7

1.8K 161 2
                                    

Gözlerimi ovuşturup dağılan saçlarımı omuzlarımdan geriye attım. Yatağım hemen pencerenin kenarında olduğu için yatakta oturdum ve perdeyi açıp aşağıya baktım. Kaşlarım çatışırken gördüğüm kişiden emin olmaya çalıştım.

"Yok kızım, daha uyanmadın sen." Kendi kendime konuşup, gözlerimi kapatıp açtım ve tekrar baktım. Aşağıda bana bakan Emre miydi yoksa rüya mı görüyordum?

"Tık."

Cama bir taş daha gelince kendime geldim, hemen pencereyi açıp baktım, eliyle gel işareti yapıyordu. Manyak mıydı bu sabahın köründe? Pencereyi kapatıp yataktan kalktım. Üstüme baktım, eşofman takımım vardı, sorun yoktu. Hemen bir çorap geçirdim ayağıma, aşağıya indim.

Seda hâlâ uyuduğu için montumu giyip anahtarı aldım. Sessizce kapattım kapıyı. Arka tarafa giderken de etrafa bakıyordum biri var mı diye. Sonunda arkaya geldiğimde üstünde askeri kamuflajıyla beni bekleyen Emre'yi gördüm. Ayaklarım nedense çok üşüyordu.

"Günaydın," dedi bana bakarak. Aniden gelen esnemeyle elimi ağzıma kapattım.

"Günaydın," dedim ben de yarı uykulu.

"Sana pek aymış gibi değil ama," dedi gülümseyerek.

Bacaklarıma mı bakıyordu o? Ben de bakışlarını takip ettiğimde çorabımın biri sarı diğeri pembeydi. Bu da yetmezmiş gibi Seda'nın evde giydiği tüylü kokona terliklerini giymiştim! Üstelik tek sorun bu da değildi, Seda 36 giyerken ben 38 giyiyordum, yani ayağımın arkası tamamen yere basıyordu! Gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım. Derin bir nefes alıp içimi çektim. Bu çocuk neden hep beni rezil bir şekilde görüyordu?

"Sabahın köründe karga bokunu yemeden pencereme taş atan sensin!" dedim sinirle söylenirken uyku sersemi.

"Hey sakin, tamam," dedi gülümsemesini bastırarak.

"Seni dinliyorum," dedim ikinci bir esneme beni içine çekerken. Yatağıma tekrar kavuşmak istiyordum, Emre'nin zümrüt yeşili gözleri ilgimi çekse de uyku önemliydi.

"Bugün yılbaşı organizasyonu var, sen de gelecek misin?" diye sordu. Hiç beklemediğim bir soruydu, aileler gittiği için Emre'nin gitmeyeceğini düşünüyordum. Sonuçta evli değildi.

"Evet, abim düzenliyormuş, geliyorum," dedim sorusuna hâlâ anlam veremeyerek.

"Tamam o zaman, benim gitmem gerekiyor, görüşürüz," dedi Emre arkasını dönüp hızlı adımlarla ayrılırken. Bu neyin kafasıydı acaba?

Adımlarımı geri eve doğru yönlendirdim. Kapıdan girince botlarımı giyip tekrar çıktım. Ekmek büfesine doğru ilerlemeye başladım. Uykum tamamen uzaklaşmıştı benden. Saat henüz yedi olmuştu. Abim bu saatte çıkıyordu evden ve dışarıda yakalanmak istemediğim için bahanemi bulmuştum. Ekmek büfesine geldiğimde aklım hâlâ Emre ile ilgili karışıktı. Kendi gelemeyeceği için mi sormuştu acaba? Belki de beni başka bir yere davet edecekti. Düşünceler beynimde dönerken Kerem'in büfede olduğunu fark ettim.

"Günaydın," dedim gülümseyerek.

"Günaydın Gamze, erkencisin," dedi beni fark ettiğinde gülümseyip.

"Sorma, kurtlar uyutmuyor," dedim başımı iki yana sallarken.

"Sizin ev lojmanın dış sınırında olduğu için normal, kurt ulumalarından uyuyamamışsındır." Kerem, tespitini söylerken yanlış yoldaydı.

"Ya öyle tabii," dedim ben de uzatmadan.

Bu bildiğin kurt değil iki bacaklı, zümrüt gözlü, taş olan kurt demeyecektim tabii ki.

Dağ Başında Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin