15 dakika olmuş hala tuvaletten çıkmamıştı kaçak asker. Hiçbir yere kaçamayacağından emin olduğum için içim rahattı. Kapıyı tıklayarak, " Hadi artık, sohbet mi ediyorsun? " dedim sinirle.
Cevap yoktu.
" Emir, noldu? Ne bekliyorsun burda? " diyen Ankaralıya çevirdim bakışlarımı. Bugün nizamiyede görevliydi. Çiftçi olduğu için, nizamiyenin bahçe işlerine bakacaktı.
" Bizim kaçak gelmiş, onu götüreceğim bölüğe. " dedim.
" Ooo. Valla merak ettim şunu. " diyerek yanıma geldi. Yeni gelen askerlerin hepsiyle ayrı ayrı uğraşıyordu. Askerlik artık onun için bir eğlenceydi.
Daha bu sabah yeni gelen askerlerin koğuşlarına köpüklü şu basmış ve temizlettirmişti. Onun alt devresi olmayı ben bile istemezdim.
" Nereli? " diye sordu. Çok beklemişti memleketi Ankara'dan bir alt devresinin olmasını. Ama yeni gelen askerlerin çoğunluğu doğuluydu ya da batılıydı.
Omuzumu bilmezcesine sallayarak,
" Bilmem, sıkıntılı bir tip. " diye anlatırken,
" La bebe nerdesin? " diyen Ankaralı komutanın sesini duyduk.Ankaralı, komutanın sesini duyar duymaz kalkarak " Ben kaçar, akşam tanışırız artık. " diyerek yanımdan ayrıldı.
Kapıya tekarar sertçe vurarak, " Çık lan artık, seni mi bekleyeceğim ben? " diye konuştum. Tahammülüm kalmamıştı artık, bide hela bekçiliğini yapıyorduk alt devrenin.
Bir kaç dakika bekledikten sonra temkinli bir şekilde kapıyı araladım. Müsait oldugunu anlayınca kapıyı iyice açtım ve karşımda suratı bembeyaz olmuş askeri gördüm.
" İyimisin sen? " dedim onu baştan aşağı süzerek.
Hiçbir şey demeden başını salladı. Bir şeyler vardı bu çocukta. Göğüs kısmında gördüğüm lekeyle, " Noldu? " diye sordum. Sarı bir gömlek giydiği için leke kolaylıkla gözükebiliyordu. Bu lekenin öncesinden de olduğunu düşünmüyordum.
" Sivilce vardı, onu patlattım.
Kanadı biraz. " dedi.Başımı salladım ama içime bir kurt düşmüştü. Kolunda da vardı aynı lekeden ve zaman geçtikçe leke daha belirginleşip büyüyordu. Tuvaletin içine girerek elimi gömleginin düğmelerine attım ve " Sen aç bakıyım şu gömleğini. " dedim.
Gömleginin ilk üç düğmesini açmamla kana bulanmış vücudunu görmem bir oldu. Şok olmuştum. " Ne yaptın lan sen? " dedim iğrenerek bakarken.
Hızlıca gömleği çıkardım. Kolu ve omuz kısmıda kanıyordu. Kenarda gördüğüm jiletle " Komutanıım yetişin. " diye bağırdım.
Kan kaybetmemesi için gömleğini kestiği yaraya bastırmalıydım. Kanın en yoğun geldiği göğüs bölgesine sertçe bastırdım ve tekrardan bağırdım. " Yaaa imdaaat " .
Bir kaç dakika sonra üç beş komutan gelmiş ve onlarda gördükleri manzara karşısında benim gibi donup kalmışlardı.
Kısa zaman sonra askeri ambulans gelmişti. Her yer kan olmuştu. Benim elim ve üstümde. Görevli doktor teğmen hemen beni kenara çekip yaralı askere baktı. Hâlâ şoku üstümden atamamıştım.
Asker sedyeyle ambulansa bindirilip hızlıca götürülürken arkalarından baka kalmıştım. Nizamiye bir anda komutan ve askerlerle dolmuş, herkes merakla olan biteni anlamaya çalışıyordu. Oldugum yerde donup kalmıştım. Askerin sergenin üzerinden bana bakışı gözümün önünden gitmiyordu. Nerede olduğumu ne yaptığımı unutmuş, adeta zaman durmuştu.
Komutanın omuzuma dokunmasıyla transtan çıkıp kendime geldim. " Hadi Emir, elini yüzünü yıka. Hakan uzman seni bölüğüne götürsün. " dedi.
Başımı salladım ve yavaş adımlarla dışardaki şu çeşmesinin oraya yöneldim. Arabasını hışımla durdurup yanıma koşan ve ismimi bana bir şey olmuşçasına korkarak haykıran Erim'i gördüm.
Omuzundan tutarak kanlı ellerime ve üstüme baktı. Yüzü bembeyaz olmuş ve çok korkmuştu. " Emir noldu, Emir? " diye sordu.
Bende korkuyordum. Kekeleyerek
" Ben, ben çok korkuyorum. " diyebildim. Gözleri öyle bir hal almıştı ki neredeyse ağlayacaktı. Onu ilk defa böyle dehşet içinde görüyordum....
" Senin öyle görünce, sana bir şey oldu sandım. " dedi ileriye bakarak. Dalmıştı.
Erim beni atış sahasının arkasında bulunan boş kısıma getirmişti. Tel örgülere yakındık ve kimse bizi rahatsız edemezdi.
O, sırtını ağaca yaslamış ve beni sarmışken bende başımı göğsüne koymuş Ağrı dağına bakıyordum.
" Ne olacak ona? " dedim.
" Hastaneden haber gelsin önce. Durumu çok kötü değilse ailesine haber vermem. " dedi. Aklım hala ondaydı. Acaba durumu nasıldı?
Nefesimiz bu hayatta sahip olduğumuz en değerli şeydir. Asker nasıl bir olay yaşadıysa bundan bile vazgeçmişti. Kessinlikle askerlikten kaçmak için yapmamıştı bunu. Ya psikolojik bir rahatsızlığı vardı yada gerçekten
yaşamak istemiyordu." Bence ailesine haber vermelisin. Çocuk intihar etmeye kalktı, bir daha yapmayacağı ne malum. Ailesi bunu bilmeli ve ona göre hareket etmeli. " dedim.
Kafasını aşağı doğru eğdi ve saçlarımdan öptü. " Sen düşündüğümden de akıllı ve ince düşünen birisisin. " dedi.
Bakışları yine uzaklarda tüm ihtişamıyla duran Ağrı dağına gitti ve,
" Ben seni hak edecek ne yapmış olabilirim ki? " dedi kendi kendine.Ona daha sıkı sarılıp " Seni
seviyorum. " dedim. Yanımda olması bana güven veriyordu. O varken hiçbir kötü, hiçbir kötülük yapamazdı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》
RomansaTAMAMLANDI. Askeri kurgudur. Erim, hayatı disiplinden ibaret olan ketun bir komutandı. Tek düşkünlüğü limon çiçeğiydi.