Bölüm 29

6 1 0
                                    

Masal'dan >>> 29

Kahve bardağımı yıkadıktan sonra ofiste masama dönmeden merdivenlere gittim ve ortalarda bir yere oturdum. Duvara bakarken ışık söndü. Ne kadar üzgün olduğumu fark eden sensör beni karanlığıyla gizledi. Burada sıkışıp kalmışım gibi hissediyordum, etrafımdaki tüm kapılar açıktı ama çıkamıyordum. Niye böyle hissediyordum ben?

Sessiz merdivenleri dalgınca izlerken Atay'ı nasıl bulacağımı düşünüyordum. Tehdit gibi neden arayıp da benden bir şeyler istemiyorlardı? Para istese veremezdim ama hırsızlık falan yapmamı isterler miydi acaba ya da...

Kapı açılınca başımı yasladığım duvardan kaldırdım, Mert'in gelip yanıma oturmasını izledim. Sessizce içini çekti. Ne yapıyorsun demedi, ne düşünüyorsun demedi, biliyordu ne düşündüğümü. Atay'ı düşünüyordum hep...

Ayağını üç basamak aşağıya uzatırken bacağı dizime değiyordu. Yüzüme bakıp ağlamadığımı görünce önüne döndü. Bir haftadır ilaçlarımı alıyordum, durgundum genel olarak böyle. Abimin gelmesine bile şaşıramıyordum.

Gitmişti belki de. Bizim eve gelen giden çok oluyordu bu yüzden yakalanırdı. Bunu düşünecek kadar aklı vardı, kaçmıştı muhtemelen çoktan. Atay'ı merak ettiği için mi dönmüştü acaba, yoksa, haberi bile yok muydu dönerken?Evde bir şey arıyordu sahi, Atay umurunda değildi belki de.

"Abimin burada çalıştığını biliyor muydun? Sabah duydun mu? Kuryelik yapmış, sen önceden biliyor muydun?" diyerek biraz ona döndüm, sırtımı duvara yasladım, bir ayağım onun ayaklarının altındaki boş basamaktaydı, diğerini kıvırmıştım aramızdaydı, rahatça oturuyorduk. "Gözlerini kaçırdığına göre biliyordun." dediğimde içini çekti. "Bu içini çekme de, kurcalama demek mi oluyor acaba?"

Sessizce bana döndü. Bir şey demedi. "Kafam karıştı." Dedim gülümseyerek. "Bu tavrın kafamı karıştırıyor. Bir şey saklıyorsun benden, bu çok belli."

Jane aşağılarda bir merdivendeydi. "Ama bilmesen daha iyi bence." Dedi Jane.

"Bilmesem daha mı iyi?" diye sordum Mert'e. Yüzünü ovarak önüne döndü.

"Abimle ilgili ne saklıyor olabilirsin ki? Onu tanıyor muydun, onu sen mi kovdun yoksa ha bu yüzden mi şirkete gitme falan diye bir şeyler geveledi?" bir şey demediği için benim de içim huzursuz oluyordu şimdi. Boynumu kaşıyarak kafamı dağıtmaya çalıştım. "Neyse... İnşallah gitmiştir evden ya da ne bileyim işte belki Barana falan yakalanmıştır..."

Eline telefonu aldı çatık kaşlarla birkaç mesaja cevap verdi. Uzaktan ufak yazıları okuyamadım, ekrandan çıktı. Uygulamaya girdi. Abimle ilgili bir şey düşünmüyor gibi gelmişti ama sonra konuştu. "İnşallah bana yakalanmaz."

"Ne demek o?"

Başını iki yana salladı.

"Yarım yamalak konuşma da söyle işte ne demek bu? Abimi nereden tanıyorsun? Nerede karşılaştın?" Israr ederek omzuna uzandım, abimden bir şey öğrenmek daha zordu bana Mert'in anlatması lazımdı. "Anlatsana." Diyerek omzunu çekiştirdiğimde omzunu silkti, elim kucağıma düştü yavaşça. İkisi de bir şey demeyecekti belli ki. İçimi çekerek önüme dönerken az kalsın merdivenden düşüyordum. Elini kemer gibi önüme uzattı. "Yan oturduğumdan..." diye bahane ederek bir şeyler mırıldandım. İlaçlar dengemi de bozuyordu. Uykulu gibi geziyordum hep. Ben gözümü ovarken o elini çevirip belimden sıkıca tuttu kendine doğru çekti biraz. Neredeyse kucağına çıkacaktım. Biraz geri çekilmeye çalıştım. Yüzünde garip bir ifade vardı. Ne kadar korkmam gerektiğini kestiremiyordum.

"Masal..."

"Hı?" dedim sessizce, o çok yakın duruyor diye yanaklarım yanıyordu ama onun aklı başka bir şeydeydi. Bunu konuşunca anladım.

RehinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin