11

1.8K 149 5
                                    

Emre'den

"Şimdi!"

Gamze'nin sesiyle birlikte tetikteki parmağımı geriye doğru sıkarak merminin namludan kurtulmasına izin verdim. Karşılıklı olarak sıkılan kurşunlarla birlikte nefesimi tuttum. Gece görüşüne sahip dürbünleri olmayabilirdi ama onlar da eğitimliydi.

Gamze bir kez daha beni şaşırtmayarak ne kadar güçlü bir kadın olduğunu göstermişti. Onun damarlarında asil Türk kanı dolaşıyordu ve Gamze bunun sonuna kadar hakkını vermişti. Bakışlarım etrafı tararken sesiyle birlikte gözlerimi ormandan çekip ona döndüm.

"İyi misiniz?" dedi kısık bir sesle. Bulunduğumuz alan karanlıkta kaldığı için sadece yüzünü net bir şekilde görüyordum.

"Bende bir şey yok." Mücahit de bize dönerek konuştuğunda derin bir nefes verdim. Bakışlarım Gamze'ye kaydı.

Gamze bir tuhaf geldi bana, sanki titriyor gibiydi. Soğuk havanın da etkisi olabilirdi bunda ama bir terslik vardı. Yere damlayan bir şeyle 'şıp' diye bir ses duydum. Muhtemelen ikisi de bunu duymamıştı. Şu an görüş açımızı kaybettiğimiz için duyma konusunda daha fazla dikkat kesilmiştim.

"Gamze?" Endişeyle ismini söylediğimde tepki vermedi. Yüzünün rengi giderek solarken gülümsemeye çalıştı. Gözleri boşluğa kayarken düşmeden kollarından tuttum.

"İyiyim ben, sorun yok." Biraz daha net çıkan sesiyle cevapladı beni. Koluna dokunduğumda yoğun akışkan sıvı parmaklarımın arasından süzüldü, kanın kokusu burnuma doldu. Vurulmuştu.

"Komutanım, ölmüş ikisi de ama ormanın içinde birileri olabilir halen."

Mücahit'in sesiyle birlikte aklımda bir plan oluşturmaya çalıştım. Muhakkak buradan çıkmanın bir yolu olmalıydı. Gamze'nin yüzü giderek bir gül gibi solarken elim kolum bağlı durmak beni delirtiyordu.

"Ne olursa olsun gitmemiz gerekiyor, en iyi ihtimalle hipotermi geçirir, en kötü ihtimalle kan kaybından," deyip sustum. Devamı gelmedi cümlenin, ölüm kelimesini ağzıma alamadım. Yakıştıramadım kollarımda sıkıca tuttuğum güzel kadına, bir türlü söyleyemedim cümlenin devamını.

"Komutanım, birileri geliyor, ormanda hareketlilik var!" dedi Mücahit.

Sesindeki korku ve endişeyi anlamak çok da zor değildi. Genç bir askerdi daha Mücahit, henüz yirmi ikisinde kim isterdi ömrünün baharı denilen zamanında ölmeyi? Korkma her şey geçecek demek istesem de sustum. Önceliğimiz tedbir olmalıydı şu an. Gamze titremeye başlayınca montumu çıkartıp dizime yatırdım, üstüne sardım. Boyu ne kadar uzun olsa da benden kısa olduğu için sarmıştı onu montum.

"Üşüyeceksin," dedi hâlâ beni düşünürken. Benim içim yanıyor, cehennem sıcağı, senin haberin yok.

"Ben alışığım, şimdi önce kendini düşüneceksin." Kollarımı biraz daha etrafına sararak ısıtmaya çalıştım.

Kan akışını durdurmak için turnike yapmam gerekiyordu öncelikle. Montumun kuşağını çıkartıp sağ omzunu, kurşunun girdiği yerin biraz üstünü sıkıca bağladım. Gamze'nin alnından boncuk boncuk terler süzülürken ağzından acı dolu bir inleme döküldü. İşte orada kalbimi bıraktım ben.

"Gamze, sakın bırakma kendini. Gamze, sakın diyorum!" dedim içimdeki yangınla yalvararak.

Gözleri kapanırken yüzü artık tamamen beyazlaşmış, dudakları mora dönmüştü soğuktan. Helikopterin sesini o anda duydum, çok yakından geliyordu. Derin bir nefes alırken, Gamze tamamen bilincini yitirmişti. Bedeninin soğuk zeminle buluşmaması için kolunu fazla zorlamamaya çalışarak tuttum bedenini.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin