>Mert'ten
53
Arabayı uçurumun kenarına park ettim, siyah yağmurluğun kapüşonunu gözüme kadar indirdim. Yağmur hala şiddetli yağıyordu, hızlı adımlarla bahçeye girdim, arka tarafa gidip ışığı yanan cama yanaştım. Masal sahiden burada mı hemen görmek öğrenmek istiyordum.
Volkan denen herifin bir de yazlığı vardı, buradan sonra gidip ona bakacaktım.
"Beni bekle abi, nasıl çıktın bu fırtınada o kadar hızlı? Araba kayacak diye dura dura gidiyorum ben." Dedi Yolcukulaklığıma. "Arabanı gördüm. Dalıyor muyuz hemen içeriye?"
"Önce emin olmam lazım. Benden işaret bekleyin." Dedim ve eve yanaştım. Polis okulundaki en yakın arkadaşı Volkan, sahiden Uğur'a yardım ediyor olabilir miydi? Daha önce bunu neden hiç düşünmemiştim. Güçlü birinden yardım aldığı belliydi şerefsizin. Evdeyse kafasına sıkmadan çıkmayacaktım.
Çilek'in babasız büyüyecek olması onun suçuydu. Ben asker olduğum için şirketteki işlerle daha çok eniştem ilgileniyordu, mallarla gemiye binmiş Rusyaya gidiyordu, Uğur Karadeniz'de gemiyi patlatmıştı. Neden böyle bir şey yaptığını anlamıyordum, aptal kuryenin mallarla ne işi vardı, gemiyle ne derdi vardı ki? Bunları sorup sonra kafasına sıkacaktım. Çilek'in babasına ve diğer yüz doksan üç mürettebata yaptıklarının cezasını çekecekti. Böyle kaçarak bir yere varamazdı, artık yaptıklarının bedelini ödemesi gerekiyordu.
Ağaca omzumu yaslayıp elimdeki silahı sıkarak camdan içeriyi izledim. Masal oradaydı. Oturuyordu. Keyfi yerinde mi bilmem ama keyifsiz gibi durmuyordu. Zorla tutuluyor gibi durmuyordu. Tavuk yiyordu sakince. Tamer belki de haklıydı, zorla tutulmuyor kurtulmak istemiyordu.
Dikkatle yanındaki adama baktım, onun evinde gördüğüm adama benzemiyordu, Uğur değildi. Telefondan Volkan'ın resmine baktım, evet oydu.
Ben üç gündür uyumuyor, dinlenmiyordum, her yerde dağı taşı kaldırıp Masal'ı arıyordum. O Tavuk yiyordu lavuğun biriyle.
"Giriyor muyuz? Yanımda roketatar var." Dedi Yolcu.
"Bekliyoruz." Dedim yeniden.
Bekleyecektim.
Girecek gücü kendimde bulamıyordum daha. Tamer'in dedikleri aklımı bulandırıyordu. Masal olduğu yerde mutluysa neden girecektim, onu neyden kurtaracaktım ki? Kurtulmak istemeyen birini kurtaramazdım.
Evden çıktığında ağacın arkasına saklanıp su birikintisinin üzerinde zıplamasını izledim. Normalde zıplarken gülerdi ama şimdi ifadesizdi yüzü. Belki de bana öyle geliyordu, ben keyifsiz olduğumdan herkes keyifsiz sanıyordum. Değildi. Ama keşke ağlarken falan bulup içeriye dalsaydım, niye sakindi bu kız?
"Aa yenge burada? Dalmıyor muyuz abi lavuğa?"
"Bekle." Dedim yeniden ve yeniden.
Arabaya bindiklerinde peşlerinden gidip şatodan bozma dağ evine gelmeden park ettim. İçeride neler dönüyor bilmiyordum, bahçeyi uzaktan görebilmek için biraz yükseğe yürüdüm. Dışarıya çıktıklarında Masal kenarda oturuyordu. Sahiden kaçma niyetinde değildi, abisi tehdit mi ediyordu acaba? Oturduğu yerden canlanmıyordu bile. Volkan denen it herifin yanağına dokunduğunu gördüğümde silahı belime koydum. Gitme zamanıydı. Şuan içeriye girmem onları rahatsız ederdi sadece. Telefonu elime aldım 'dönüyoruz'yazdım göndermek üzereyken telefon çalınca numarayı okuyup açtım. Sesi kulaklığımdaydı.
"Mert?"
Masal.
Sonunda beni aramak aklına gelmişti. Fırsatını bulunca flörtünün telefonundan iyiyim demeye aramıştı işte. İyiydi evet ama ben pek iyi hissetmiyordum. Salak herifler tavşan avlıyordu ormanın yarısını içine alan bahçede, benimse stres atmak için gidip Ejder'i öldürmem lazımdı. Sonra da Nişan'ıbelki. Herif bana bir şey yapmamıştı ama şahsi olarak sevmiyordum. Hayatımdan birkaç pislik çıkarsam belki içime oturan bu ağırlık da kalkar giderdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehin
Fiksi Umum... -Atay elimde ama sen telefonu yüzüme kapatıyorsun. O kadar mı nefret ediyorsun bu çocuktan Masal? ... "Bu hikayedeki tüm kişi ve kurumlar hayal ürünüdür."