"Aman, geç kalmayalım bu sefer. Bayram da yaklaşıyor, izinlerimizden olmayalım." diyen Van'lı haklıydı. Bugün çarşıdaydık. Aynı ekip bir börekçide kahvaltımızı yaptıktan sonra internet kafeye gitmek istedik. Hava soğuk ve kârlı olduğu için dışarda dolanmak istememiştik.
Herhangi bir sosyal medya hesabım olmadığı için ünlü şeflerin yemek tariflerine bakıyordum. Yemek yapmayı çok özlemiştim. Askere gelmeden önce gastronomi okuduğum için mutfakta iş verirler sanıyordum ama işler düşündüğüm gibi olmamıştı. Elime bıçak almaya hasret kalmıştım ki aklıma çok iyi bir fikir geldi.
Yan masamda facebook ta olan ve mesajlaşan Ankaralının koluna dokunarak beni fark etmesini sağladım. Başını bana çevirdi ve kafasını salladı.
"Ben, dönüyorum kışlaya. Sıkıldım." dedim.
Kaşlarını çatarak, "Delimisin, millet can atıyor çarşıya çıkmak için... Film aç, oyun oyna." dedi. Haklıydı ama bende erkenden askeriyeye gidecek değildim.
"Yatıp, uyuyacağım." dedim.
Çenesini gevşeterek başını sağa ve sola salladı, sen bilirsin der gibi.
Diğer tarafımda müzik dinleyen Antalyalıya el işareti yaptım, gidiyorum demekti bu.
Kulaklığı çıkartıp, "Nereye şef?" dedi."Askeriyeye. Uyuyacağım. Siz de geç kalmayın bak." dedim ve internet kafeden çıktım.
Otobüse bindim. Gideceğim yer için iki vasıta değiştirmem gerekiyordu. Elimi cebime atıp, anahtarın yanımda olduğundan emin oldum.
Erim'in evine gidip ona yemek yapacaktım. O' da askeriyeden, öğleden sonra çıkacağı için onu da görmüş olacaktım böylelikle.
...
Elimde anahtar, kapının önünde
bekliyordum 15 dakikadır. Başkasının evine izinsiz girmem acaba doğru muydu?Sonuçta anahtarı eve tek başıma girebilmem için vermişti bana. Tereddütte kalsam da anahtarı kilit yuvasına yerleştirip derin bir nefes alarak çevirdim.
Evin içine girer girmez direkt mutfağa yöneldim. Hırsız gibi hissediyordum kendimi. Buzdolabını açıp ne var ne yok diye baktım. Bir kaç sebze ve kahvaltılık vardı. Binanın altında bulunan markete gitsem iyi olacaktı.
Sevdiği yemekleri bilmediğim için kafama göre bir şeyler yapmaya karar verdim. Tabiki de fine dining tabaklar yapmayacak, esnaf lokantası yemekleri yapacaktım. Yaklaşık 2 saat vaktim vardı.
Patlıcanlanları özenle tepsiye dizdikten sonra üstüne de iç harcını ekleyip sosunu döktüm ve fırına koydum. Üç çeşit yemek yapmıştım ve tatlı yapacak vakitim kalmamıştı. Artık bu kadarını bulduğuna şükredecekti.
Erim gelmek üzereydi. Evde yemek masası olmadığı için yer sofrası hazırladım. O'da yemeği bu şekilde yiyordu muhtemelen.
...
Mutfakta beklerken önce kilidin sesini sonra da kapının açılma sesini duydum. Gelmişti. "Emiiir." diye bana seslendi.
"Mutfaktayıım" diye seslendim.
Elimi yıkarken kafamı çevirmeden omzunun üstünden baktım. Şaşırmıştı. Yerdeki sofrayı ve yemekleri görünce, "ooo, vay anam vay." dedi ve yanıma geldi.
"Ne zaman geldin?" dedi, yanağıma bir öpücük kondururken.
" Saat 11 gibi. Hangi yemekleri sevdiğini bilmediğim için üç çeşit yaptım." dedim.
Sofraya baktı ve, " Senin elinden zehir olsa da yerim ben. Keşke yorumlasaydın bu kadar." dedi.
O yer sofrasına doğru geçip bağdaşını kurarken ben de karşısına oturmuştum.
"Yemek yapmayı çok özledim. Senin de bu tarz ev yemeklerini özledigini düşündüm."
dedim ve ekledim, "Fena mı yaptım?" ."Senden gelecek fenalığıda razıyım ben. Sadece beni alıştıracaksın, sonradan bıkma diye söylüyorum." dedi hafif gülerek.
İştahla yaptığım yemekleri yerken bende onu seyrediyordum. Yemek yerken çok tatlı gözüküyordu.
...
Ben bulaşıkları yıkarken o da lavaboya gitmişti. Askeriye ye dönmeme az kalmış, onun yanındayken vaktin ne kadar da çabuk geçtiğini anlayamamıştım.
Arkamda hissettigim beden ve belime dolanan kollarla geldiğini anlamıştım. "Vaktim olmadığı için tatlı yapamadım." dedim.
Boynuma kondurduğu sıralı öpücükleri bırakmadan, "Tatlı olarak seni tercih ederim." dedi.
Zamanla kalçamda hissettigim sertlikle erkekliğinin kabardığını anladım. Rahatsızca kıpırdasam da kendini daha çok bastırmıştı bana. "Kaçma" dedi boğuk sesiyle. Sesi gırtlağından kalın bir şekilde çıkmıştı.
Bir boşluk bularak kendimi çevirdim. Yine yapışmıştı vücuduma. Ellerini belime dolamış ve dudaklarımı öpmeye başlamıştı. Tamamen onun ve tezgahın arasında kalmıştım. Zamanla benim ellerim onun sırtında dolaşırken onunda elleri kalçamda inmiş ve okşamaya başlamıştı.
Kalın elleri kot pantolonumdan içeri girerken, elimi karnına koydum ve kafamı geri çektim. "Yapmaa" dedim titreyen sesimle.
"Sadece dokunacağım, yavrum."
"Tamam mı?" dedi gözlerimin içine bakarak. Benden izin istiyordu.Ürkekçe kafamı aşağı yukarı salladım. Sinyali alan Erim, vakit kaybetmeden kendini bana bastırdı ve bir eliyle belimi kavrarken diğer elini de pantolonumdan içeri soktu.
Ellerinin kalçamda dolaştığını bilmek ve hissetmek kendimden geçmeme sebep olmuştu. Göz kapaklarım istemsizce kapanmak için ısrar ediyordu bana.
İşaret parmağı deliğimin etrafında dolaşırken ağzımdan bir inleme kaçtı. İstemsizce vücudum titrerken kendimi tamamen ona bırakmıştım artık. Dizlerimin bağı çözülmüş, ayakta güçlükle duruyordum.
"Emiir hadi be gülüm, söz dur dediğin yerde duracağız. İçim gidiyor sana." dedi.
"Lütfen Erim." dedim titreyen sesimle.
Elimi kalçamdan çekip dudağıma bir öpücük kondurdu ve, "Bunu ne kadar çok istediğimi biliyorsun demi?" dedi.
"Biliyorum. Bir gün bu istediğini vereceğim sana. Ama şuan değil." dedim. Sesim yalvarır tonda çıktığı için, uzatmadan
" Tamam." dedi.Kendini benden tamamen çektiğinde derin bir nefes aldım. Kalbim yerinden çıkacaktı. Kenarda duran sigara paketinden bir dal çıkardı ve dudaklarının arasına yerleştirdi.
Mavi alev ince kağıt parçasını yakarken ben de onu izliyordum yandan. Derin bir duman çekti ve üfledi. Bana dönerek, "Emir..." dedi.Vücudumu ona çevirdim ve baktım. Konuşsam sesim titreyecekti.
"Bundan sonra duşunu burda al. O kadar erkeğin arasında yıkanmanı istemiyorum." dedi. Kaşları çatılmış ve beni ikaz eder gibi konuşmuştu. Sanki ilk günlerde tanıdığım Erim komutandı konuşan.
Beni kıskanması iyi birşeydi ama o kadar kişinin arasında hele askerdeyken ne kadar beni onlardan soyutlayabilirdi ki? Bu düşündüğümü şimdilik ona söylemeden kafamı sallayarak " Tamam." dedim.
Duvarda asılı olan saate baktım ve, "Ben gideyim artık." dedim. Biten sigarasını küllüğe basıp kafasını salladı ve, "Ben bırakayım seni." dedi.
"Gerek yok, rahatsız olma sen. Ben kendim giderim." dedim.
Kaşlarını hafifçe çatarak, "Uzatma işte. Sen bana rahatsızlık verecek en son kişisin." dedi. Bende ısrar etmemiştim. Evden çıkıp arabaya bindik ve askeriyenin yolunu tuttuk.
Evet canlar; kitap sizce nasıl gidiyor?
Emojide olsa bir yorum bekliyorum sizden. Hepsini okuyup, dikkate alacağım.
Birde bir iki bölüm sonra Erim'in çok istediği malum olay olacak. Sdgsgd
Bu yüzden o bölümün başında smut uyarısı vereceğim.
Şimdilik hoşcakalın...
Hepinizi çok seviyorum .❤🧡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》
RomanceTAMAMLANDI. Askeri kurgudur. Erim, hayatı disiplinden ibaret olan ketun bir komutandı. Tek düşkünlüğü limon çiçeğiydi.