Bölümü, emira454 ithaf ediyorum.
Herkesin günlerdir beklediği bayram nihayet gelmişti. Tıpkı sivil hayatımızda olduğu gibi bayramlaşacak, ve bir kaç günümüzü tatil niyetinde dinlenerek geçirecektik. Bölüğün nerdeyse tamamı izin kullanarak memleketlerine gidecekti. Bu fırsatı albay, her askere tanımıştı.
Benim ailem olmadığı için böyle bir fırsatı değerlendiremeyecektim. Bir tarafım buruk olsada yalnız kalmayacaktım bölükte. Memleketleri uzak olan 3 - 4askerde izin kullanmak istememişlerdi. Devrelerimden bir hafta önce terhis olacaktım. Hep bu şekilde kendimi avutarak , aile eksikliğimin üzerini örtmeye çalışıyordum.
Yine sabahın erken saatlerinde kalkmıştık. Normalde sızlana sızlana kalkarken şimdi güle oynaya yataklarımızı toplamıştık. Askeri kamufulajlarımızı giyinip traşlarımızı olduktan sonra içtima alanına geçtik. Çavuş sayıyı alırken bölük astsubayı ve Erim'de kısa bir zaman sonra gelmişti. Herkesin yüzü gülüyordu bugün.
"Rahat" , "Esas Duruş" , "Beni rahatta dinle."
Erim'in emirlerini seri bir hareketle yerine getirirken dikkatlice gözümün altından ona bakıyordum. Komutanlık ona çok yakışıyor, başka bir meslekle hayal bile edemiyordum onu.
" Evet, bugün bayram. Hepiniz bayramını kutlar, gözlerinizden öperim. Birazdan karargaha gidip bayramlasacağız. Sonra da komutan izin kâğıtlarınızı dağıtacak ve memleketlerinize gideceksiniz. Ailenize selamlarımızı söyleyin. Gününüzü ve saatinizi geçirmeden de burada olun. " dedi.
Gözleriyle ön sıraları kontrol etsede ben arkalardaydım. Ne kadar kalabalığa bakınsa da beni görememişti. Hatta çavuşa " İçtima tam mı? Eksik olmadığına eminmisin? diye sormuştu.
...
Albay, Erim, Barbaros komutan ve bir kaç üst rütbeli komutan daha sırayla dizilmişler, bizde başta albay olmak üzre hepsinin önüne gelip asker selamı veriyorduk. El sıkışıp bayramlaşıyorduk.
Sadece Barbaros komutan, kendi bölüğündeki askerlerine sarılıyordu. Emri altındaki erleriyle bam başka bir samimiyeti vardı adamın. Sanki komutan değil abi gibiydi. Onun bölüğündeki askerleriyle de konuşma fırsatı bulmuştum bir kaç kez. Herkes onun için bizden biri diyordu. Gerçekten de öyleydi Barbaros komutan.
Sıra bana geldiğinde önce albaya sonra diğer komutanlara asker selamı vererek bayramlaştım. Sıra Barbaros komutana geldiğinde, sağ elimle asker selamı vermemle, " Vaay Emir şef, sen yabancı değil, bizdensin " diyerek sarıldı. Gülümseyerek bende ona sarıldım. Tatbikatta Erim'den filmayı aldığım için ve limonlu tatlıdan dolayı samimiydik.
"Bayramınız ... " derken aramızda hissettigim şeyle kendimi geriye çekmek zorunda kaldım. Erim, elini göğsüme koyarak beni Barbaros komutandan uzaklaştırmıştı. Kaşlarını çatmış ve çenesi gerilmişti. Onu ilk defa böyle görmüyordum. Davette de Barbaros komutanın arabasına binerken böyle bakmıştı bana.
Barbaros komutan Erim'in bu tepkisine gülerek, " Oooo tamam Erim, o senin askerin tamam." dedi.
Erim dişlerinin arasından, " Ne bu samimiyet?" diye tısladı. Eliyle yaptığı yumruk hiç hayra alamet değildi. Her an Barbaros komutana saldıracak gibiydi. Ne kadar gözüne baksam da onun gözleri Barbaros komutandaydı, sinirle ve öfkeyle.
Öksürerek herkesin burda olduğunu hatırlattım Erim'e. Göz kontağını Barbaros'tan ayırmadan kafasıyla bana geç işareti yaptı. Endişeyle ayrıldım önlerinden. Başım hala oradaydı.
Barbaros komutan diğer askerlerle bayramlaşırken, Erim arada dönüp ona bakıyordu, kinle....
Neyseki bizim bölüktekiler şahit olmamıştı bu duruma. Acaba albay fark etmişmiydi?
Bölükte askerler birbirleriyle bayramlaşıp makara kikiri yaprken benim aklım Erim'deydi. Gelince konuşmalıydım mutlaka. Bu gereksiz kıskançlığı onunda benimde başıma bela olacaktı yoksa.
Bir saat sonra Erim'in arabası bölüğün önüne durmuş ve kendisi bölüğe girmişti. Onu fark eder etmez adımlarımı odasına yönelttim. Kapıyı çalmadan direkt odaya girdim ve ardından sertçe kapattım.
"Çıldırdın mı sen?" dedim gözlerimi büyüterek. Hâlâ inanamıyordum.
"Sana sarıldı ne yapsaydım?" dedi yüksek bir sesle. Böyle bir şeyi kendi ağzıyla söylemesi bile delirmişti onu.
"Bağırma, biri duyacak. Ne var sarsılmışsa? Komutanım o komutanım. Ayrıca bugün bayram, adam kendi askerlerine de sarıldı. Benimle de bir samimiyeti var." dedim.
Eliyle yüzünü hızlı bir şekilde sıvadı ve güldü. Aşırı sinirdendi bu hareketleri. Dehşetle ve korkuyla ona bakıyordum. Ne yapacağını tahmin bile edemiyordum.
" Sen benim askerimsin Emir benim. Ne niyetle olursa olsun sarılamaz sana. " dedi bağırarak. Kontrolden çıkmıştı. Öncelikle onu sakinleştirmeliydim. Çünkü ben ne söylersem söyleyim boşa olacaktı. Derin bir nefes aldım elini tuttum.
" Sakin ol, otur bir şöyle." dedim, ve koltuğa oturttum. Hâlâ sinirliydi. Sağ eliyle yaptığı yumruğu sol avcuna hızlıca vurdu ve, "Ben onu çivi gibi çakmazmıyım ha?" dedi.
"Eriiiim sakin ol. Beni dinleyecekmisin sen? Yoksa çekip gideyim mi? " dedim gözlerine bakarak. Büyük ellerini iki avcumun arasına aldım sakinleştirmek için. Titriyordu. Bu kadar mı çok kıskanmıştı? Bu kadar mı sinirliydi?
" Tamam beni kıskanmanı anlıyorum. Ama adam gerçekten de bayramlaşmak için sarıldı. Bunda bu kadar sinirlenecek ne var?" dedim yumuşak bir tonda.
Bakışlarını benden çekip kafasını diğer tarafa çevirdi ve, " Sende ona sarıldın. Sikeyim. " dedi.
" O benim komutanım. Albay benim komutanım. Dışarda devrelerimle de bayramlaşırken sarıldım ne var bunda?
Ben sana ait olduğumu biliyorum. Abartıyorsun. " dedim." Zaten benimsin. Benim olana da kimse dokunmaz, bakamaz." dedi ısrarcı ve uyarıcı bir tonda.
"Bu kıskançlık değil. Başka şeylerden bahsediyorsun sen. Hastalık bu. " dedim kafamı sallayarak.
" Senin hastan. " dedi.
Kapının çalmasıyla Erim, " Geel" dedi. İçeri giren asker önce Erim komutana ardından bana baktı. " Komutanım, albay geldi. " dedi asker. Erim başını salladı ve, " Emir çavuşa şöyle herkesi bahçede toplasın hemen." dedi.
Asker ve ben aynı anda çıktık odadan. Albayın geldiğini gören diğer askerler de hemen dizilmişlerdi. Ben de koştura koştura en arka sıraya geçtim.
...
Bayramlık izinleri ilk kullanacak bölük, bizim bölüktü. Albay konuşuyordu. İzin kullanmayacağım için dinlemiyordum. İzine çıkacak askerler sabırsızlıkla ve heycanla bekliyorlardı. Albay, elindeki izin kağıtlarını teker teker askerlere dağıtıyordu. İzin kağıtlarını alan, doğruca koğuşuna gidiyordu.
3 - 4 asker kalmıştı benle beraber. Albayın elinde de bir izin kağıdı kalmıştı. Albayın kağıda bakarak ismimi söylemesiyle donup kaldım. Nasıl olur, ben izin kullanmamıştım.
Tekmil vererek bir adım öne attım. Albayın hemen gerisindeki Erim, bana bakıyordu ifadesiz bir şekilde. " Komutanım, ben izin kullanmamıştım. Galiba yanlışlık oldu. " dedim.
Albay elindeki kağıda tekrar baktı. Kontrol ettikten sonra " Yoo, doğru. Konya'ya gitmek için izin kullanmışsın işte." dedi ve kâğıdı Erim'e de gösterdi, teyit etmek için. Erim önce bana sonrada albayın elindeki kağıda baktı ve uyarıcı bir sesle,
" Kullanmışsın işte asker. " dedi. Azarlar gibi konuşmuştu.Erim, o ayarlamıştı bu izini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》
RomanceTAMAMLANDI. Askeri kurgudur. Erim, hayatı disiplinden ibaret olan ketun bir komutandı. Tek düşkünlüğü limon çiçeğiydi.