ÖZEL BÖLÜM II : SANA EMANET

4.2K 170 118
                                    

'' Sen şu kremayı karıştır aşkım ben keki keseceğim. " dedim ve elimdeki çırpma telini Erim'e verdim.

Bir türlü bulamadığım bıçağı, Erim'in kot pantolonunda ki arka cebinde gördüm ve " Aşkım bir tarafına batacak. İyiki aşçı değilsin. " diyerek aldım. Ne işi vardı bıçağın orda?

" Sen kaybetme, isteyeceğim senden deyince bende cebime koydum. " dedi. Küçük bir çocuk gibiydi mutfakta. Uzanarak un olmuş yanağından öptüm ve
" Minik aşçım benim. " dedim.

Mutfak feci dağılmıştı ama çok mutluydum. Uzun yıllardır hayalini kurduğum anı şimdi yaşıyordum. Erim'le birlikte yemek yapıyordum. Daha doğrusu onun doğum günü için pasta yapıyorduk. Kutlamaları sevmediği için buna ikna edebilmiştim onu. Sadece bir pasta kesip dilek dileyecekti.

Isparta'ya geleli bir sene geçmiş ve bu sene içinde rüyalar gibi bir yıl devirmiştik. O, sabahtan evden çıkıyor ve askeriyeye gidiyor ben ise evde kalıyordum. Başta sürekli evde durmaktan canım sıkılacakmışım gibi gelmişti ama çok güzel bir meşgale bulmuştum kendime. Gastronomi ile ilgili bir kitap yazıyordum. Yazarlık yapacağımdan ya da kitabı çıkaracağımdan değil, oyalanmak için yazıyordum. Bir kaç tane bastırıp arkadadaşlarıma ve komşulara dağıtırım diye düşünüyordum. Erim ise akşam hava karırken işten geliyor ve yemeğimizi yedikten sonra dışarıda geziyor ve dolaşıyorduk. O ve ben çok farklı kişiliklere sahiptik ama bu birlikteliği çok güzel devam ettiriyorduk. Bunun tek sebebi birbirimizi çok sevmemiz ve kalpten bağlı olmamızdı. Onun hayatına girdikten sonra pek çok şeyi değiştirmiştim. O kaba, ketun adamı beyefendiye dönüştürmüştüm resmen. İnsanlarla konuşacakken önce dinliyor sonra cevap veriyordu. Sadece çevreye karşı değil bana karşı da değişmişti davranışları ve tutumu. Kararlarıma saygı duyuyor, her şeyi benle paylaşıyor ve soruyordu. Hatta arada akşam gelirken çiçek bile alıyordu.

Pastanın son katınıda bitirdikten sonra krem şantiyle kapladım. Sıkma torbasına doldurduğum çikolata sosuyla üstüne ' İy ki doğdun komutanım ' yazdım. Erim beni izliyordu, yazdığımı görünce iki eliyle yüzümü avuçlarının arasına aldı ve
" Ben seni nasıl seveyim ha? Söyle. " dedi. O kadar anlamlı bakıyordu ki gözlerime, gözleri yaşarmıştı.

" Niye ağlıyorsun? " dedim gülerek. İlk defa görüyordum gözünden yaşların düştüğünü. Mutluluk göz yaşıydı bu ama koskoca komutanı ağlatmıştım. Bana güçsüz ve çaresiz görünmek istemeyen adam şimdi karşımda gözlerini siliyordu.

"Anılar geldi aklıma. Askerken ki anılar. Emir ben seni çok seviyorum be. " dedi ve gözünden bir iki damla yaş daha düştü.

" Yaaa yapma. Bende seni çok seviyorum. " dedim sarılarak. O'da bana sarılmış ve kokumu içime çekmişti. Boynumda hissettiğim ıslaklık hala ağladığını gösteriyordu. Biran durdum ve kendimi geri çektim. Bir şey vardı.

Dolan gözleriyle bana bakıyordu. Kaşlarımı çatarak, " Bir şey var. Noldu? " dedim korkarak.

Elimden tuttu ve mutfaktaki sandalyeye doğru yürüttü. " Otur şöyle. " dedi. Kalbim atarken ağrıyordu. " Söylesene Erim. " dedim. Bir kaç saniyede ellerim terlemiş, saç diplerim karıncalanmaya başlamıştı.

Burnunu çekti ve gözlerime baktı. Eli hala elimedeydi. " 45 günlük bi göreve çağrıldım. " dedi sesi titrken.

" Ne görevi? Bu muydu allah aşkına. Korkuttun. " dedim.

Dudaklarını birbirine bastırdı ve
" İntikal. Suriye'de. " dedi bakışları yere eğilirken.

" Neee? Ne diyorsun sen Erim? " dedim. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Şu sırlar haber bültenlerinden şehit haberleri hiç eksik olmuyordu. Korkuyordum. İçim boşlamıştı resmen, hiç bir şey düşünemiyorum.

DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin