Birkaç gün sonra...
Akşam yemeğini yemiş ve yemekhaneden çıkmıştık. Hava yine kapalı ve bulutuydu. Çiselyen yağmur damlasının su birikintisine düşme sesi kulaklarıma dolarken çavuşun, " Hadii yeter araca. " demesiyle hareketlendim. Kimisi kuytuda sigara içerken kimisi ben gibi yağmuru dinliyordu. Günler su gibi akıp geçiyordu. Daha dün üst devrelerin dediğini yapıp onlara ayak uydururken, bugün yemekhanenin kumandası ilk kez elime geçmişti. Yarın da çok sevdiğim ve saydığım, acemiyken sürekli yanımda olan üst devrem Vural abi terhis olacaktı. 10 gün kala nöbetten, mıntıkadan kısacası her işten elini çekmişti. Hatta istediği vakitte yatıyor istediği vakitte de kalkıyordu. Komutanlar ve çavuş bile ses çıkartamıyordu. Onun deyişine göre
" Şafak meselesi " ydi bu. Vakti gelince bende onun gibi olacaktım. Bunu istiyormuydum, bilmiyorum. Çünkü nöbet tutmaya, erken kalkmaya, her sabah traş olup sayılmaya alışmıştım. Her asker bu zamanlarını iple çekse de buradan bir gün ayrılacağımı bilmek beni üzüyordu. Evim ve ailem olmuştu askeriye. Bu kargaşayı bırakıp gitmek benim için hiç de kolay olmayacaktı. Bu yüzden kalan günlerimin kıymetini bilerek doya doya ve bıkmadan geçirmek en güzeliydi....
Araçtan inip bölüğe gelmiştik. Sigara içenler, sigara içme alanına gitmiş ve yeniden sigaralarını yakmışlardı. Sigara dumanına maruz kalsamda bende onların yanındaydım. Tek başıma koğuşta durmak çok can sıkıcıydı. " Vay be Vural reis, demek şafak doğan güneş ha? " diyen Erzincanlı elini Vural abinin omzuna atmıştı. Vural abi kafasını sallayarak, " He ya. Hepinizi çok özleyeceğim, hiç unutmayacağım. Hocayı, çavuşu, postayı, Ahmet'i, Seko'yu, şefi... " diyerek herkesi saydı.
" Erim komutana bakın, yine erkenden gidiyor. " diyen Vanlının baktığı yöne baktım. Elleri cebinde, başı yerde arabasına doğru ilerliyordu. Son konuşmamızdan sonra içtimalara gelmiyor, mesai saatinden de önce çıkıp gidiyordu. Bir kez olsun bana bakmamış, karşılaşmamıştık. O'nun gibi birini bu halde görmek bana dokunuyordu. " İçiyor heralde, içtima kağıdını imzalatmaya girdigim de leş gibi kokuyordu. " diyen çavuşa baktım. Bi de alkolemi vermişti kendini? Kaç gündür eğitim yaptırmıyor, mıntıkadan sonra herkesi serbest bırakıyordu. Vicdanım sızlıyordu, onun bu halde düşkün olmasının sebebinin ben olduğumu düşünüyordum. Uzun süredir yemek de yemediğini yüzünün halinden anlamıştım. Böyle giderse hasta olacaktı.
" Erim komutanı gören oldumu? " diyen astusabayı görmemizle ayağa kalktık. Çavuş, " Birazdan, arabayla çıktı komutanım. " dedi. Astsubay, " Hay Allah, imzalaması gerken şeyler vardı, albaya yetişecek. " diyerek sitem etti. O'da, Erim'in boşvermişliğini anlamıştı. Dağ gibi adamı sözlerimle yıkmış, canından çok sevdiği mesleğini bile yaptırmıyordum.
Boşluğa bakan gözlerimi yumup açtıktan sonra, " Komutanım ben daha önce evine gitmiştim, dosyaları taşımak için. Eğer acilse imzalattırıp getirebilirim. " dedim.
Astsubay başını salladıktan sonra, " Doğru, gel benle. " diyerek odasına doğru ilerledik.
İmzalatmam gerekenleri bana göstererek hepsini bir dosyaya koydu ve ulaştırma bölüğünü arayarak bir araç, bir de şoför istedi. " Araç 10 dakkaya gelir, imzalattır getir. " dedi. Başımı sallayarak onayladım.
Bir an önce gitmek istiyordum yanına.
Kapıdan çıkarken " Emiiir " demesiyle durdum. " Erim komutanın şu aralar biraz sıkıntılı. Durumundan kimseye söz etme olurmu? " dedi. Başımı eğdim, gözlerim dolmuştu. " Emredersiniz komutanım. " diyerek odadan çıktım....
Bitmek bilmeyen yol nihayet bitmiş ve Erim'in evine gelmiştik. " Sen burda bekle. Ben hemen imzalatıp getireyim. " dedim şoföre. Şoför başını sallayıp, " Şeey kardeş, bi markete gitsem sigara alıcam. Komutanların haberi olmasın. " dedi. Göz kırparak, " Merak etme söylemem, ama geç kalma. " dedim son kelimelerimi bastırarak söylemistim. '' Sen bir sey istiyormusun? " diye sordu. Başımı sallayarak, " Yok, sen zamanında burda ol yeter.'' dedim. Sonuçta oda askerdi ve görev için çıkmıştık dışarı. Aksi bi durumda tutanak yiyebilirdik.
Asansör olmadığı için merdivenlerden çıkıyordum. Hem onu tekrar göreceğim için heycanlı hem de ne halde göreceğim için tedirgindim. " Ooo Emiiir, hayırdır? '' diyen Emrah abiyi yeni fark etmiştim. Ayakkabılarını giyinip evden çıkıyordu.
" İmzalanacaklar varda, Erim komutana geldim." dedim. "Evdemi ki? Geldiğini görmüştüm ama bi yarım saat sonra gittiğimde, kapıyı çaldım kimse yoktu. " dedi. Nesrin abla da çıkmıştı içerden. Muhtemelen açmamıştı, ya da acaba gerçekten başka bir yeremi gitmişti? " Naber Emir, nasıldı Konya? Memleketimi beğendin mi? " dedi. O'da Konyalıydı. " Beğendim, güzel şehir. " dedim uzatmayarak. Bir daha adımımı atmayacaktım.Ayak üstü konuştuktan sonra hızlıca merdivenleri çıkmaya başladım. Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes çektim. Ne diyeceğimi, neler söyleyeceğimi bilmiyordum. Kapıyı çaldım. Açmamıştı. İkinci kez çaldım, açılmamıştı. Üçüncü dördüncü kez derken evde olmadığına kanaat getirdim. Omuzlarım düşmüştü.
Onu görmek için gelmiştim ama o yoktu.Arkamı dönmüş gidecekken duyduğum sesle duraksadım. Müzik sesi geliyordu evden. Kalbimin çarpışından duyamamıştım. Muhtemelen o da müzik sesinden duymamıştı. Cebimdeki anahtarı çıkararak kilit yuvasına yerleştirdim ve bir kez çevirdim. Kapıyı açtığım anda müzik sesi dolmuştu kulağıma. Ferdi Tayfur - Sabahçı Kahvesi çalıyordu.
Kısa bir bölüm oldu, geçiş bölümü olarak varsayın. Bazı bölümler böyle kısa olsa da telafi etmek için her gün atmaya çalışıyorum.
Bu arada kitabıma olan ilginizden dolayı hepinize teşekkür ediyorum.
Devam etme kararı aldım. Bence bu kitap Erim'i ve şefimizi bir kez daha mutlu görmeyi hak ediyor. Böyle bir olaydan ayrılmaları saçma olur.İsmini tam hatırlamıyorum ama bir okurum Erim için, doğup büyüdüğü yerden dolayı kendini değiştirmesi zor, bu ilişki sonunda ikiside mutsuz olur demişti. Haklı bir yorum. Erim gerçekten de büyüdüğü ortam gereği ve çocukken gördüklerinden ötürü biraz geride. Emir, onu ne kadar sevse de kendi hedefleri ve kendine verdiği söz var. Eğer Erim için bu hedeflerden vazgeçerse kendi kul hakkına da girmiş olacak.
Finale gelecek olursak dediğim gibi kitaba başlarken kurduğum bir son var ve bu sonu yazacağım. Son perde ikisi içinde güzel bitecek ama Emir biraz hırpalanacak. Başına gelecekleri bildiğim için, içim biraz buruk. Her neyse Erim sonunda onun yanında olacak ve kitap mutlu sonla bitecek.
Şimdilik hoşçakalın👋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》
RomansaTAMAMLANDI. Askeri kurgudur. Erim, hayatı disiplinden ibaret olan ketun bir komutandı. Tek düşkünlüğü limon çiçeğiydi.