Bölüm 36

10 1 0
                                        


Öksürerek boğazımı ovarken kafamı yaslandığım camdan kaldıramıyordum. Kapı aralandığında başım Mert'in avuçlarına düştü. Onun silahlı eline tutunarak öksürürken beni doğrultup arkama yasladı. Birine elini sallayıp bir şey işaret etti, yeniden bana eğildi. İşaret dilini biliyordum ama ne dediğini anlamadım, askerlerin yaptığı hareketlere benziyordu, filmlerde gördüğüm gibiydi. Sadece iki parmağını sallayarak birkaç cümle birden söylemiş olabilirdi.

"Adam..." diyerek arkamdaki adama karşı onu uyarmak istedim.

"Korkma... Onu düşünme."

O mu vurulmuştu? Ben mi vurulmuştum, niye her yerim ağrıyordu? Elini biraz çekse diğer tarafa devriliyordum hemen. "Masal... Kendine gel... Nefes al." Diyerek boğazımı çekiştirdi, hırkamın fermuarını açtı hızlıca.

Etraf sessizleştiğinde Mert yere çökmüş silahı beline koydu, diğer eliyle beni tutuyordu. Ben öksürürken sadece tutmasın da devrileyim istiyordum.

Birisi yaklaştı arabaya, arkasındaydı, onu uyarmak için elimi kaldırmaya çalışıyordum ama o ben demeden bakıp bana döndü yine. Yabancısı değildi demek. Adam gülerek arabanın kapısına elini attı.

"Değerli biri dediğin kimmiş bir bakayım tanışayım dedim ama sırası değil galiba kaptan. Ben ortalığı topluyorum, siz uzayın. Bu arada, birinde tabanca vardı, şerefsizler işi b*k yoluna kadar götüreceklerdi galiba, ben olayı kurgular bir şeyler uydurur etrafı temizlerim. Gidin siz. Yenge iyi görünmüyor, sen şey yap. İtme abi gidiyordum zaten."

Yenge diye kime diyordu başka kim vardı burada? Saçlarım yüzümü örtsün diye biraz başımı eğdim, yenge diye bana mı diyordu?

"Bir deliye yenge diyor..." dedi Jane. Acımıyordu hiç.

Mert beni kucağına çekip ardına döndü, az önce kayar gibi gelip park ettiği arabaya gidip birisinin açtığı kapıdan beni içeriye bıraktı. Kendi de yanıma oturdu. Şoför koltuğundaki maskeli adam kim seçemiyordum.

Mert beni kendine çektiğinde başımı göğsüne yasladım. Hâlâ korkuyordum ona sarıldım. Babamın tersi pisti. Binadan çıkarken birkaç polis arabası bu tarafa geliyordu. Şoför Tamerdi, yüzündeki maskeyi çıkarıp bize döndüğünde şaşkınca suratına bakıyordum. Şirketteki alkolik kavganın içinde ortama biraz garip kaçıyordu, Mert'in arkadaşı olduğundan şaşırmamam lazımdı ama onu ilk kez bu kadar sert bakarken görüyordum, bu yüzden şaşırdım.. "Ben kalsam daha iyi, bu kadar kısa zamanda her şeyi toplayamazlar." Dedi.

Mert başını sallayıp beni geri yasladı. Tamer inerken Mertaradan hızlıca şoför koltuğuna geçti. Gaza bastığında yana devrildim. Arkaya dönüp kısa bir bakış attığında artık daha rahat nefes alıyordum, ağlayabilecek kadar iyiydim.

Epey bir süre sessizce sürdü. Yavaşlayıp durana kadar ikimiz de tek kelime etmedik.

"Ağlama geçti..." dediğinde başımı koltuğa çevirdim, yüzümü sakladım.

"Babam yaptı." Dedim inanamıyordum. Saçlarım yüzümü gizliyordu, elini uzatıp saçları geri attı, arkaya dönmüştü. Diğer elinde telefonu vardı. "İyi misin?"

"Yaşıyorum..." dedim ve elimle yüzümü örttüm. "Babam yolladı onları... Bana çok kızdı... İnanamıyorum... Buna inanamıyorum... Ya... Öldürecekti beni... Babam ya... Beni... Onun gibi..."

Begüm gibi beni de silip atacaktı. Artık resmen düşmanı sayıyordu beni.

Ben ağlarken o önüne döndü, arkasına yaslanıp bekledi, ben sakinleşene kadar bekledi. Bir şey demedi. O sakin ol dediğinde sakin olamıyordum, o da bunu anlayıp demedi bir daha. Epey bir süre ağladım babamın dediklerini düşünerek. Pişman olacaksın diyordu, nasıl pişman olacaktım ona ihanet etmem sayesinde Atay'ın sesini duymuştum ben, nasıl pişman olabilirdim. Pişman değildim.

RehinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin