Erim'den...
Bahçede yalnız başına oturan Emir'i görmemle gülmsedim. Muhtemelen herkes akşam yemeği için yemekhanedeydi ve o gitmemişti. Çok özlemiştim onu. Derin bir nefes alarak adımlarımı ona yönelttim.
Aramızda 3 4 adım kalsa da geldiğimi fark etmemişti. Dizlerini karnına çekmiş, bomboş önüne bakıyordu. Dalmıştı. O'da beni çok özlemiş olacak ki, daha fazla kaldığım yerde duramayıp yanına vardım. Hâlâ fark etmemişti. Dibine gelmeme rağmen beni fark ettiremeyecek kadar ne düşünüyordu bilmiyordum.
" Emiir?" diye seslenmemle irkildi ve kafasını bana çevirdi. Beni görmesiyle sevinçle ayağa kalktı ve boynuma sarıldı. Ben de ona sarılmıştım ama kalkarken gözlerinin dolduğunu ve yanağındaki bir kaç damla göz yaşını fark etmiştim.
Kendimi geri çekerek iki elimle yüzünü tutarak gözlerine baktım. Gözlerini kaçırıyordu ve tahmin ettiğim gibi ağlamıştı. Gözünden akanlar özlem göz yaşı değildi. " Gülüm, bir şey mi oldu? " dedim korkarak.
Derin bir nefes aldı ve etrafına bakındı.
" Yalnız kalabileceğimiz bir yere gidelim mi? " dedi yutkunarak. Başımı sallayarak onayladım. Bir şey olmuştu....
Odama gelmiştik ve çıldırmak üzereydim. Bu çocuğu bu hale getiren şey neydi? Gelmeme rağmen neden mutlu olmamıştı? Gözlerini neden benden kaçırıyordu?
" Emir korkuyorum bak, ne olduysa söyle. " dedim. Artık sabrım kalmamıştı.
Deri koltuğa geçip oturdu ve gözlerini yumup açtı. Zaman kazanmak mı istiyordu yoksa söyleyeceklerini önceden toparlamaya mı çalışıyordu anlamış değildim. "Biliyorsun tezkerem yaklaşıyor." dedi. kafasını kaldırıp bana bakarken.
Bunun için mi üzülmüştü? Üzülürdü tabi, bir senedir burada kalıyordu ve alışmıştı. Burası evi, bizde ailesi olmuştuk ona. Evinden ve arkadaşlarından ayrılma hissi onu bu kadar duygulandırmıştı. Üstüne bir de benim iki günlük görevim yüzünden ayrı kalmış ve yalnızlaşmıştı.
Yanına oturarak sol kolumla ona sarılarak kendime çektim ve saçlarından öptüm.
" Biliyorum. Buradan ayrılacağın için üzgünsün... " derken başını kaldırarak bana baktı.
Alnına bir öpücük kondurdum ve ellerini tuttum. " Bak bunu sana sonradan söylemek istiyordum ama, şimdi söyleyeyim. " dedim. Moralini düzeltmem gerekiyordu.
" Tezkereni alır almaz güzel bir tatile çıkalım. Güneye. Ya da sen nereye istersen. Gelince de başka bir ev bakarız. Yine senin istediğin bir yerde olur. Apartman ya da müstakil. İçine senin istediğin eşyaları alırız. Elinin değdiği her yeri güzelleştirirsin zaten." derken gözüme bakmasıyla duraksadım ve sustum.
Çatılan kaşlarımla ve korkan gözlerimle ona baktım. Başka bir şey vardı. Kalbim ilk defa fiziksel olarak ağrıyordu. O'nu üzen her neyse beni kat ve kat üzecekti. Hatta yıkacaktı, hissediyordum.
" Erim, bana İtalya'dan staj teklifi geldi. 3 yıl. Tezkereden sonra hemen gitmem gerek. " dedi.
" Buna gerek yok. Yani İtalya'ya gitmene gerek yok." dedim ve ekledim;
" Senin çalışma mesleni çok düşündüm ve sana haksızlık ettiğimi anladım. Haa
başka birinin emri altında çalışmanı kesinlikle istemiyorum. Kredi çekerim ve sen de kendi restoronatını açarsın. " dedim." Erim, benim gitmem gerek. Bu çok büyük bir fırsat, lütfen beni anla. " dedi.
Susmuş kalmıştım. Ağzımdan hiçbir kelime çıkmıyordu.
" Sen giderken gelen usta şefim, vize ve diğer işlemler için gelmişti. İmzayı attım. " demesiyle kalbime öküz oturdu. Gözlerimi kapatarak açtım ve yerimden kalktım. Sırtım ona dönüktü, ellerimle gözlerimi sertçe ovuşturdum.
" Bir şey demiyecek misin? " diyen sese döndüm ve " Sen her şeyi halletmişsin zaten. Bana sorma, fikrimi alma gereği bile duymamışsın... " dedim.
" İzin vermeyeceğini biliyordum. Senin benimle gelmeyeceğini de biliyordum." dedi.
Gözümden düşen bir kaç damla yaşa aldırmadan, " Oysa ki yerin dibine bile girerdim o gözlerin için. " dedim.
Hayatımda ilk defa biri karşısında ağlıyordum ve bu kişi askerimdi. Sevdiğim kişiydi. Kendi hayatıyla ilgili böyle önemli bir kararı, benimle paylaşma gereği bile duymamıştı. Bu kadarmıydım gözünde?
Ben onu yere göğe sığdıramazken onun yaptığı iş miydi şimdi?
Gözümdeki yaşları görmüştü. Ayağa kalkarak bana dokunmak istesede kendimi geri çektim.
" İyimisin? " dedi titreyen sesiyle.
" Sen hevesle gitmek için imzalar atarken, ben seninle ilgili ne hayaller kuruyordum. Tatiller, yeni evler. " dedim.
" Zaten bu durum benim için çok zor. Lütfen yapama. " dedi elimi tutarken.
" Ne yapmayım söyle? " dedim. Sesim ilk defa aciz ve bitik çıkmıştı.
" Seni memnun etmek için,
mutlu etmek için daha ne yapayım söyle. " dedim.Yutkunarak, " Benim için hiçbir şey yapamak zorunda değilsin. " demesiyle gözlerimi büyüttüm. Bunları söyleyen benim sevdiğim, aşık olduğum, kendi gözümden bile kıskandığım kişi olamazdı.
Beni, yaşananları hiçe sayıp gitmeyi kafaya koymuştu. Ben onun için her şeyi göze almaya hazırdım oysa ki. Öncesinde sevgisiyle ayaklarımı yerden kesen çocuk şimdi elimi bırakmıştı.
Kapıyı açıp gitmesiyle olduğum yere dizlerimi bırakarak oturdum. Ben onun özlemiyle yolları uçarak gelmişken, onun gözü beni görmemiş ve kariyerini tercih etmişti.
İki kişilik bir hikâyede, yalnız başıma savaştığımı anlamıştım...
İşte şimdi vazgeçmiştim her şeyden...
Dünyayı karşıma alırdım da beni yalnız bırakan biriyle savaşamazdım...🥀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》
RomanceTAMAMLANDI. Askeri kurgudur. Erim, hayatı disiplinden ibaret olan ketun bir komutandı. Tek düşkünlüğü limon çiçeğiydi.