"Önemli olan..." dedi sakince. "Artık polise gitmeyi aklından bile geçirmeyeceğin..."
"Zaten geçirmiyordum ki..." dedim dürüstçe. Zaten onun dediklerini yapmaktan başka bir şey düşünmüyordum.
"Artık polise gidemeyecek kadar çamura battığını düşünüyorum. Sen ne düşünüyorsun?" dedi sakince. Hep çok sakindi sesi. Ne kızıyor ne bağırıyor ne de duygu belirtisi gösteriyordu. Soğuk biriydi.
"Atay'ı görmek istiyorum."
"İş bitince görürsün."
"En azından konuşayım..." dedim ve ekledim titreyen sesimle korktuğumu saklamadan. "Hapse girmeden konuşayım bir kez."
"İş bitene kadar hapse bile giremezsin."
Yutkundum korkarak. Kendi pisliğinden ayrı bir de beni pisliğe bulaştırmıştı. Birine bomba yollamıştım, polise gittiğimde bana inanırlar mıydı? Atay'a zarar verenin ben olduğumu bile düşünebilirlerdi artık karanlık biriydim. Bunu bana zorla yaptırdıklarını anlattığımda inanırlar mıydı acaba?
Bir cinayet zanlısının kızına mı?
Asla inanmayacaklardı.
Beni suçlayacak ve hapse atacaklardı.
Bu uzun iş bittiğinde Atayla sarılıp uyuyamayacaktım.
Cezaevinde olacaktım.
"Arabayı çalıştır. Eve gidiyorsun." Dediğinde başımı kaldırdım. Yanaklarımdaki yaşı silip kendimi toparladım. Karanlık düşünceleri arka koltuğa ittim, biraz kendimden uzaklaştırdım.
Git. Dinlen. Zombi gibisin ama sabah işe gideceksin. Eve gidip toparlan."
"Ne işi?" dedim hemen. Bu olanlardan sonra beni buraya mı getirecekti yeniden?
"Yarın yeni bir işe başlayacaksın."
Sesli şekilde verdim nefesimi. Neyse ki buraya geleceksin dememişti.
"Neden rahatladın? Buradan daha iyi bir yer değil." Dedi hemen.
"Buradan daha iyi bir yer olup olmadığını sen bilemezsin." Dedim düşünmeden. Normalde ona cevap vermemeye çalışıp,sessiz kalıyordum ama bu kez onu şaşırtıp içimden geleni söyledim. Ama sahiden bu yerden kurtulduğuma seviniyordum.
"Ne?" dedi hemen.
"Eve gidiyorum o zaman."
Sessizce durduğu birkaç saniye sonunda konuştu. İşin iyiliğini kötülüğünü kurcalamayı bıraktı. Başka bir şey dedi. "Önce sahile git, bulvardan değil, sahanın arkasından."
"Eve niye sahilden gideyim sahil ta nerede?" dedim merakla. "Başka bir işimiz mi var?"
"Benim emrini ikiletme." Dedi hemen. "Bu yolu ezberle. Bundan sonra bir yere giderken buradan geçip dolaşman lazım. Direkt eve direkt işe gitme asla. Her seferinde uyarmam. Ezberle. Arkanda iz bırakma." Dediğinde aynadan arkama baktım. Bir sürü araba vardı, kimin beni takip ettiğini asla bilemiyordum. "Arkanda çok kırıntı bırakıyorsun, köpekleri peşine takarsan gittiğin hiçbir yer buradan daha iyi olmaz."
Biraz tehdit ediyor gibiydi biraz uyarıyordu. Korkuyordum. Onun amacı da beni korkutmaktı zaten.
Dediği gibi sahile doğru sürdüm. Emrini ikiletme gibi bir niyetim yoktu, eli silahlı bir haydutla ters düşmek istemiyordum.
"Bizim seninle bir işimiz yok." Dedi epey sessizlikten sonra. "Başka işimiz mi var dedin, sanki seninle birlikteymişim gibi. Birlikte bir şey yapmıyoruz. Tüm bunlar senin işin." Dedi beni korkutarak. Her şeyi üzerime yıkıp gidecekti en sonunda.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
General Fiction... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."