlardı, hadi ya bu kadar mı beklemiyorlardı? Kenardan geçerek Emre'nin alt katta boş duran odaya koyduğu süpürgeyi almak için ilerledim. Oda daha çok ardiye gibiydi, elektrikli süpürge, birkaç tamir aleti, çamaşırlık, ütü falan buradaydı. Kapıyı açıp, kenarda duran süpürgeyi aldıktan sonra içeriye geri döndüm.

"Ben hallederim," dedi Emre elimden süpürgeyi alıp. Mutfaktan bez aldım, Emre kırıkları süpürürken ıslattığım bezle çayın sıçradığı yerleri sildim.

Emre süpürgeyi geri odaya götürürken ben de bezi mutfağa bıraktım. Karşı çıkmasını bekliyordum ama böyle bir tepki beklemediğim ortadaydı. En fazla ne saçmaladığımı sorar ya da kesinlikle hayır derdi. Ama böyle sessiz kalması bir garipti, anlayamıyordum.

"Bence bu daha iyi bir fikir," diyerek ilk konuşan Semih oldu yerimize geri oturduğumuzda.

"Emre sen ne düşünüyorsun?" dedim yan tarafımda oturan nişanlıma dönerek. Gözleri beni bulduğunda yüzünde ciddi bir ifade vardı.

"Sen ayakları yere basan çok güçlü bir kadınsın. Ne istersen onu başarırsın, her konuda arkandayım. Benden izin almak, kabul ettirmek gibi bir şey söz konusu bile değil. Asker mi olmak mı istiyorsun karar senin." Sözlerindeki ciddilik beni afallattı çünkü altında bilmediğim bir Emre vardı. Bu kadar içten konuşmasını beklemiyordum.

"Ama sen istesen bile asker olamazsın Gamze, izin vermezler," diye ekledi sonrasında.

"Neden ki? Çok iyi silah kullanıyor, Cahit abi üniversiteye giderken yakın dövüş dersi aldırmış Gamze'ye. Bu konuda da oldukça yetenekli," diyerek Uğur görüşünü bildirdi. Oldukça mantıksal yönden yaklaşıyordu.

"Bunlardan rahatlıkla geçeceğine eminim ama psikolojik sınavda kalır. Sinir krizleri geçiriyor, tedavi görüyor ve hayatı alt üst oldu. Oradaki eğitim ve baskı hakkında hiçbir fikri yok, seni en çok yara aldığın şeyden hedef tahtasına oturtuyorlar. Ayrıca psikolojik tedavi görüyorsun, sınavlara girmene izin verseler bile öğrendikleri anda geçersiz sayarlar."

Gözlerine baktığında orada bana inanan ama zarar göreceğimi bilen bir adam vardı. Asker olmayı zaten zor bir şekilde kabulleneceğini, isteklerime saygı duyacağını biliyordum ama o bunu yapamayacağımı bana direkt değil, mantıklı bir şekilde anlatıyordu. Duygusal yönden değil, somut olarak ele almıştı bütünüyle.

Haklıydı.

Psikolojik olarak gerçekten çok fazla yıpranmıştım, oradaki eğitimi her türlü geçerdim ama bana uygulayacakları en ufak psikolojik baskıda dağılırdım. Geçmiş Pandora'nın kutusuydu ve ben onu açamazdım. Açarsam zar zor kurduğum dünyam başıma yıkılırdı.

"Daha iyi bir fikri olan var mı?" Sorumla birlikte herkes asker olmam konusunu kapattığımı anladı.

Emre elimi tuttuğunda tebessüm ettim. Asker olmayı istiyordum, bunun içinse önce psikolojimi düzeltmem gerekiyordu. Belki öğretmen olarak yeni açmış çiçeklere can suyu olurdum. Vatanın her karış toprağı bizimdi, emek emek işleyecektik cevherleri.

"Sercan'ın iş birliği yaptığı adamlarla ilgili herhangi bir bilgimiz yok mu şimdi? Kimdir, nedir hiç bilmiyoruz ve elde var sıfır sonuç. Vural'ı aradın mı?" Ercan'ın isyan ederek Emre'ye bakmasıyla bu konuyu ben de merak ettiğim için sessizce konuşmasını bekledim.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin