>Uğur'dan
50
Koltukta yayılarak otururken odada yayılan sese eşlik ediyordum, Sezen Aksu evde gibiydi, hoparlörler epey iyiydi. Masal geniş koltukta uyuyordu, azıcık uyuşturacaktım ama biraz fazla olmuştu galiba, iki gündür kafasını kaldırmamıştı. Bu seste bile uyuyordu. Ama iyi olmuştu böyle. Şimdi bu karmaşada bir de onun için endişelenmek istemiyordum.
"Bıktım senin Firuze takıntından! YETER KAPAT ŞUNU UĞUR!" uyanınca başlamıştı bağırmaya hemen.
Sesi yorgun ve battaniye yüzünden boğuk geliyordu, kafasını bir süre daha toplayamazdı, hatta meyve suyuna ilaç attığımı unutursa iyi olurdu, burada kaçacak yerim de yoktu iyi bir dayak yerdim herhalde. Hatırlamaması lazımdı.
"KES!" dedim gülerek, böyle kaliteli müzikleri dinlemezdi zevksiz.
"KAPAT ŞUNU! KAPAT! Bıktım senin Firuzenden! Ya! yeter lütfen... Bıraktı gitti işte of unut artık..."
"Sen ne anlarsın aşktan sevgiden sadakatten... Onu asla unutmayacağım... Burada kendi kendime aşk acımı çekiyorum sen karışma kenarda uyu hadi uyu."
"Bırakmıyorsun ki uyuyayım!" diye söylenip battaniyeye sarıldı sıkıca. Yağmur yağıyordu hızlı hızlı cama vuruyordu, hava bozuk olduğundan öğlen olmasına rağmen karanlıktı. Fark etmeden, kafası kendine gelmeden uyusun istiyordum.
Yavaşça doğruldu. Oturup kısık bakışlarını mutfağa doğru dikti. Epey süre dalgın dalgın izledi.
"Ben de acıktım..." diyerek içimi çektim. Dağın başındaydık, buraya sipariş verdiğimde hep oraya çıkaramayız diyorlardı. Şimdi mecbur mutfağa gidecektik. Hiç kalkasım yoktu, duvardaki resimleri inceliyordum, bakışlarım Masala kaydı. Oturmuş mutfağa bakıyordu, doğrulup oturdum gergince. Onu hiç böyle görmemiştim. Burada değil gibiydi. Kafasından duman çıkıyordu delinin.
"Ne işimiz var burada?"
Hatırlıyor gibiydi yavaş yavaş kaçmaya hazırlanmam lazımdı. Dayak yiyecektim.
"Niye geldik ki buraya? Ne zaman geldik?"
"Biraz kafa dinlemeye geldik." Dedim tereddütle kumandayı elime alıp şarkının sesini kıstım. Doğrulduğu gibi odaya kaçacaktım.
"Durduk yere mi?" deyip kafasını ovdu. Olduğundan salak yapmıştı ilaç onu.
"Babam seni yurt dışına kaçırmam için para verdi." Dedimdürüstçe.
"Yurt dışı mı? Neredeyiz ki?" dedi korkarak, sesinin titrediğini hissettiğimde bakışlarımı kaçırdım vicdan azabı mıydı içimde titreyen? Açlık mıydı?
"Sinoptayız."
"Ama parayı almışsın." Dedi sessizce.
Dönüp koltuğun üzerindeki cekete baktım, cebimdeki kabarıklık belliydi. Birkaç tomar dışarı sarkıyordu, evet babamdan parayı almıştım.
"Parayı niye almayayım aldım tabi. Yurtdışına çıkmak kolay mı öyle hemen, ben kaçağım senin pasaportun yok. Şimdilik buradayız. Sen bak keyfine."
"Eve döneceğim ben."
"Niye?"
Sustu.
Ben ayağa kalkarken başını ovuyordu.
Niye diyordu kendi kendine. Bu ilacın etkisi miydi, çok mu ağır gelmişti sahiden elimin ayarsızlığından mıydı? Benim suçumdu işte. Kafası labirente dönmüştü. Kaybolduğunda onu içine çeken bataklıktandı yolları, kızarık gözlerinden bu çok belliydi, kaybolduğu çok belliydi.
"Biraz burada kalıp kafamızı dinleyelim olmaz mı Masal?" dedim ceketimi sıkıca tutup ona döndüm. Tüm samimiyetimle onu kızdırmadan açıkça söyledim. "Lütfen burada biraz nefes alalım."
"Olur herhâlde..." diye mırıldandı. "Peki Atay?"
"Onu da bulup getireceğim." Dedim ve onu yalnız bırakıp yatak odasına gittim. Ceketi dolaba atıp kapağa yaslandım yere çöktüm. Onu hiç böyle boş bakarken görmemiştim. Bomboş. Ne bir mimik vardı yüzünde ne bir ifade. Ona bunu yaptığım için kendimden nefret ediyordum. Keşke gel dediğimde gelseydi, inatçı olmasaydı. Onu buraya zorla getirmemiş olsaydım. Sakinleştirici vermeseydim keşke.
