Bölüm 39

4 1 0
                                        

Bir hafta sonra

>

Bir hafta boyunca Ejder benden bir şey istemedi, Atay'la konuşmadım. Sürekli gözüm telefona dalıp dalıp gidiyordu, resimdeki eski koltukta mı oturuyor, aç mı, canının istediği bir şey var mı diye düşünüyor, sadece düşünerek bir yere varamıyordum, belki karamelli çikolataya hayır demezdi. Sımsıkı sarılmak istiyordum ama sesini bile duymak için günlerce bekliyordum, o gün, ona sarılacağım gün sahiden gelecek mi bilmiyordum. Hiç bilmiyordum.

Babamdan bir tehdit telefonu almadım, belki de iyi bir ders aldığımı düşünüp peşimi bırakmıştı. Bu korkunun yeteceğini düşündü belki de. Belki de beni tamamen sildi.

Abim eve uğramadı, belki de ülkeyi terk etmişti yeniden. Uganda'ya falan gitse yerliler onu kazanda pişirip yese umurumda olmazdı şuan. Şuan olmazdı.

Şirkete gidip akşama kadar temel işleri yapıyordum, boğazım ara ara ağrıdığı için sürekli sıcak bir şeyler içerek kendimi iyi tutmaya çalışıyordum, yıkılmamaya uğraşıyordum. Boğazımı sıkan elleri düşünmemeye çalışıyordum. Kendimi dik tutmaya uğraşıyordum.

Şirkette herkes çıksa da Tamer, Mert'in odasındaydı, sızıp kalmıştı. Nil de umursamadan gitmişti. Mert daha sınav yapmamış eğitimime başlamamıştı. Sıcak Ev Seyahat Acentesinin bir çalışanı aşırı doz uyuşturucudan ölü bulunmuştu ve bu ay ölen üçüncü kişiydi. Bu şirketten milyon lira değerinde bir şey almış ve sahte fatura kesmişlerdi. Şimdi de acentenin on çalışanından geriye patronla birlikte yedi kişi kalmıştı. Tesadüfi bir şey gibi durmuyordu Mert' göre, sabah akşam acentenin peşindeydi.

Dosyaları toparlayıp çekmeceye attım ve Mert mesaj atmış mı diye baktım. Bir hesap numarası bulmuş ve ona yollamıştım, kime ait olduğunu bulmuştu sabah, akşama kadar şirkete dönmemişti, ara ara telefona bakıp dalgınca kontrol ediyordum. Ne ejderden haber vardı ne de Mertten. Mesaj gelince boş salonda sesi yankılandı. Hemen açıp okudum.

"Seni almaya birini yolladım."

Mert'in mesajını okuduğum sırada Yolcu girdi içeriye, elindeki paketten cips yiyordu. Mert'in arkadaşıydı, eski askerdi, otoparka da gelmişti o gün. Sonradan bir kez daha görmüştüm. "İyi akşamlar yenge, Tamer' e bakıp geliyorum. Seni sahaya götüreceğim bugün."

Yenge dediğini duymamış gibi yaptım.

Kapıdan başını uzatıp Tamer'e baktı ve gülerek odaya girdi. Biraz sonra bir şeylerin kırılma sesi ve Yolcu'nun kahkahasını duydum. Tamer küfür ederken hırkamın fermuarını çekip telefonu cebime attım ve asansöre yürüdüm. Ben asansörü çağırırken gürültü yaklaşıyordu.

"Kapıyı aç geliyor yenge, aç kapıyı aç." Diyerek benim peşimden koşarak asansöre girdi Yolcu. Tamer odadan çıkıp buraya döndü sendeleyerek duvara tutundu, daha düzgün ayılmamıştı. "Ulan Yolcu bak senin-" diye söylenerek bize doğru bir adım geldiğinde yolcu da bağırarak ona cevap veriyordu, kapı yavaşça kapanmaya başladı.

"TAMER! SENİ SAHADA YENERSEM ARABANI ALACAKTIM! SÖZÜNDEN DÖNME LAN! BENİM KÜLÜSTÜR AŞAĞIDA ONU DA SEN AL."

"YOLCU! Beni kızdırma!"

Yolcu arabanın anahtarlarını cebine atarken duvara yaslanıp bana döndü. "Yenge seni de sahaya bırakacakmışım, ikiye mi gidelim istersin yediye mi? Diğerlerine seni götürmeme izin vermez Mert. Kaç dediğini tam hatırlamıyorum ama..."

"Yenge deme bana."

"Yediye gidelim o zaman." Dedi kızmama alınmadan.

"İki ve yedi dediğin ne anlamadım." Diye mırıldandım yenge demesine daha fazla takılmadan.

RehinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin