Telefon titriyordu gözlerimi araladım. Elim yere sarkıyordu, cam kapanmış Tehdit ayaklanmıştı. "Kalk gidiyoruz, işimiz var. Biriyle buluşacağız. Eski bir acente çalışanı, orasıyla ilgili bildiklerini anlatacak."
Yavaşça doğrulup ayağa kalktığımda o da bana ve sehpadaki ilaç kutusuna baktı. "Gözüme sokma, tamam unutmadım." Dediğimde başıyla işaret etti.
"Bence gitmeden önce içmemi istemezsin." Diyerek sehpanın yanından yürürken önüme geçti çevik bir hareketle. Kaşlarını kaldırıp başıyla masayı işaret etti tekrar.
"Sahiden mi? Sonra şey yapsak..." diyerek yanından geçmek istediğimde elini kaldırıp önüme uzattı. "Ya!" diye çıkışıp elini indirmeye çalıştım. Beni resmen zorluyordu. Sinirle burnumdan soluyordum, beni omzumdan kavrayıp sehpaya çevirdi. Şimdi içmemi istiyordu. "Beni buna zorlayamazsın." Dediğimde elini belime sardı, artık istesem de kaçamazdım. Diğer eline telefonunu aldı. "Seni zorlamayacağım. Kararını ver şimdi. Hemen. Kardeşini düşün ve cevabını söyle."
Başımı eğip ilaca bakarken elimi belimdeki eline koydum, onun küçük parmağıyla oynarken ilacın getireceği durgunluğa, sokacağı uyku haline hazır mıyım diye düşündüm. Aslında bu ilaçlara başlarken iyileşme gösterirsem ileride bırakabileceğimi söylemiş ve sık sık kontrole gitmemi söylemişti psikolog. Çok gitmemiştim, vaktim olmuyordu. Jane ortalıklarda yoktu ve ben ilaç bitene kadar gitmeye gerek görmemiştim. İlacın bittiği sırada Atay'ın kaçırıldığını öğrenmiştim. Şimdi de onu kaçıran adam içmelisin diyordu. Ben sehpaya eğilirken o elini gevşetip bir adım geri çekildi, kutuyu alıp doğrulduğumda başımı geriye doğru ona çevirdim. Bana değil yana dönmüş cama bakıyordu, sertti ifadesi. Benim yüzümden mi bu haldesin demişti, belki ilaçlara başlama sebebim o değildi ama Jane'in yeniden ortaya çıkmasının sebebi oydu. Kendini bir şeyler için suçluyorsa, ona aksini söyleyemezdim. Bana zarar veriyordu, ve artık kanadığımı kendi de görmüştü.
Ona bakmayı kesip önüme döndüm, tek elimle kapağını açıp hapı avucuma aldım, oyalanmadan ağzıma attım. Ama yutamıyordum, ağzıma acı bir tat yayılıyordu. Öksürdüğümde elini belimden çekip yarım su şişesini koltuktan alıp bana uzattı. Öksürerek yuttum sonunda. "Acı ya..." diye söylenerek suyun kapağını kapatmadan sehpaya koydum, tek elle kapatmak zordu.
"Çocuk musun hapı yutamıyorsun." Diye söylendi.
"Senin yüzünden..." diye söylendim. "Kurt koca ellerini çekseydi yutardım." Derken yüzüne bakmaya utandım, bu yüzden ayaklarıma bakıp çorap giymiş miyim diye kontrol ettim.
"Kurt boğazını mı sıkıyordu ona niye suçu atıyorsun?"
Gülerek başımı kaldırdığımda o da gözlerini kısmış gülümsüyordu. Kızarık değildi bakışları, o da biraz uyuyup dinlenmişti demek. Daha iyi bakıyordu. "Seni avcıya söylerim ayağını denk al." Dedim yavaşça.
"Avcı mı? Burada kurt da avcı da benim. Yürü hadi, gecikeceğiz."
"Sen sadece kurtsun." Diyerek peşinden gittim. Kapıya yürürken sandalyedeki hırkamı aldı. Durmadan çıktı evden. Kapıyı örtüp peşinden indim merdivenleri. Polis arabası yoktu yerinde, oysa burada olmasına epey alışmıştım.
Yolcu koltuğuna oturduğumda hırkayı kucağıma bırakıp arabayı çalıştırdı. Araba ısınırken o telefonunu aldı eline. Bir şey yazıp gönderdi.
Arkama yaslanıp elimi radyoya doğru kaldırdım ama hemen indirdim. "Radyoyu açabilir miyim? Sevmiyordun galiba ama..."
"Açma." Diyerek direksiyonu kavradı, sevmiyordu gürültüyü ya da sesi, hiç açmıyordu şarkı. Yola çıktığında elimi kucağıma koydum. Kemere sarılıp camdan dışarıyı izledim. Hava sisliydi, gecenin en soğuk saatleriydi. Odun kokuyordu sanki sokaklar, ufacık araladığım camdan burnuma geliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
General Fiction... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."