Vicdan azabımdan sıyrılıp ayağa kalktım biraz yatıp uyumak istiyordum. Yatağa zıplayıp gözlerimi yumdum, kapı kilitliydi ve kaçacak kadar kendine gelmemişti daha. Bu yüzden fazla endişelenmeden uyudum.
Akşama doğru uyandığımda kapı çalıyordu, bu kıracakmış gibi çalışı biliyordum. Söylenerek kalktım odadan boynumu ovarak çıktığımda Masalın bıraktığım yerde olduğunu görünce duraksadım. Koltuğa oturmuş battaniyeye sarılarak mutfağa bakıyordu. "Kızım açıktıysan yesene bir şey." Diye söylenerek mutfağa baktım. Ardına kadar açık kapıdan sadece buzdolabı görünüyordu. Bu kadar saat ona mı bakmıştı? Sesi bile duymuyordu kapı kırılacaktı neredeyse. "Korkutma beni!" diye söylendim kapıya yürürken. Bir boş delilikle bakıyordu. Ürkütüyordu.
Gözlerini yumduğunda cebimden anahtarları çıkarıp kilide soktum.
"Kapı kilitli mıydı?" dedi Masal sessizce. Ona bakmadan korktuğumu da belli etmeden geçiştirdim. "Hı hı. Hırsız girmesin diye." Kolu çevirip Volkan'a geçmesi için aralık bıraktım. "Buyur bakalım alacaklım."
"İyi dedin onu! Para istemeye geleceğimi çok iyi biliyorsun!" diye çıkıştı omzuma çarpıp eve girerken. "Lan bu ne, kız var içeride."
"Kardeşim." Dedim omzumu silkerek kapıyı örterken. "Hatırlasana birkaç kez görmüştün mahallede."
"Tanıyamadım." Dedi sessizce Masala bakarak. "Değişmiş." Dedi durduğu yerden bir ona bir bana bakarak. Neresi değişik aynı işte demedim, o değişikliği ben de görüyordum. Eskiden sert bir kabuk vardı dışında, herkese karşı soğuk ve sertti, asla kırılmaz gibi duruyordu. Şimdi... O kabuk çoktan kırılmış hatta içindeki çekirdek çatlamış gibiydi, narin duruyordu, kız gibi. Kız zaten ama... Eskiden ejderha olan kız şimdi sadece kızdı, bana ne kadar değişik geliyorsa bu dalgın hali, onu sadece iki kere görmüş adama bile garip geliyordu işte.
"Akşamdan kalma biraz, üstüne gitme." Diye fısıldadım.
"Neyse bana ne, bana paramı ver gideceğim." Diyerek bana dönüp elini uzattı dilenci herif. Omzumu silktim yavaşça hemen bağırmaya başladı. "Paramı vermeyeceksen neden çağırdın beni buraya? Bak ansızın ararım jandarmayı tepedeki eve ayı girmiş derim kendini bir anda hücrede bulursun. Beni delirtme borcunu ver, benim de borcum var, para lazım." Dedi gergince.
"Halledeceğim sonra. Senden başka bir şey isteyeceğim, şehre gideceğim işim var biriyle konuşmam lazım."
"Sırtımda mı taşıyayım bana niye bunu diyorsun benden ne istiyorsun!? Bir yere gidiyorsun diye beni niye çağırdın?Uçurumun yanından geçerken elini mi tutayım lan bana ne nereye gittiğinden?"
Sahte öfkesine gülerek biraz yanaştım. Gerçekten kızmadığı belliydi, zaten asla jandarmayı aramazdı, kendi evini ihbar etmezdi. "Saçmalama da bir dinle. Benim şehre gitmem lazım ama onu evde yalnız bırakamam." Diyerek başımla Masalı gösterdim. O dönüp dalgınca Masala baktığında uzanıp montumu ve atkımı aldım. "Ben gelene kadar gözün üstünde olsun, aklım onda kalmasın. Dedim ya kafası daha kendine gelmedi, ondan öyle..."
"Tek başına beladan kaçman yeterince dert değilmiş gibi bir de kızı niye taktın peşine?"
"İnan benim belam onun belasının yanında hiçbir şey. Neyse dur tamam burada tamam mı? Sen takıl evde birkaç saat, ben işi halleder dönerim. Hadi."
"Ne hadi lan niye hemen çıkıyorsun daha ben tamam demedim. Dursana lan!"
Onu dinlemeden kaba botlarımı ayağıma geçirdim.
"İyi git ama para işini de hallet o zaman. Hadi. Erken dön."
El sallayıp fırladım çıktım evden, hafiften yağmur çiseliyordu. Jeep'e gidip çalıştırdım. Burada da bütün bir ömür kalamazdık, daha güvenli bir yere gitmeliydim. Daha güvenli yer, polisin askerin rahatça giremediği, yani güvenli olmayan bir yer bulmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
قصص عامة... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."