"Korkuyor musun?" dedi gülerek. Baya baya gülüp eğleniyordu. "İçinden silah çıkmadığı sürece şaşırmam." Dedi. Sonra kaşlarını kaldırıp devam etti. "Aslında galiba bir şey daha şaşırtır."
"Ne?" dedim şaşkınca. Bence dosyayı görürse de epey şaşırırdı.
Dikkatle yüzüme bakarken aradaki mesafeden aklımın içini okuyor ve sessiz kelimeler aramıza dökülüyor gibi hissediyordum.
Midem bulanıyordu.
Gergindim.
Jane masaya yaslanmış bana bakıyordu. Ben masaya bakınca Mert de masaya bakıp bana döndü. "Ne oldu?" dedi ve yeniden masaya baktı. Jane oradaydı.
"Bir şey yok. Çantamı koymuştum aldım gidiyorum." Dedim sessizce. Dönüp yeniden masaya baktı ama neye baktığımı anlayamazdı.
Jane bana sırıtıyordu.
"Neye bakıyorsun Masal?"
Yutkundum.
Jane doğrulup Mert'e doğru yürürken kapıya doğru bir adım attım. Sendelediğimde kucağımda ki çantaya tutundum. "Ne oldu?" dedi Mert yeniden. Jane onun hemen yanındaydı. Ne Jane'i anlatabilirdim ne de çantamda ne olduğunu... "Mert bey ne kadar çekici değil mi? Neredeyse o derin bakışları babanın bakışlarının aynısı. Rengi farklı. Baban gibi bağırmıyor da... Ama bakışları onun gibi canavarca bir hisle parlıyor değil mi? Sen de babana benzetiyor musun onu?"
Benzemiyordu.
"Bence aynısı... Sen bir sor babana bakayım kardeş falan olabilir misiniz?" dedi Jane.
Kaşlarım çatılırken onun saçmalıklarını dinlemek istemedim. Mert babama benzemiyordu. Hiç benzemiyordu.
"Bak yüzüme." Dedi Jane. "İnanmıyor musun? Babanın o canavarca bakışlarını bilmiyor musun? Sana hiç vurmadı değil mi? Bilmiyorsundur..."
Evet bana hiç vurmamıştı babam.
"Ama..." dedi Jane. "Ben çok iyi biliyorum..." dediğinde yanağından aşağıya kan süzülüyordu. Ona bakamıyordum bile.
Mert elini önümde salladı.
"Şimdi çantanda ne var daha çok merak ettim. Bu yüzden gerildin değil mi?" dedi kaşlarını kaldırıp. Janenin çenesinden damlayan kan onun ayakkabısının yanına düştü.
Mert'in elini kaldırdığını gördüğümde geri çekildim. Buna hiç hazır değildim. Yakalanamazdım.
Arkama döndüğüm gibi iri bir kedi görünce durup yanından geçmeye çalıştım. Mert benden önce davrandı, yanımdangeçip kapıya gitti ve araladı. Geçmem için açtı. Üzerime gelmemeye kadar verdiği için şanslıydım. Kapıyı açtığında biraz rahatladım.
"Bir günde bu kadar büyümedi değil mi?" diye gevelediğimde gülerek başını salladı. "Onu birine verdim bunu sokakta yeni buldum." Dedi.
"Onu seviyordunuz kime verdiniz?" hâlâ sesim titriyordu biraz gergindim, dönüp masaya baktı yeniden. Orada neye baktığımı merak ediyordu. Oysa Jane çoktan çıkmıştı.
Omzunu silkti gülerek. Kime verdiğini söylemedi. Kapıyı işaret etti kaşlarını kaldırıp. Başımı sallayıp aralık kapıdan çıktım. Ve arkamdan kapıyı kapatışını izledim.
Çantamda önemli bir şey olacağını düşünmüyordu galiba üstüme gelmedi.
Hızlıca asansöre gittim.
Arşive girip dosyaları değiştirdim. Yenisini çantama attım.
Binadan çıkarken güvenlik başıyla selam verdi, şaşırmadım. Arabama atlayıp fazla dolanmadan eve gittim. Midem kötüydü. Hem içtiklerimden hem de heyecandan korkudan özlemden...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
General Fiction... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."