Kapıya doğru yürümemek için kendimi tuttum. Ağlamamak için de kendimi sıkıyordum. Nişan sahiden doğru izin üzerindeydi, Atay'a yaklaşmıştı. Şimdi kalbimin üstünden bir his geçiyordu, Atay'ı arama işini Nişana bırakmayıp koşup buraya geldiğimden kendi hayatımın nasıl belaya bulaştığına dair bir his. Jane bittin sen der gibi bakıyordu. "Buradan zor çıkarsın artık." Dedi Jane.
Yutkunup sordum. "Benden ne istiyorsun?" sesim titriyordu, korktuğumu görünce sırıtarak koltuğunu itti, bana doğru geliyordu kravatını genişleterek. "A-dımı sen..." dedim ama devam edemedim. Korkmam hoşuna gidiyordu ama ben korkmuyormuş gibi yapamıyordum.
"Araya bazı sorunlar girdi ve bu işle doğru düzgün ilgilenemedim ama madem sen ayağıma kadar geldin o zaman başlayalım..."
"Neye? Neye başlayalım?" dedim gergince kazağımın kollarını çekiştirip.
"Atay'ı kaçırdığım gün öldürecektim aslında..."
Nefesim kesilirken elim boynuma çıkıyordu, bir çığlık duydum içimde attığım, sadece benim duyduğum bir çığlık... İçimde bir şeyleri yıkan bir çığlık. Boğazımı sıkan bir çığlık. Beni çukurun dibine doğru bacağımdan çeken ağır bir çığlık.
"Atay..."
"Yaşıyor. Öldürmedim. Öldürmeyi düşündüm sadece. Hemen kendini bırakma uzun konuşacağız." Dediğinde elim tutunmak için duvara uzanıyordu, serin bir duvar şimdi bana destek olurdu iyi olurdu. Derin bir nefes alıp kapının yanındaki soğuk duvara elimi yasladım. Diğer elimle kazağımı sıkıyordum.
"Atay'a..." dedim ama onu kaçıran adamla böyle karşılaşmayı konuşmayı hiç planlamadığım, deli gibi korktuğum, nabzım fırladığı için devam edemedim. Atay deyip devam edemeden susuyordum.
"Evet Atay." Diyerek başını salladı dalgınca bana bakıyordu yaklaşırken. Atay'ı mı düşünüyor başka bir şey mi bilmiyordum. "İnsanların kalbi olduğunu düşünüyor musun?" dediğinde şaşırdım çünkü Atay'dan bahsediyorduk kalp nereden çıkmıştı şimdi? Kalbim deli gibi atıyordu.
"Kalp mi?"
"Evet... Yürek... Kalp... Ne dersen... İnanıyor musun? İnsanların kalbi olsaydı şuan bu halde olur muyduk? Bunlar yaşanmış olur muydu?"
"İnsanların kalbi var mı bilmiyorum..." diye mırıldandım. "Ama umarım senin bir tane vardır." Dedim.
Gülerek kaşlarını kaldırdı. "Buna biraz üzüleceksin ama bende hiç yok." Diyerek burnundan derin bir nefes aldı. "Peki sende var mı?"
"Atay için her şeyi yaparım." Dedim çenemi sıkarak.
"Sanki sende büyük bir yürek var... Ama sorumun cevabını henüz alamadım... Tüm insanlık adına da cevap verebilir misin? İnsanların kalbi var mıdır?"
Dalga geçmediğini belli eden sert bakışları muzip sırıtışıyla parlayan suratında kendini olduğundan genç gösteriyordu.Neredeyse otuz yaşındaydı ama ufak bir çocuğa göre o bir dedeydi. Bora onun için dede demişti. Şimdi karşımda duruyor ve bana insanların kalbi olup olmadığını soruyordu.
"Düşünüyorsun..." dedi başını sallayarak. "İnsanlar genelde evet vardır der ve hızlıca cevap verirlerdi." Diyerek başını hafifçe yana eğdi. "Sen düşünüyorsun... Şüphe ediyorsun... İnsanların kalpsiz olduğunu düşünmene sebep olacak ne yaşadın merak ediyorum..." dedi merakla kaşları havalandı. "Masal... Yoksa bir şey yaşamana gerek yok mu, sadece babanı düşünsen bile şüphe etmeden insanların kalbi yoktur dersin... Ya da anneni düşünebilirsin... O güzel burunlu yaratığı... Bakıyorum da burnunu ondan almışsın umarım onun başka hiçbir özelliğini özellikle karakterini almazsın... Atay da öyle, aynı senin gibi, ne sorsam bir saat düşünüyor, ikiniz de annene hiç benzemiyorsunuz..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
Ficción General... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."