Bölüm 2

30 2 0
                                        

2

"Ayağa kalk!" dedi yeniden.

Yanaklarımı silip ayağa kalktım. Dediğini yaptım. Hemen yeni bir emir daha geldi. "Caddeye git ve bir yerden kablosuz kulaklık al. Çünkü uzun konuşacağız."

Sessizce caddeye doğru yürürken yanaklarımı sildim yeniden. Ona bir şey demedim. Sadece Atay'ı düşünüyordum. Zaten bütün gece görmediğim için onu çok özlemiştim şimdi onu uzun süre benimle görüştürmemeye niyetli biri çıkmıştı. Hem de niye, bilmiyordum?

Ben mi bir şey yapmıştım?

Bilmeden birinin canını mı sıkmıştım?

Kardeşimi kaçırıp beni tehdit edecek kadar kimin canını yakmıştım?

"Ağlayarak yürüme milletin içinde."

"Milletin dışından mı yürüyeyim?"

"Ağlama." Dedi. Uyarıyordu galiba. Ağlarsan kardeşini vururum demedi ama ben der diye korkup ağlamayı kestim, kendimi zorla da olsa tuttum.

"İki dükkan geçtin birine gir artık."

"Ne dükkanı?" diyerek dükkanlara baktım. Yanımda bir fırın vardı. Onun yanında da telefoncu. Benden kulaklık almamı istediğini unutmuştum.

"Kafan mı güzel? Gir oraya, bir kulaklık al."

Dükkana girip yaşlı amcaya bir kablosuz kulaklık istediğimi söyledim. Ufak kutuyu bana uzattı tezgahın üzerinden.

"İki yüz elli lira." Diyerek gözlüklerini düzeltti. Çatık kaşlarla kızarık gözlerime bakıyordu. Bir şey demedi, sormadı, onunyerinde olsam ben de karışmazdım. Umursamazdım. Herkes her şey için ağlıyor olabilirdi.

Burnumu çekerek elimi cebime attım. Yetmiş lira vardı. Bu zengin halimdi.

"Benim o kadar param yok." Dedim hem telefondakine hem de karşımdakine. Adam kaşlarını çattı hemen. "O zaman iyi günler kızım. Para bulunca gelirsin."

"O kulaklığı al." Dedi Gizli numara. Beni geriyordu.

"Nasıl?"

"Al onu." Dedi yeniden.

"Tamam da nasıl?" derken adam ona diyorum sanmasın diye kapıya döndüm. Telefonla konuştuğumu anlasın diye öyle yaptım. Telefonu görsün elimde diye...

"Al."

Çal diyordu yani.

"Hapse girersem Atay'ı kurtaramam..." diye mırıldandım.

"Şuanda da kurtarıyor gibi değilsin." Diyerek paramın yetmediğini algılamadan bir daha söyledi. "Al o kulaklığı."

Onun için adam kaçırmak basitti, tehdit etmek kolaydı, bir kulaklık çalmak hiçbir şeydi.

"Yapamam."

"Sadece tehditle çalışıyorsun..." dediğinde sadece filmlerde duyduğum bir metalik ses duydum. Polisiyelerde şarjörü kontrol edip silaha takarken bu ses çıkardı. Ve namlu kime dönük biliyordum. Atay'a.

Eğer o beni takip ediyorsa, Atay da yanında mıydı?

Çaktırmadan adama yardım etmesi için işaret edebilir miydim? Yoksa bu anlaşmayı bozmak mı olurdu?

Gergince kapıya bakarken telefondan aynı soğuk sesi duydum. Tehdit bey konuşuyordu. "Kulaklığı al ve çık artık! Daha işe başlamadan olana bak. Senin fakirliğin yüzünden çıkan soruna bak! Daha kulaklık alamıyorsun!"

Burnumu çekerek tezgahın üzerindeki beyaz kutuya baktım.

Çalmak istemiyordum.

Ama almam lazımdı.

RehinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin