Nefesimi tutmuş gözlerimi yummuştum. Hayatımda bu kadar korktuğum sayılı an vardı. Ama ilk değildi, Atay'ın kaçırıldığını ilk öğrendiğimde böyle nefesim kesilmişti. Annemin o kısa boylu adamla temelli gittiğini ve bir daha dönmeyeceğini öğrendiğimde buna benzer bir ağırlık çökmüştü üzerime. Babamın müebbet hapis cezasıyla yargılanacağını öğrenince dizlerim böyle titremişti. Ve daha kötüsü bunlardan önce olmuştu.
Begümü yerde kanlar içinde yatarken görmüştüm.
Etrafında birikmiş kan gölü.
Sarı polis şeritleri.
Kalabalık.
O gün bundan çok daha fazla korkmuştum.
Yüzümde hissettiğim sıcak nefes benden uzaklaşırken gözlerimi araladım. Yüzündeki kumaş kaymıştı biraz, alnında boncuk terler vardı. Yanıma doğru kendini bıraktı, üzerimden kalktı. Hemen doğrulup oturdu, yüzündeki kumaşı düzeltip kapüşonunu örttü, aynı eliyle diğer elindeki saate uzandı ve birkaç yere dokundu.
"Polis beni yakalarsa kardeşini unut."
Başını bana çevirdiğinde hâlâ yerde yatıyordum.
"Ne?" dedim şaşkınca yere tutunup doğrulurken. Bizim etrafımızda neden kan vardı? Üzerine bakıp neresinden vurulduğunu anlamaya çalışıyordum, koyu renkti bütün kıyafetleri, neresinden vurulduğunu anlamadım. "Vuruldun mu?" derken elim ona uzanıyordu ama vazgeçip ona dokunmadan elimi indirdim.
"Buradan çıkıyoruz ve benim elimde silah görmedin." Dedi hemen.
Dizlerimin üstünde durup ona bakarken o devam etti.
"Sakinliğin beni korkutuyor ama gitmemiz lazım." Dedi. Sakinliğim beni de korkutuyordu.
O duvara tek eliyle tutunup kalktığında ben de etrafa bakarak doğruldum. "Seni kanından bulurlar yani boşuna kaçmayalım.Baksana her yer kan, kimin kanı belki değil..." diye mırıldandım.
"Beni aramayacaklar." Dediğinde diğerlerini gördüm. İki kişi sürünerek masaya kadar gitmiş ve yere yığılmışlardı, ilerleyemiyorlardı. Ve diğeri... tanınmayacak haldeydi. Gözlerimi ondan alamıyordum. Korkunç görünüyordu. Az önce beni öldürmek üzere olan adam şimdi yerde hareketsiz uzanıyordu bankacı kadının yanında.
Tehdit bileğimi tutup kendine çekti. "Şimdi çıkıyoruz! Kardeşinden vazgeçmiyorsun, susacaksın değil mi?"
Başımı salladım susmak sorun değildi hiç, güzel susardım ben. Yeniden adama dönmek istedim. Begümü bulduklarında daha kötü haldeydi ama onda da benzer bir ifade vardı, yüzünde, aynı böyle dehşete düşmüş gibi... Begüm adam gibi bağırmamış yardım isteyememiş üstelik kimseyi rehin alıp banka soymaya kalkmamıştı. Begüm olanları hak etmemişti.
Ben sakin miydim yoksa şok mu geçiyordum bilmiyorum.
Tehdit beni yeniden kapıya çekti, eldivenli eliyle duvara tutunuyordu. Diğeriyle beni çekiyordu. Ona zorluk çıkarmadan destek oldum, elimi beline atıp ceketini sıkıca tuttum.
Elindeki silahı yerdeki bir adamın üzerine attı.
Sevgilimle sarılmış yürüyormuşuz gibi duruyordu ama aslında bana ağırlığını vermemeye çalışırken bile ben onu taşıyormuşum gibi hissediyordum. Jane de öbür yanındaydı ama onun koluna girmedi, destek olmadı.
Kapıya yürüdüğümüzde iki polis bizim için kapıyı açtı. Aslında kendilerine açıyorlardı. Aralıktan bir yığın ağır silahlı polis geçip de karşımıza çıktığında kısa bir an dondum. İkimiz de kanlar içindeydik, yorgun duruyorduk, Tehdit başını eğmişti ayakta zor duruyor gibiydi. Bilerek yüzünü sakladığını göstermiyordu, hırsız gibi kumaş vardı yüzünde. Bir polis elini salladığında diğerleri bizim etrafımızdan geçip ilerlediler. Bir tanesi kaldı sadece.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
General Fiction... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."