Tehdit elini geriye çekti yavaşça.
"Ne demek bu?" diyerek ekledi. "Kimin yani?"
Elimi Jane'nin arkasındaki duvara doğru kaldırdım. Zaten Jane'i göremezdi. Ve ben ona deli olduğumu söylemeye çekindim. Utandım. Çerçevede aile resmimiz vardı.
"Annenin mi?"
Başımı salladım ve ona yalan söyledim sessizce.
İlacın kutusunu telefonumun yanına koydum, dalgınca geri dönmek istediğimde omzumdan tutup sertçe durdurdu beni. Sarsılarak önüme döndüm. "Her seferinde bunu yapmak zorunda mısın? Yüzün kapalı değil mi zaten? Bırak." Diyerek omzumu silktiğimde biraz daha sıktı inatla. Uyarıyordu. Başımı önüme eğdim. "Bırak beni."
Bir eliyle dirseğimden tutarken diğer elini sehpaya telefona uzattı, bana yaslandığından ben de onunla eğiliyordum. Nefesimi tuttum başını yanıma uzattığında. Kalbim deli gibi atıyordu çünkü ne yaptığını anlamıyordum. Neden ona bakmayayım diye omzumu tutarken avuçlarının yaktığını hissettiğimi bilmiyordum. Ağlarken sırtımdan sarıldığında ne düşünmemi bekliyordu. Eğer normal bir günde, yani ilaçlarımı aldığım bir günde olsaydım kolundan sıyrılır ve yalnız başıma yağmurun altında ağlardım, ama bu haldeyken ona direnmek çok zordu. O bilmiyordu ama ben epey zorlanıyordum. Atay'ı düşünüyordum, umurumda değil desem de abimi düşünüyordum, annemi özlüyordum ve babamın sıktığı bileğimde parmaklarının acısını hâlâ hissediyordum. Hepsini düşünüyordum. Polise gitmeyi düşünüyordum. Kendimi camdan atmayı düşünüyordum. İlaçları içseydim şimdi bunları düşünmeden sadece işimi yapıyor olurdum. Ama içmemiştim. Bu kutu bittiğinde yenisini almamıştım. Almamamı istemeyen sadece Jane miydi yoksa ben miydim? Bilmiyordum.
Almadım.
İçmedim.
Ve şimdi o kafasını öne uzatmış olsa da başımı çevirip bakamıyordum. Donmuş gibi elinin hareketini izliyordum.
Telefonu yavaşça avucuna alıp çevirdi. Ve geri çekildi.
Tuttuğum nefesi verdim. Bir erkeğe bu kadar yakın olduğum için mi heyecanlanıyordum yoksa kardeşimi kaçıran hırsıza yakın olduğumdan mı?
Galiba ikisi de.
Tecrübesiz birisi için kalbini fazla çarptıracak kadar yakınımdaydı.
Jane gözlerini dikmiş bana bakıyordu. "Kötü kadın kötü adamla..." diye mırıldandı. "İyi kadın iyi adamla.."
Dediği şeyi anlamaya çalıştım. Bana iyi kadın dediğini sanmıyordum, beni kötü kadın kategorisine koyuyordu. Gözlerimi dikmiş onu izlerken başını salladı memnuniyetsizce.
"Kötü kadın kötü adamla... Masallarda öyle olur... Kötü adamla kötü kadın birlikte olur. Kötü adamını buldun mu yoksa biraz daha kötüsünü mü beklersin?"
"Bir lira farkla..." diye mırıldandım. "Daha kötüsünü bekleyeyim..."
Kapı çarptığında çalıyor sandım oraya döndüm ama hayır tehdit gitmişti geldiği gibi sessizce.
"Tabi daha kötüsü varsa." Dedim sessizce. Telefondan duymasını istemedim.
"Sen buna kötü mü diyorsun? Gerçek kötü baban gibi olur. Sana da baban kadar kötü biri yakışır. Bence de biraz daha bekle."
Dalgınca başımı eğip Jane'e baktım. "Benim..." diye mırıldandım. "Benim kadar kötü olmak ne demek?"
"Babanın Begüme yaptıklarında senin suçun yok mu? Senin karanlığın oradan geliyor."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
Ficção Geral... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."