>Ulaz'dan
46
Ekrana gözlerimi dikmiş fareyle kameraları geziyordum. Sessiz bir sabahtı, sessiz sabahları hiç sevmezdim.
"Gel iki dal sigara içelim Ulaz." Diyip omzuma dokundu Murat.
"Sen git oda boş kalmasın ben kalayım." Diyerek elimi salladım sinek kovar gibi.
"Kahve alırım gelirken." Diye gülerek çıktı. Daha mesaiye başlamadan molaya çıkıyordu herif.
Yüzümü ovarak denetim departmanına baktım, çoğu hâlâ gelmemişti. Masalın masası da boştu, iki gündür yoktu zaten bugün de gelmezse belki de artık gelmezdi. Gelmeyip uzak durduğu daha iyi olurdu, Nişan gözün üstünde olsun aklım onda kalmasın diyordu. Büyük patronsa tam tersini.
Kapı açıldığında elimi uzattım bakışlarımı ekrandan çevirmeden. "Kahvemi ver."
"Kız yokken bile masasını gözlüyorsun, aferin, gözün üstünde olsun derken bu kadar ciddiye almanı istiyordum işte." Diyen Cengiz beyi duyunca sıçrayarak yerimden kalktım, sandalye geriye doğru kayıp duvara çarpıp durdu. "Cengiz bey, günaydın. Ben kahve derken sizi fark etmedim kusura bakmayın."
"Senin sorunun da bu, işine o kadar odaklanmışsın ki ofise kimin girdiğinden haberin yok. Ama aferin ben senin bu odaklanan tavrını seviyorum."
Elini cebine atıp bir mendil çıkardı, her zamanki gibi gözlüklerini çıkarıp konuşurken camlarını sildi. Ovup duruyordu zaten temiz olan camları.
"Bir şey mi istemiştiniz?" dedim hemen konuya gelsin, söylesin gitsin diye.
"Dün acenteden işe yaramaz birine gitmişler, sorular sormuşlar. Sence kim gitmiştir kim sormuştur?"
Sessiz kaldım, kimin gittiğini bilmiyordum.
"Sence kim benim kurduğum düzeni bozmak için eline sapan almış karşıma çıkıyordur? Neden şu kızın kiminle çalıştığını hala bulamadın? Çok mu naziksin ona karşı?"
"Hiç buluşmuyorlar, eğer buluşsalardı, bilirdim..."
"Bahane bulma. Madem kızın kimden emir aldığını bulamıyorsun o zaman kızı biraz uzak tut, bu hafta mal gelecek teslimat var bu işi asla kimsenin bozmasını istemiyorum. Anlıyorsun değil mi? Ha?"
"Nasıl uzak tutayım kızı?"
Mendili cebine koyup ince çerçeveli gözlüklerini yavaşça taktı, nefret ettiğim sahte güler yüzlü ifadesiyle bana bakarak konuştu. "Onu korkut biraz, bu hafta en azından başıma iş açmasın."
Başımı salladım keyifsizce. Nişana onu koruyacağıma söz vermiştim. Şimdi Cengiz beye onu tehdit edeceğime söz veriyordum. En çok kendimden nefret ettirdiği için bu işten nefret ediyordum. Kimse umurumda olmazdı ama Nişan başkaydı, bir tek ona ihanet etmek istemiyordum. Ediyordum. İçim yanıyordu. Bu durumda kalmaktan nefret ediyordum. Yeniden hapse gitsem bu kadar dertli olmazdım, en azından kafam rahat olurdu. Başımı belaya sokmak ve buralardan uzaklaşmak istiyordum, şehrin dışındaki cezaevine yakınlaşmak fena olmazdı.
"Bu akşam hallet." Diyerek kapıya döndü. "Yeterince korkmadığını düşünürsem bu kez başka bir şey denerim." Diye ekledi.
Başka birini yollar belki de kızı öldürürdü. Buna izin veremezdim. Masalın iyiliği için masalın canını yakmam, korkutmam lazımdı. İş Cengiz beye kalmasın diye.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
General Fiction... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."