Bölüm 56

4 0 0
                                        


>56

Tamer dosyayı önüme bırakıp yere eğildi, kediyi sevdi biraz. "Keyfin yerinde ha, buldun ya seninkini."

"Kes." Diyerek dosyayı önüme çektim, hızlıca rakamlara baktım, zaten kontrol edilmişti ama emin olduktan sonra imzamı attım.

"Aileden gelen bir inat herhalde, Masal da öyle babası gibi inatçı. Kimsenin sorusuna tek kelime cevap vermeden oturdu masaya çalışıyor, inatçı. Demet ablaya bile bir şey demedi, onunla arası iyi sanıyordum."

"Ne anlatmasını bekliyordun?"

"Telefonuna gelen mesajı açıklamasını bekliyordu diğerleri, kardeşinin kaçırıldığını biliyorlar artık. Departman dışından kimse duymasın diye uyardım ama ne kadar zaman susarlar bilmiyorum."

"Sen ne zaman susarsın?"

"Gidiyorum, Nil'i de aldım. Hadi eyvallah kardeşim."

"Bırak kediyi."

Gülerek sürekli Nil diyerek sevdiği kediyi bırakıp odadan çıktı. Gerildiğimden kalkıp piyanonun başına geçtim, bir tuşa basıp bekledim. İçimden eskilerden bir şey çalmakgeçmiyordu. River flows in you'ya başladım. Çalarken düşünmek daha kolaydı.

Cengiz abi gelene kadar kafamı toplamam lazımdı. Kafamdaki sirenleri susturmam işleri yoluna koymam lazımdı. Ejder belası, Uğur belası, Taylan belası, Derek belası, Miran belası, Ulaz belası, şirkette dönen dolaplar...

Telefon çalınca bir derdim daha geldi aklıma. Kulaklığı takıp klavyeye yazdım sesimi duysun diye. "Efendim Bahar?"

Önce ses gelmedi.

Sonra bir gürültü duydum.

Ve kafamın içindeki sirenin çığlığı yankılandı.

"Mert bey? Bahar hanımın abisi oluyorsunuz değil mi?" kapıya yürüdüm hışımla bu tavır hoşuma gitmemişti. "Evet mesele ne?"

Kadın lafı bir saniye geveledi, nasıl diyeceğini bilemiyor gibi. "Bahar hanım karakolda şimdi."

Hastanede demediği için rahatladım kapının kolunu tutarken. "Sorun ne?" dedim yeniden.

"Buraya gelseniz iyi olacak, kendisi pek iyi değil, bir sinir krizi geçirdi yavaşça kendine geliyor abisini aramamızı istedi. Karakola kendisi geldi ama daha meselesinin ne olduğunu biz de öğrenmedik. Sadece yardım edin diye bağırıyordu geldiğinde."

"Neresi orası?" diyerek hışımla çıktım odadan. Bakışlarım Masalı buldu hemen, ona bir şey demeden geçip girecektim ama duraksadım işte, benim bakışlarımda ne gördü bilmiyorum ama yavaşça doğrulurken tedirgin görünüyordu.Niye oyalandığımı anlamadığım birkaç saniyeden sonra elimdeki telefonu sıkarak bakışlarımı kaçırdım. İçime onun kalbinden bana doğru akan acının sızmasını istemedim. Etrafta biraz huzurun dolaştığı günlerin gelmesini istiyordum artık, en azından haftada bir gün.

Asansöre kadar nasıl yürüdüm arabaya nasıl bildim karakola nasıl gittim bilmiyorum. Baharın adını söylediğimde komiserin masasını gösterdiler. İnsanlar ben telefondan yazana kadar beklemek zorunda olduğundan sabırsızlanıyorlardı ve ben derdimi anlatamadığımda bir şeyleri parçalamak istiyordum.

Bahar beni gördüğünde ayağa fırladı ağlayarak. "Abi Çilek yok... Çilek'i kaçırdılar."

Daha önce hissetmediğim bir çeşit öfkenin damarlarımda dolandığını hissettim, şimşek çakıyordu sanki etrafımda. Bahar belime sarıldığında Masalın ne hissettiğini anlamıştım, şimdi sahiden anlamıştım.

"Ben çileği özledim..." diyerek ağlıyordu. "Kızımı özledim."

Onu omzundan tutup doğrulttum, gözyaşını silerken diğer elimle yazdım. "Ne demek o? Ne oldu? Adam gibi anlat."

Omuzları sarsılıyordu ağlarken. Bir polis memuru elimdeki telefona bakarak Baharın diğer yanına geçti. "Su için biraz sakinleşin, en başından anlatın ne olduğunu."

Baran uzaktan bizi görüp gelirken hâlâ Bahar cümle kuramayacak kadar şiddetli ağlıyor, bana kimi öldürmek gerektiğini bilmem için bir isim söylemiyordu.

"Ne oluyor? Asker beyin burada ne işi var?"

"Komiserim, hanımefendinin çocuğu kayıp sanırım. Daha düzgün bir şey anlatmadı."

"Kayıp değil, kaçırıldı... O adamın onu kucaklayıp götürdüğünü... gördüm...ama... yetişemedim..."

"İsim ver." Dedim başımı ona doğru eğerken. Etrafımızdaki polisler tedirgin olurken Baran elini salladı hemen. "Bir şey yok, polise isim ver diyor, polise yardımcı ol bulmalarını kolaylaştır diyor. Asker bey tek başına bir şey yapmaz hiç." Diyerek benim ona buz gibi baktığımı görünce Bahara döndü. "Kimi gördün, nerede? Sen yanında mıydın?"

Bahara arka arkaya sorular sorarken sivil bir polis memuru geldi çocuk bürodan olduğunu söyleyerek. "İlk yirmi dört saat çok önemli, eğer kaçırıldıysa ne istediklerini aramak üzeredirler."

O an içimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Şuan da diğer hiçbir şey önemli değildi, sadece Çileği bulup Bahar'a vermek istiyordum, bunun için nereden geldiği belli olmayan parayı da seve seve kullanırdım. O parayla aldığım silahın da seve seve tetiğine basardım.

"Sakin ol." Dedi Baran sessizce yanımda. "Patlamak üzere olan bir bombaya benziyorsun, amiri kızdıracak bir şey yapma şimdi. Elini indir."

Belimde silah yoktu, arabada bırakmıştım ama elim refleksle silahı düşünürken belime çıkmıştı.

"Çilek'i sen bul, adamı ben." Dediğimde tüm kafalar bana döndü.

Baran bıkkınca içini çekti.

"Öyle demek istemedi..."

RehinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin