Bölüm 27

6 1 0
                                    


Belgeleri şirkette kurcaladığımdan evde yapacak bir şeyim olmuyordu, uyumam lazımdı, dinlenmem gerekiyordu ama içim rahat değildi uyuyamıyordum. O kutuyu ellerimle tutmuştum, çok hafif gibi gelmiyordu ama fotoğraflardan hangisine inanacağımı kestiremiyordum.

Kimin yolladığını bilmediğim resimlere değil, Mert'e güvenmek istiyordum.

Ama bir çocuk kaçırıp beni tehdit eden adamdı o hâlâ, aynı adamdı işte, nasıl şimdi dümdüz güvenirdim ona? Olmuyordu... Kardeşimi kaçırmamıştı evet ama o da yanlışlıkla başka çocuğu kaçırdı diyeydi. Yanındayken biraz garip hissediyor olsam da, ona güvenmek istiyor olsam da, istemeyen bir tarafım daha vardı.

Telefona uzanıp saate baktım ve yeniden sehpaya koydum.

Sabah olmak üzereydi. Doğrulup cama gittim, yağmur yağıyordu. Biraz sokağı izledim, gelen giden yoktu. İçimi çekerek başımı cama yasladım. Atay üşüyor muydu acaba? Kaldığı oda soğuk muydu? Ayakları üşüyor muydu? Ağlarken sarılacağı biri var mıydı yanında?

Yanaklarımı sildim burnumu çekerek arkama döndüğümde aralık kapının önündeki adamı görünce korkup geri çekildim, ayağım masaya çarptı, üzerindeki bardak devrilirken kısa çığlığımı da elimle kapattım.

"Sakin ol Masal!" diyerek ellerini havaya kaldırdı sonra da kapıyı örttü bana doğru gelmeye başladı.

"Senin ne işin var burada? Eve nasıl girdin sen nasıl geldin?" diyerek ben de ona yürüdüm sinirle. "Niye geldin sen?" diye çıkıştım.

"Bağırma bana sesini bile yükseltme bak başına bela olurum!" diyerek kafama vurdu hafifçe abim. "Çekil şuradan!"

Yanımdan geçip yere devirdiğim bardağa ayağıyla vurdu, duvara doğru itti, masanın altına doğru gitti bardak. "Devirdin her şeyi..." diye söylenip çekmecelerin önüne çöküp kurcalamaya başladı. Benim bile pek açmadığım çekmecelerdi.

"Meraklı seni, kurcalamışsın her yeri. İnşallah ecelini bulamadın bu çekmecede! Ha! Eğer telefonu aldıysan gösteririm sana gününü!"

"Ben karıştırmadım bir şey."

"Kimi kandırıyorsun sen!? Karman çorman olmuş her yer! Şuna bak! Rezil seni!"

"Polis aramıştı evi..." diye mırıldandım.

"Babam mı bir şey yaptı ne oldu?"

"Bıçak şey olunca... Neyse sen boş ver bunları. Çık evden! Ne alıyorsan al git! Def ol! Burası otel değil öyle şey yaptığında şey yapamazsın..." ben ona kızarken o hararetle yere çökmüş çekmeceleri dökerek karıştırıyordu. Mert mutfak kapısının önünde durmuş nefes nefese bize bakıyordu, cümlemi bozan onun bu haliydi.

"Ben bir su içeyim." Diye söylenerek koştum mutfağa. Onu içeriye itip kapıyı örttüm. "Ne arıyorsun burada? Nasıl girdin hem niye geldin sen ne yapıyorsun ya abim görecek ne diyeceksin ona kendini nasıl açıklayacaksın? Hadi ben bu mantıksız duruma, gelip gitmelerine alıştım ama ona ne diyeceksin!? Ne işin var burada?"

Sırtını kapıya yaslayıp derin bir nefes verdi. Avucuma uzandığında yazı yazacağını anlamadan geri çektim önce, gülerek diğer elime uzandı. "Abin?"

Başımı salladım.

"Bu pencerenin kilidi kırıldı."

Dönüp mutfağın aralık camına baktım. "Bu böyle kırılan bir şeyse ne anlamı var ki?"

"Bu kilitlerin beni de durduracağını düşünmemiştim." Diyerek omzunu silkti. "Abin aranıyor." Dediğinde başımı salladım.

"Senin başına dert olur mu?" yazdı.

RehinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin