Bahar uyuyordu hâlâ. Mert de koltuğa başını yaslamış gözlerini yummuştu, uyuyor mu bilmiyordum ama gözünü açacak hali olmadığını biliyordum. Bebek huysuzlanınca alıp yerdeki minderlerin üzerine koydum ben de karşısına oturdum. Elimi sallayıp yüzümü saklayıp onunla oynarken şafak söküyordu. Salladığı ellerini tutup bırakırken ondan çok ben eğleniyordum. O yorulana kadar onunla oynadım. Ona, aklımı olanlardan uzaklaştırdığı için minnettardım.
Uyuklamaya başladığında kucaklayıp ayağa kalktım. Dayısının yanına koyacaktım, arkama döndüğümde Mert dalgınca beni izliyordu, kızarmıştı gözleri. Şaşırdım bu kadar yorgun bakmasına, bebeği yanına bırakıp yastık koydum kenarına, battaniyeyi üzerine örttüğümde Çilek horul horuluyuyordu.
Mert'in diğer yanına oturdum dizlerimin üzerinde. Bebeğe bakıyordu ama sonra bana çevirdi başını. Gözlerini kırptı yavaşça. Başımı onun gibi koltuğun arkasına yaslayıp fısıldadım. "Sen niye ağlayamıyordun?" gözlerini yumup açtı yavaşça. Bir şey demedi ama nereden çıktı şimdi der gibi bakıyordu. Dalgın, uykulu duruyordu. "Sen uyu ben bebeğe bakarım merak etme." Diye fısıldadım. "Ama sen niye ağlayamıyordun!?" kolunu bana doğru uzattığında geri ittim. "Yok ağlamayacağım, neden sarılıp ağlayayım diye kolunu uzatıyorsun? İyiyim ben."
Avucumu tutup kucağına çekti, diğer eliyle yavaşça yazdı. "Sen de uyu."
"Uyudum ben, şimdi uykum yok. Sen uyu."
Hafifçe gülümsedi.
"Uykun var Masal." Yazarak gözlerini yumdu. "Uykum var." Diye ekledi. İçini çektiğinde avucumu tutan eli gevşedi, uyuduğunu düşünüp elimi çektim avucundan dizine tutunup bebeğe baktım, hala uyuyordu. İçimi çekerek koltuğa geri yaslandım. Dizlerimi bacağına yaslayıp ona sokuldum. Uyuyordu herhalde canlanmadı. "Hiç gitme..." diye mırıldanarak ona döndüm ve uyurken onu izledim. Onu yüzünde kumaş varken tanıyacak kadar iyi biliyordum yüzünü, burnunun yüksekliğini, çenesinin uzunluğunu. Ama uyurken neden kaşlarını çatıyor bilmiyordum. Neden ağlayamıyor bilmiyordum. Neden askerliği bıraktı bilmiyordum. Neden konuşamıyor bilmiyordum.
Merak ediyordum.
Elimi yüzüne uzattım, parmağımın ucunu yüzünde gezdirirken dudağı kıvrıldı gülümsüyordu, ama gözlerini açmadı yorgunluktan. Keskin çenesinde elimi gezdirip gözünün altındaki halkanın yanına kadar çıktım, şekil çizer gibi imza atar gibi yüzünden dolaşıp burnundan kayarak indim. İnsanlar böyle bebek seviyordu ben onu öğreniyordum. Yüzündeki kumaşı çıkarması ne kadar da uzun sürmüştü. Keşke Ataybenimleyken onunla tanışmış olsaydım, keşke Atay'ıkaçırmak isteyen adam olmasaydı. Gözlerini aralayıp kısık gözlerle bana baktığında parmağım dudaklarındaydı. "Sen niye konuşamıyorsun?" diye fısıldadım. "Bana kendin hakkında hiçbir şey anlatmıyorsun ama benim ciğerimi biliyorsun." Dedim sessizce. Çocuk uyanır diye korktuğumdan değil sadece onun beni duyduğunu bildiğimden sessizdim. Dudakları kımıldadı, parmağımın ucunu öptüğünde içim ürperdi, elimi yavaşça çenesine kaydırıp indirdim. Dizime koyduğum elimi avucuna alıp kendi dizine koydu. Avucumu açıp gözlerini yumdu. Parmağı avucumda dolanıyordu.
"Anlattığında anlatacaktım." Diye yazdı.
"Neyi?" diye sordum. Ona bir sürü şey sormuştum daha önce, aldığım bazı cevaplar bulut olmuş uçmuştu kafamdan. Yarım akıllı olduğumdan belki.
"İlacı neden kullandığını bana anlattığında..." o devam etmeden elimi çekmek istedim. Devamına gerek yoktu, ona ya da kimseye Begüm'ü anlatmak istemiyordum, neden çürüdüğümü şimdi konuşmak istemiyordum. Hem de babam kasasına onun doğum gününü şifre yapmışken, bunu bilerek bundan bahsetmeye hazır değildim ben. Avucumu sıkarak bırakmadı ve biraz daha kendine çekti, bana ters bir bakış atıp başını yine ardına yasladı. Elimi çekmemi istemiyordu. İçini çekerek avucuma bir daire çizdi. "Anlatma tamam." Yazdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
Ficción General... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."