Uyandığımda yerde doğrulup bir dakika dağınık salona baktım. Önce ayağa kalkıp odaya gittim, açık camın önündeki perde salınıyordu.
Burada olmadıklarını biliyordum ama yine de önce bakmak istedim. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım uykulu halimden sıyrılmak için. Odama gidip dolabın aralık kapısından yeni bir kazak aldım, pantolonumu değiştirmedim. Bütün kıyafetleri rengine bakmadan toplayıp makineye attım. Çalıştırıp salona döndüm. Masayı toplayıp dün yanlış çıkan hesabın resmini çektim. Ona yolladım ve dosyayı çantama attım. Kapının önünde bağcıklarımı bağlarken aradı.
"Ne buldun?"
"Ufak bir açık. Önemli gibi değil ama yine de ilk kez bir şey buluyorum." Dedim sesim çok soluk çıkıyordu.
"Aramaya devam et."
Onun sesi hep aynı şekilde soğuk ve ruhsuzdu. Hiç uykulu gelmezdi ya da kızgın. Ne değişik adamdı.
Arabaya bindiğimde karşıdaki polislerin koşarak girdiği binaya baktım. Bir de ambulans giriyordu sokağa. Ne olduğunu birine sorup öğrenmeyi çok istiyordum ama bununla uğramak yerine arabayı çalıştırıp yola çıktım. Biraz sahilde dolaşıp ofise gittim.
Bugün denetimlere katılacağım için fazla masada kalmadım. Demet ablayla birlikteydik. Bir şey yapmadım, sadece yanında gittim ve onu izledim.
Pazarlamadan birinin yanına gittik. Onun masasındaki çekmecelerin altına üstüne her şeye baktı. Dosyalara.Kalemliğe. Çantasına. Aile fotoğrafını çerçeveden çıkardığında arkasında bir makbuz buldu. Yüzünde en ufak bir mimik yoktu kadının.
Demet abla;
"Buradan sonrasını polisle halledeceğiz!" dediğinde adam renkten renge giriyordu. Az önce onu savunan arkadaşları da suspus olmuştu.
Tüylerim diken diken olmuştu, bütün pazarlama departmanı bizi izliyordu. Yaptığımız şey biraz rahatsız edici görünse de, doğru olanı yapıyorduk. Herkesin bizden neden uzak durduğunu, bizi neden etkinliklere çağırmadığını anlıyordum şimdi. Bizden korkuyorlardı.
Onların arasında gülerek anlattıkları şeyler bizim bir form doldurmamızla mahkemeye taşınabilirdi.
"Ofise dönmeden yemeğe gidelim." Dedi demet abla. Normalde ofiste çok sessiz ve çok soğuk biri değildi ama şimdi birinin kariyerini bitirdikten sonra suskundu. Belki de en çok o rahatsız hissediyordu. İçinde kopan fırtınaları dışarıdan izlemeyelim diye perdelerini sıkı sıkı örtmüştü.
Yemekten sonra ofise gittiğimizde herkes Nil'in masasının başındaydı. "Gelin gelin. Çekiliş yapalım da kimin kime hediye alacağına karar verelim. Bitsin bu. Daha bir hafta hediye düşüneceğim ben."
"Nereden çıktıysa bu hediye işi." Dedi biri.
"Kamptan önce mi yoksa sonra mı vereceğiz?"
"Ay sonra tabi ki!" dedi Nil gülerek. "Yani o arada maaşlarımız da yatar işte ondan sonra. Şuan cebimde bin lira var sadece, bir hafta nasıl idare edeceğim bilmiyorum."
"Paran yoksa hediye işini bitirelim gitsin işte," dedi Demet abla kendini sandalyeye bırakırken.
"Sakın vazgeçmeyin! Bu diğer departmanlardan ayrı yaptığımız ilk büyük etkinlik olacak. İlk ödüllü etkinlik."
"Ben size ne hediye alacağımı bilmiyorum." Dedi biri.
"Konsept mi belirlesek?" dedi Demet abla. "Herkes en sevdiği kitabı mı hediye etse acaba birbirine."
"Olabilir. Demet abla yemek tarifleri kitabı getirecek. Nil GQ Eylül sayısını."
"Dergi de olursa getiririm tabi. Sen de hikaye kitabını alır gelirsin. Hansel Gretel."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
General Fiction... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."