Erim acıyan gözlerle bakıp, " Nereye gideceksin, tek başına nasıl
gideceksin? " dedi kolumu tutarak.Tüm bunların saçmalık olduğunu, haberinin olmadığını söylemesini beklerken duyduğum soruyla kafamdan aşağı kaynar sular döküldü. Tek derdi tek başına nasıl gideceğimmiydi? Gitmemi göze alabilmişti.
" Bu zamana kadar tek yürüdüm bundan sonra da tek yürürüm. İyi ki gelmişim buraya. Geldim gördüm. " dedim.
" Böyle gitme. " diyerek çantamın kulpundan tuttu ve durdurdu.
" Çekil yolumdan, yıkar geçerim. " dememle bıkkın bir halde yavaşça çantamı bıraktı. Dolan ğözlerimle son kez baktım ve önümde duran adamın göğsünden itip çıktım.
Bahçenin kapısını kapatmamla gözlerimde akmayı bekleyen yaşlar yanağıma süzülmeye başladı. Bitmiştim, dizlerim de güç kalmamış, vücudumdaki ağırlığı taşıyamıyacak haldeydi. Yanağımdaki yaşları silme gereği duymadan çantamı aldım ve koşarak oradan uzaklaştım.
...
Koştum, koştum. El ele geldigim bu yoldan ağlaya ağlaya koştum. Yoldan geçen arabalar yavaşlayıp bana baktıktan sonra hızlanıyorlardı. Gücüm kalmamış bir halde çantamı, sırtımdan attım ve dizlerimin üstüne çöktüm.
Korna çalan arabalara inat, başımı kaldırdım ve gökyüzüne baktım. Haykırmak, bağırıp çağırmak istiyordum.
Nasıl kanmış, nasıl da inanmıştım?Güneş batmak üzereydi, omzumda hissettigim elle kendime geldim. İrkilerek bana dokunan elin sahibine baktım. Kirli sakallı bir gençti. Köyden biri olduğunu kılık ve kıyafetinden anlamıştım. O kadar kendimi kaybetmişim ki dibime durdurduğu arabayı bile fark edememiştim.
" İyimisin? " diye sordu korkarak bakarken. Gözümün altındaki yaşı elimin tersiyle silip toparlandım ve " İyiyim " dedim ve yerden kalkarak toparlandım.
" Bir yeremi gideceksin? Ben bırakayım seni. " dedi nazikçe. Sesinin tonu yalan söyleyemeyecek kadar güvenilirdi. Gerçi bugüne kadar güvendiğim insanlardan yediğim kazıklar ortadaydı.
" Otogar. Otogara gitmem gerek. " derken sözümü kesmiş ve, " Ohooo sen çok yanlış yerlerdesin be kardeş. Nasıl gideceksin şehire? " dedi.
Yol boyunca uyuşurum için şehri bile görememiştim. " Çok mu uzak
merkez? " dedim." 40 km yaklaşık. " demesiyle başımı geriye attım ve " Kahretsin " diye mırıldandım. Ruhum çekilmiş ve bitkin düşmüştüm. Tüm bu olanlar benim suçumdu. Herkesi kendim gibi bildiğim içindi.
" Burdan geçen otobüs, dolmuş falan varmıdır kardeş? " dedim.
Saatine baktı ve, " Bi sabahları geçer bide akşamları. Buralarda durak olmadığı için de durmaz. " dedi.
" Peki en yakın durak nerde? Orada bekleyim, akşam olmadı daha, yetişirim belki. " dedim.
Beni baştan aşağı süzdükten sonra elimdeki çantaya baktı ve,
" Şehirlimisin? " dedi. Üstümdekiler bir köyde giyilemiyecek olduğundan hemen anlamıştı." Evet, askerim. " dedim.
Kaşlarını kaldırarak şaşırdı. " Hobaaa işler değişir asker ağa. Atla arabaya ben bırakayım seni otogara. " dedi. İtiraz etsem de bırakmıyacak gibi konuşmuştu. Hoş benim de itiraz edecek halim yoktu. Gurur murur kalmamıştı.
" Gerçekten mi? " dedim.
" Tabi yav. Askerimize can feda." dedi ve arabanın kapısını açtı. " Sağol, en yakın benzinlikte dur, arabaya yakıt alayım. " dedim arabaya binerken.
O' da yanımdaki şoför koltuğuna bindi ve " Duymamış olayım. Askerden yol parasımı alacaz? Sizin hakkınız ödenmez. " dedi ve arbayı çalıştırarak ana yola çıktı.
...
Epey bi gitmiştik ana yolda. Araç asfalt yoldan çıkıp sağa döndü ve toprak yola girdi. Yol iz bilmediğim için sesimi çıkarmamıştım. Yanlış bir şey deyipte mahçup olmak istemiyordum. Sonuçta asker olduğumu biliyor ve otogara bırakacağını kendisi söylemişti.
Toprak yol epey bi bozuktu. Girinti ve çıkıntılar, tümsekler derken için dışıma çıkmıştı. Çocuğun bana yandan bir bakışıyla iyice tedirgin olmuştum. Sanki beni tanıyor ya da tanımaya çalışıyor gibi bakmıştı. Kendimi şu hallere ve durumlara düşürdüğüme inanamıyordum. Endişeyle etrafa bakıyordum. Yeni ekilmiş ekin tarlaları, soğuktan üşümüş bir kaç tane kayısı ağacı ve bir de değirmen vardı. O kadar dalmışım ki kolumdan dürtülmemle irkildim. " Korkma, korkma." dedi çocuk. Kendisi sigarasını yakmış paketi bana uzatmıştı. " Kullanmıyorum, teşekkür ederim. " dedim gözümü kaçırarak. Kafasını sallayarak sigara paketini geri çekti. Hava soğuk olmasına rağmen bunalmıştım. Ne zaman bitecekti bu yolculuk?
Arabanın durmasıyla yanımdaki bedene baktım. " Noluyor? Niye durdun? " dedim. Tarlaların içinde klübe gibi bir çoban evi vardı. İn cin top oynuyordu resmen. Çocuk beni kesse kimsenin ruhu duymazdı. Yollarda çamur ve kar olduğu içinde pek gelip giden olmazdı buralara.
Sorduğum soruya cevap alamadığım için sinirlenmiştim. Ne yaptığını sanıyordu bu velet? Arabadan indi dolanarak benim tarafa doğru geçti. Kapımı açtığı anda, "Kime diyorum ben, nereye getirdin beni?" dedim bağırarak.
" Sakin ol, kötü biri değilim ben. " dedi sırıtarak. " İçeride soba yanıyor, gidelim üşüme. " diyerek kulübeyi gösterdi. Bacasından yoğun duman çıkan klübeye baktım ve " Bana bak, askerim ben. Başıma bir şey gelirse, büyük bela alırsın. Şimdi adam gibi arabaya beni ana yola bırak. " dedim tehdit ederek.
Beni baştan aşağı süzdükten sonra cebinden telefonunu çıkardı ve fotoğrafımı çekti. " Ne yapıyorsun sen ya? Manyakmısın oğlum sen? " dedim ve arabadan indim. Endişeliydim.
Yanımdan uzaklaşarak adımlamaya başladı. Telefonunu çıkartarak kulağına dayadı. Birini arıyordu. Kaçmaya çalışsam beni yakalaması an meselesi olurdu, ayrıca boş arazide nereye kaçacaktım. Keşke araba kullanmayı bilseydim, çoktan basmıştım gaza.
" Yav kızım şu attığım fotoğrafa bak, bu kesin mi? " dedi telefonda konuştuğu kişiye. Kiminle konuşuyordu? Fotoğrafımı kime atmıştı?
" Gelmem diyor, napıyım? Askermiş, valla başımıza bela alacaz. " dedi telefondakine.
Endişem yerini korkuya bırakmış, tam koşmak için hazırlanacakken telefonu bana doğru uzattı ve " Korkma, konuş. " dedi.
Çekinerek telefonu elime aldım ve " Alooo " dedim sinirli bir şekilde. Duyduğum sesle şaşırarak karşımdaki adama baktım.
Kitap sizce nasıl gidiyor canlar?
Devam etmeli miyim ?Yorumlarınızın hepsini okuyor ve dikkate alıyorum. ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》
Lãng mạnTAMAMLANDI. Askeri kurgudur. Erim, hayatı disiplinden ibaret olan ketun bir komutandı. Tek düşkünlüğü limon çiçeğiydi.