Acemi birliğindeki bir komutanımızın sözü vardı. "Askerlik kutsal bir görevdir. Kimisi dağda teröristlerle boğuşur, kimisi mıntıka yapar, kimisi komutana hizmet eder. Kimin görevinin zor olduğu tartışılır ama askerlik askerliktir." demişti. Çok olgun ve babacan bir adamdı. Bir Erim komutana bir ona bakınca acemi birliğimi ölüyordum.
Yatağımdan kalktıgımda dışardan sesler geliyordu. Bizimkiler ve üst devreler maç yapacaktı bugün. Çarşı iznimiz olmadığı için haftada bir gün dinlenebiliyorduk.
Ben futbolu sevmedigim için boş vaktimi uyuyarak geçiriyordum. Pencereden kafamı uzatıp baktığımda maçın bittiğini ve ağacın gölgesinde oturduklarını gördüm.
Yataktan inip bende yanlarına gitmeye karar verdim. Uykum da açılmıştı zaten.Merdivenlerden inip adımımı dışarıya attığım ve asker topluluğuna doğru esneye esneye yürümeye başladım.
Askerlerin yanında bölük astsubayı ve iki tane de uzman vardı. Onlarda maç yapmışlardı. Vanlı beni görmesiyle,
"Haaah devrem de geldi. Gel Emir bir kişi eksiğiz biz." dedi. Tam kaşımı kaldırıp " Ben futbol oynayamam." diyecekken herkes birden ayaklandı. Yok dememe bile fırsat bulamadan kendimi kalede bulmuştum. Beni kaleye geçirmişlerdi.Saatlerdir oynuyorduk ve ben tam 6 gol yemiştim. Bu sebepten dolayı beni kaleden almışlardı tabi. Ordan oraya koşup topu kapmaya çalışıyordum. Hiç oynamadığım için bu kadar zevkli olduğunu tahmin etmemistim. Bizim takımın attığı 12 gölün bur tanesinide ben atmıştım. Aslında tek yaptığım önüme gelen topu boş kaleye yuuvarlamaktı.
Maça o kadar dalmışım ki banka oturup bizi izleyen Erim komutanı bile fark edememiştim. Ne zamandan beridir buradaydı bilmiyorum ama gözü hep üstümdeydi sanki. Biz maça devam ederken o da keyifle bizi seyrediyor, arada bir gülüyordu. Onun gibi katı bir adamın gülümsemesi beni şaşırtıyordu.
Maç bittiğinde astsubay ve uzman çavuşlar Erim komutanın yanına gittiği için askerlerde peşinden gitmişti. Ben başta gitmek istemesem de Vanlı'nın beni çekiştirmesiyle gittim. Nedendir bilmiyorum ama Erim komutanın yanında hiç rahat olamıyordum. Hata yapmamak için sürekli kendimi kontrol ediyor, izleniyormuşum gibi hissediyordum.
"Komutanım, göreve kimler gidecek belli mi?" diye sordu astsubay. Erim ise kaşlarını kaldırarak, "Hangi komutan gidecek belli ama hangi askerler gidecek belli değil." dedi. Ne görevi diye merak ediyordum ama soramıyordum da.
"Ne görevi komutanım?" diye sordu Sivaslı.
Erim komutanın telefonu çalmasıyla Sivaslının sorusu cevapsız kaldı. Erim komutan telefonu açtı. "Söylee." dedi ve ayağa kalkarak uzaklaştı. Gerçekten de çok kaba biriydi. Her kim aradıysa bir daha aramayacağından emindim."Bakan gelecek şehire. Güvenlik için görev. Bir gün öncesinden gidilecek şehre." dedi astsubay. "Koskoca bakan, koruması falan yokmuymuş?" diye sesli bir şekilde düşünürken , astsubay benim bu sozüme gülmüş ve bana hak vermişti. Bölüğün kapısından çıkan asker bize doğru baktı ve, " Emir koomutan seni çağırıyor." dedi.
Çağıran Erim'di, çünkü diğer komutanlar buradaydı. "Geçmiş olsun." dedi Vanlı.
Oflaya püfleye kalktım oturduğum yerden.Kapıyı çaldım gözlerimi devirerek. "Gel" sesi gelmediği için bir süre bekledim ve tekrar çaldım. Yine ses gelmemisti, galiba oda da yoktu. Beni çağıran askere baktım ve "Eee nerde bu şimdi?" diye sordum. Asker kapıyı açtı. Masasındaki ve koltukların üzerindeki dosyalara baktım korkarak. "Dosyaları yıllara göre düzenleyecekmişsin." dedi göstererek. İçimden söylenirken asker dışarı çıkmıştı. Üstünde yılların yazılı olduğu dosyaları sırayla dolaba yerleştiriyordum. Saatler sürerdi bu iş. Tatil günümü bile zehir etmişti.
Bitirdiğimde derin bir oh çekerek elimi belime koyarak çömeldigim yerden doğruldum. Tam kapıdan çıkacakken Erim içeri girdi. Dosyalara bakıp "Bitti mi?" diye sordu. "Bitti komutanım." dedim. Dolaba yönelerek kontrol etti, kapının önünde duran bana baktı ve "Dönemlere göre sıralaman gerekiyordu." dedi. "Ama" diyecekken, "Hadi" diye emretti ve makamındaki koltuğa oturdu. Bana eziyet etmekten zevk alıyordu. Çok sinirliydim ve kafamda dolanan şeyleri söylemek istiyordum. Eğer böyle bir şey yaparsam yine koştururdu.
Derin bir nefes alarak sinirle dolaba yöneldim. İçerdeki bin bir zorlukla düzenlediğim dosyaları hızla yere indiriyordum. Sinirimi resmen dosyalardan çıkarıyordum. Benim bu halimi görünce, "Hoop yavaş." dedi. Arkamı dönüp baktığımda çatılan kaşlarla bana baktığını gördüm. "Afedersiniz komutanım." dedim ve dönerek işime baktım. Şuan onu görmüyordum ama güldüğüne adım gibi emindim. Sinirlenmem hoşuna gidiyordu.Dosyaları dönem dönem ayırmak daha zor ve vakit isteyen bir işti. "Yorulduysan biraz dinlen." dedi. Ona dönmeden, "Yoruldum ama bir an önce bitirip uyumak istiyorum, malum bugün izinliyiz." dedim laf sokarak.
"Askerde olduğunun farkında mısın sen?"
dedi ayağa kalkarak. Elleri belinde karşımda duruyordu. Ben ise yere çömelmiş dosyalarla ilgileniyordum.
"Farkındayım. Pazar günü neden özellikle beni çalıştırıyorsunuz onu anlamadım sadce." dedim. Bir kac dakika sessizce bana baktı ve dönerek tekrar sandalyesine oturdu. Sadece kendisinin duyabileceğini zannettiği cümleyi ben de duymuştum.
" Çünkü seni etrafımda görmek istiyorum." .Duyduğum şeye anlam verememiştim. Benim duymadığımdan emindi ama duymuştum. "Emirlerimi mi sorguluyorsun şimdide?" dedi. Utanarak, "Yok komutanım, asla..." dedim ve işime yöneldim.
Neden beni etrafında görmek istiyor diye düşünmekten edemiyordum. Sinirim anında gitmişti. Onun sayesinde duygularım anında değişiyordu. Daha hangi duygu kalmıştı bana tatırmadığı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》
RomanceTAMAMLANDI. Askeri kurgudur. Erim, hayatı disiplinden ibaret olan ketun bir komutandı. Tek düşkünlüğü limon çiçeğiydi.