Ağlaya ağlaya yazdığım bir bölüm oldu. Halen daha etkisinden çıkamadım.
1 hafta sonra...
Başarısızlıklar kendi kendine yok olmaz. Eğer bilinçli bir şekilde karar verip yolunuza devam etmezseniz, üst üste hata yapmaya başlarsınız. En kötüsü de sonradan kendi kendinizi sabote ederken bulursunuz.
Emir, yarışmadan sonra kendini eve kapatmıştı. Kimseyle konuşmamış, dışarıya dahi çıkmamıştı. Adeta yaşayan bir ölü gibiydi.
Kendini toparlayıp bir şekilde hayatına devam etmek zorundaydı çünkü kimse bunu onun yerine ona yapmazdı. Yoksa, İstanbul gibi bir şehirde harcanıp giderdi.
Şimdi devam etme zamanıydı. Geçmişi ve o başarısızlığı yeniden yaşamayı bırakmalıydı.
Evet geçmişi geri alamazdı ama gelecekteki güzel günlerine de gölge düşüremek istemiyordu. Bu yüzden yemek yapmaya küsmemişti.
Yapabileceği tek şey bugünü hayatının en güzel günü yapmaktı. Şimdiye ve bugüne odaklandığında, geçmişi daha az düşünür ve daha az zamanını alırdı.
Unutmamalıydı ki, eğer beynini ve hayatını kırgınlıklara ve olumsuzluklarla doldurursa,
olumlu ve güzel olan şeylere çok az yer kalırdı.Kendi keyifli zamanlarını yeniden hayatına katabilirdi ya da kırgınlıkları ve başarısızlıkları hissetmeye devam edebilirdi. Bu ona kalmış bir şeydi ve Emir yeniden ayağa kalkmayı tercih etmişti.
Tüm yaşadığı kötü şeyleri, ölü toprağını üzerinden sirkeler gibi atmak istiyordu.
...
Emir'in çalıştığı restoran akşamları çok kalabalık oluyordu. Emir çalışmaya başlamıştı çünkü ancak çalışarak bu durumların üstesinden gelebilirdi.
Çalışan aşçılar ve diğer görevliler, Emir tekrardan döndüğü için ve çalışmaya başladığı için çok sevinmişlerdi. Onun için çok endişelenmiş ve üzülmüşlerdi. Çünkü Emir herkes tarafından sevilen ve değer verilen biriydi.
Kısa bir zaman da kendini sevdirebiliyordu bu çocuk...
Yemeklerini yapmış ve üzerindeki önlüğü çıkartarak mutfaktan ayrılmıştı. Her zaman ki gibi müşterilerin yanına gidip yemeklerden memnun kalıp kalmadıklarını ve önerilerini alacaktı.
Bunu her aşcı veya şef yapmazdı. Ama Emir, kendini geliştirmek için ve müşterilerle daha iyi ilgilenebilmek için yapıyordu. Eleştiriye sonuna kadar açıktı.
Sadece bu restoranda değil, daha önce çalıştığı tüm yerlerde yapıyordu bunu. Müşteriler de bu durumdan hep memnun kalıp o işletmeye tekrar tekrar geliyordu. Hatta bazıları Emir'le arkadaş olmak bile istiyordu. Bu sıcak kanlılığı, samimiyeti,
kibarlığı ve özeni tanımadığı herkese geçiyordu.Yine masaları dolaşırken ve müşterilerle sohbet ederken çok iyi tanıdığı birini görmesiyle durdu.
...
Kaşlarını çatmış bir şekilde o kişiye bakıyordu Emir. Ne bir adım ileri ne bir adım geri atabilmişti. Kalakalmıştı.
Bu kişi Emir'i terk eden babasıydı. Yanında bir kadın, genç bir oğlan ve ufak bir çocuk vardı. Hepsi Emir'in yaptığı yemekleri keyifle yiyorlardı.
Aradan yıllar geçsede Emir babasını hemen tanımıştı. Nasıl unutabilirdi ki? Aynı yüz, aynı bakışlar...
Yaşadığı bunca zorluğun üzerine bir de bu mutlu aile tablosunu görmek onu bitirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》
RomanceTAMAMLANDI. Askeri kurgudur. Erim, hayatı disiplinden ibaret olan ketun bir komutandı. Tek düşkünlüğü limon çiçeğiydi.