3. bölüm : SİNİR

14.6K 714 34
                                    

Her yerim sızım sızım sızlarken "Bu nasıl bi insan amına koyayım? Bacaklarım, kollarım kopacak. " diye inlerken diğerlerinin halinin de benden farklı olmadığını gördüm.

"Kaç şınav çektik hatırlayan varmı?" diyen Samsunluya başımı çevirip baktım. Konuşacak halim bile yoktu. Erim denen insanlıktan nasibini almayan şerefsiz eğitimde içimizden geçmişti. En başta onun iyi biri olduğunu düşünmüştüm, ama o resmen yontulmamış kanasın tekiydi.

Çavuşun koğuşa girmesiyle yerimizden bile kalkamamıştık. O da bizimle eğitim yaptığı için bitikti. " Şu gastronomiden mezun olan kişi kimdi?" diye sordu.
Yemekhane işi vardı galiba. Öğleden sonra eğitim olduğu için bu iş kurtuluşumdu.

"Benim." dedim ayağa kalkarak. "Erim komutan seni emretti." demesiyle hevesim kursağımda kaldı. "Ne?
Ne yapacakmış?" diye sordum. "Bilmiyorum, soru sorma dışarda bekliyor acele et." dedi çavuş.
Koğuştakilere masum masum bakıp,
"Hakkınızı helal edin." dedim. "Helal olsun, iyi bilirdik seni." dediler yarım yamalak.

Dışarıya çıktığımda Erim komutanın sigara içtiğini gördüm. Ayaklarım geri geri gitsede yanına kadar yaklaştım. Sırtı bana dönük olduğu için geldiğimi fark etmemişti.

Tekmil verdiktenden sonra " Beni emretmişsiniz komutanım." dedim titreyen sesimle. Arkasını dönüp beni süzdükten sonra "İyi yemek yaparmısın?" diye sordu. İşte bekledigim buydu. "Evet, komutanım." dedim. Sigarasından bir duman çekerek dışarıya bıraktı ve "Güzeeel." dedi. Memnun olmuş bir hali vardı. Birazdan araba gelecek seni almaya, yemekhaneye gideceksin. Bugün sana ihtiyaç varmış." dedi. "Emredersiniz komutanım."dedim ve yanından ayrıldım. Bir günlük de olsa eğitimden kaçacaktım.

Araç beni alıp yemekhaneye bıraktığında. Bir süre arka mutfakta dolandım. Ne yapacağım hakkında bir şey söylenmemişti. Yemekhanenin sorumlu komutanı beni fark etti ve,
" Erim üsteğmenin gönderdiği asker senmisin?" diye sordu. Başımı sallayarak, "Evet komutanım." dedim. "Gel bakalım." dedi.

Babacan ve iyi bir adama benziyordu. Gerçi Erim komutanda iyi demiştik...

Mutfağı geçmiş, yemekhanenin arka kapısına gelmiştik. Yemek yapacağımı zannederken karşımda gördüğüm kamyonla yüzümü buruşturdum. 10 - 15 asker vardı kamyonun başında.

Kamyonun kapısının açılmasıyla, gastronomi okuduğuma lanet ettim.
Bir kamyon dolusu soğan ve patates çuvalı taşınacaktı. Komutanın emriyle 3 asker kamyona çıktı. Benle beraber diğerleri de 50 kg luk çuvalları taşımaya başladık.

Onların gastronomi okuduğunu zannetmiyordum. Erim denen şerefsiz sırf eziyet olsun diye göndermişti beni. Bide, "Güzel yemek yaparmışım?" diye dalga geçmişti.

Diğer askerler benden kalıplı olduğu için çuvalları zorlanmadan taşıyorlardı. Ama ben çekimsiz ve zayıftım. Çuvalları zar zor taşıyor, her seferinde küfür ediyordum.

Sonunda bitmişti. Kollarım kopacaktı.
Elimi yere koyup oturacakken canımın inanılmaz yandığını anladım. Sağ bileğimin üzerine basamıyordum. Askeri araç beni alıp bölüğe götürdüğünde sinirim hala geçmemişti.

Elime aldığım en hafif bir şeyi bile taşıyamıyordum. Bileğimdeki ağrı zaman geçtikçe artmış ve şişmişti. En kötüsü parmaklarımın titremesiydi. Daha önce hiç böyle ağır işte çalışmadığım için alışık değildim.



DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin