24. bölüm : ERİM' İN EVİ

8.9K 441 31
                                    

Ben elimde poşetlerle beklerken Erim'de cebindeki anahtarı çıkararak kilit yuvasına taktı ve iki kez çevirdikten sonra kapıyı açtı.
Eliyle işaret ederek geçmemi istedi. Ben içeri girdikten sonra o da arkamdan girdi ve kapıyı kapattı. Elimde ki poşetleri alarak mutfağa doğru geçti. Bende peşinden ilerledim. Erim'in evi de olsa yabancı olduğum bir yer olduğu için çekiniyordum.

Poşetlerdeki yemekleri çıkararak masaya yerleştirdik ve yemeye başladık. Yemekler gerçekten de çok güzeldi. İştahla yerken Erim'e baktım, gülümsemesiyle bana bakarak dalmıştı. "Çok güzelsin." dedi.

"Yemek yerken nasıl güzel olabilirimki?" dedim gülerek.

Hâlâ bana bakıyordu.
Yemek yerken izlenilmeyi sevmezdim ama Erim'in bakışları buna dahil değildi.

Yemekler bittikten sonra kalanları toplamak için işe koyulmuştum. Erim, de albayın istediği belgelere son bir kez daha göz gezdiriyordu. Çok çalışan insanları hep taktir etmişimdir bu hayatta. Çünkü hiçbir başarı asla tesadüf değildir.

"Kahve yapayım istermisin?" dedim Erim'e bakarak.

Önündeki kağıtlardan başını kaldırdı,
"Sen bi çay suyu koy, kahveyle pek aram yok." dedi ve elindeki kağıtları birleştirerek dosyaya koydu. Ardından da lavaboya gitti.

Ben çayı demlerken elindeki havluyla elini silerek lavabodan çıktı ve mutfağa geldi. İki bardak çıkardım ve tezgaha koydum. Kapının kenarına yaslanmış halde beni izliyordu. Yanıma doğru adımladı ve "Gel evi gezdireyim sana" diyerek elimden tuttu.

El ele evin koridorunda ilerliyorduk. Bir kapıyı açtı ve, "Burası çalışma odam. Gerçi adı çalışma odası. Salonda da çalışırım, mutfakta da." dedi gülerek.

Çalışma odasından çıktıktan sonra kapısı olmayan geniş bir odaya girdik. Sanırım salondu burası. " Burası salonumuz." dedi.

İkimizin olduğunu belli etmişti. Utanmıştım, eliyle çenemi tutarak başımı kaldırdı. Gülümseyerek gözümün içine baktı ve, "Utanma, neyim varsa hepsi senin. Terhisinden sonra burası senin de evin olacak. Ben akşam askeriyeden gelince sen açacaksın kapıyı. Senin yaptığın yemekleri yiyeceğiz" dedi.

Erim'le çok güzel bir ilişkimiz vardı ve ben terhis olunca bu ilişkinin ne olacağını hiç düsünmemiştim. Erim ise her şeyi en başından düşünmüş ve beni asla bırakmayacağını dile getirmişti.

Bir iki adım attım ve içeriye girdim. Çok şaşırmıştım evde tek yaşayan bir erkek olmasına rağmen çok düzenli ve zevkliydi. Duvara monte edilmiş büyükçe bir televizyon, karşısında da uzun bir koltuk vardı.

Yer minderlerine gözümün ilişiğini görünce, "Köylüyüm demiştim demi sana, koltuklarda pek rahat edemem. Bizimkiler de gelince burada oturur zaten." dedi.

Kafamı sallayarak gülümsedim ve, "Ne güzel, eminim çok rahattır." dedim.

Bir kaç adım atarak salonu iyice gezdim. "Evin tek kişiye göre biraz büyük değilmi, temizliğini falan nasıl hallediyorsun?" diye sordum. Gerçekten de temizdi evi.

Etrafa bakarak dilini yaladı ve , "Özelime sadece çok iyi tanıdığım kişileri alırım. Buna evim de dahil. Temizlikçi falan çağırmam. Evde ne yaptıysam hemen arkasını toplarım. Sadece annem ve bacım ayda bir gelir dip köşe temizler o kadar." dedi.

Salondan da çıktık ve koridorun sonundaki son odanın kapısını açtık. Perdeler kapalı olduğu için içeri karanlıktı, hiç bir şey görmüyordum ki Erim duvara doğru uzanarak ışığı açtı. "Burası da yatak odamız." demesiyle tekrardan utandım.
Koca bir yatak ve geniş bir gardırop vardı. Fazla inceleyememiştim.

Utandığımı anlayan Erim, başını hafifçe eğerek ve eliyle çenesini kaşıyarak gülmüştü. Eminim yanaklarımın bu kadar kızarmasına gülüyordu. Rahatsızca yerimden hareket ederek, "Şey ben çaya bakayım, demlenmiştir." dedim.

O salona geçerken bende mutfağa gelmiştim. Çeşmeyi açarak soğuk suyla yüzümü yıkadım, biraz olsun hararetimi alsın diye. Vücudumdan alevler çıkıyordu resmen. İki bardağa çayları koydum ve salona doğru yürüdüm.

Yer minderine bağdaşını kurarak oturmuştu. Çayı önüne koydum ve bende yanına oturdum. "Eline sağlık." dedi çayından bir yudum alırken. Bende başımı sallayarak, "Afiyet olsun." diyerek cevap verdim.

Bana bir şey söyleyecekmiş gibi imayla bakıyordu. Başımı sallayarak, "Noldu?" dedim.

"Askeriyede değiliz." dedi göz kırparak.

"Eee nolmuş askeriyede değilsek?" dedim.

"Ya anla işte, çok özeldim seni." dedi ve bana doğru uzanarak dudaklarıma yapıştı. Ben de anında ona karşılık vererek omuzundan destek aldım ve kendime çektim. Dudaklarımız birbiryle buluşurken çıkan sesler ikimizinde aldığı zevki ikiye katılıyordu.

O kadar kendimizi kaybetmiştik ki zamanla kendimi yer minderine uzanarak bulmuştum. Erim'in vücudunun yarısı benim üzerimdeydi. O elleriyle başımı tutmuş, ben ise boyunundan kavramıştım onu.
İki dudağınının arasına alt dudağımı alıp emerken bende aynı işlemi onun üst dudağına uyguluyordum.

İkimizde nefessiz kaldıgımız için bir süre dudaklarımızı birbirimizden çektik. Soluk soluğa kalmıştık. Derin, sesli ve erotik bir halde aldığı nefesleri yüzümü serinletirken,
"Seni daha çok hissetmek istiyorum. Bacaklarını açar mısın?" dedi.

Başta çekinsem de dediğini yaptım ve bacaklarımı iki yana açtım. O, da hemen yerini almış ve dudaklarımı tekrar iştahla öpmeye başlamıştı.

Zaman geçtikçe dudakları yeni yerler için keşfe çıkmıştı. Çeneme ve yanaklarıma sulu öpücükler bırakırken sıra boynuma gelmişti. Bende boynumu hafifçe çevirerek ona daha fazla alan açtım. Başını boynuma gömmüş emip öperken çıkardığı seslerden dolayı daha da istekli bir hâle gelmişti.

Hareketleri ve öpüşleri o kadar hoyratlaşmıştı ki aç aslan gibi yiyordu boynumu. Kalçamda hissettigim kabaran penisiyle biraz ürkmüştüm.

"Eriim" dedim inleyerek. Başını boynumdan kaldırarak bana baktı. Gözleri karanlık bir hal almıştı.

Gülerek, "Beni ne hale getirdin?
Gör bendeki etkini." dedi karanlık sesiyle.

Penisini yavaş yavaş kıpırdatıyor ve bastırıyordu. Elimi omzuna koyarak, " Çok hızlı gitmiyormuyuz? Korkuyorum." dedim.

Çok istediği bir gün olacaktı ama o an şuan değildi. Gerçekten de kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atıyordu.

"Bunu sende istemeden yapmam zaten. Rızan benim için önemli. Ama yeterki benden utanma limon çiçeği.'' dedi.

Burnunu burnuma sürttürerek derin bir iç çekti ve üzerimden kalktı. Bende kalktım, ve kabarmış olan penisini görmemle başımı yere eğdim. Kalın bir şeye benziyordu ve benimkinin 4 katı kadardı.

Ayağa kalkarak üzerimi düzelttim ve "Ne zaman gideceğiz?" dedim. Sesim titremişti.

Gülerek, "Bu kadar mı korkuttum seni?" dedi. Kolundaki saatine baktı ve, "Daha zamanımız var ama gitmek istiyorsan gidelim." dedi.

Başımı sallayarak, "Gidelim, bölüktede işlerim var." dedim. İlk defa ondan kaçmak istiyordum. Kalbim hala hızlı hızlı çarpıyordu ve buradan çıkmadan da yavaşlamayacaktı.

DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin