Vanlının dürtmesiyle gözlerimi zar zor açtım. Cayır cayır yanıyordu gözlerim. Kendimi bitkin ve halsiz hissediyordum. "Oooo senin baya ateşin var." diyen Vanlı, elini alnıma koyarak ateşimi ölçmüştü.
"Donuyorum ben." dedim ve battaniyeye daha sıkı sarıldım. Vanlı üzerimdeki battaniyeyi çekerek, Ateşin var oğlum, havale geçirirsin. Ben Barbaros komutana söylerim, yat sen kalkma." dedi. Zaten adım atacak halim yoktu."Emir, iyimisin evlat. Kışlaya gönderelim mi seni?" diyen Barbaros komutana kaşımı kaldırarak, "Hayır komutanım, akşama tatbikat var. Bir kişi eksik kalırız. İyiyim." dedim. Gerçekten de bu tatbikatta olmayı çok istiyordum. " Akşama kadar kalkma o zaman. Akşam duruma bakarız, eğer daha kötü olursan itiraz istemem." dedi Barbaros komutan. Kafamı sallayarak onayladım. Ne olursa olsun o tatbikatta olmalıydım.
...
Alnımda hissettigim sıcaklıkla gözlerimi açtım ve hemen yerimden kalkmak için kıpırdandım. Erim'in eli alnımdaydı. Muhtemelen hasta olduğumu duymuş ve öyle gelmişti. Benim kalkacağımı anlayınca engel oldu. "Yat, yat kalkma." dedi. Ses tonu çok değişikti. Sanki sokakta bulduğu yavru kediyle konuşuyor gibiydi.
"İyiyim komutanım." dedim. Hiç bir şey demeden bana bakıyordu. Bu öyle bir bakıştı ki sanki dalmış gibiydi. Kim bilir neler düşünüyordu. Telefonunun çalmasıyla düşünceleri toz bulutu gibi dağıldı. Telefonu açtı. "Acele et. " "Evet, bende döneceğim, benim yerime Zafer teğmen gelecek." diyerek konuştu.
"Gidecekmisiniz?" dedim ona bakarak.
Bana bir bakış attı ve, "Beraber gideceğiz." dedi. Ses tonundan itiraz istemediğini belli etmişti. "Nerye? Akşama tatbikat var." dedim yerimden kalkarak. "Hastasın, tatbikatı falan unut." dedi net bir dille."Lütfen. Akşama kadar iyi olurum. Eğer kendimi kötü hissedersem söz katılmam tatbikata." dedim. Çocuk gibi çıkmıştı sesim. Hemen yüzü düşmüştü, benim bu halime karşı koyamıyordu.
...
"Oğlum yatsaydın ya işte. Valla salaksın, senin yerinde olmak vardı şimdi. 10 gün kalkmazdım yerimden." diyen Vanlıya güldüm." O zaman bir kişi eksik kalırsınız ve kaybedersiniz." dedim.
Gülerek, "Zaten kaybedeceğimiz en başından belli. Baksana, Barbaros komutan şimdiden yoruldu." diyerek Barbaros komutanı gösterdi göz ucuyla.
Gözlerimi komutana çevirerek baktım. Bitmişti şimdiden. En önde onun gitmesi gerekirken en sonda kalmıştı. Eğer karşımıza diğerleri çıkarsa yakalanmamız an meselesiydi. Bu yüzden en öne güvendiğimiz birini koymuştuk. Sanki o komutanmış gibi yolu bize gösteriyor ve tarif ediyordu.
Karanlık ormanda saatlerdir yürüyorduk ve saklanan filamayı halen bulamamıştık. "Komutanım bu böyle olmayacak. En iyisi dağılmak." dedim. Komutan, başta kayboluruz diye izin vermese de hepimiz ısrar ettiğimiz için karşı koyamadı.
İkişerli gruplara ayrılmıştık. Kimler hangi yöne gidecek diye kararlaştırılırken bir anda karşı grubun askerleri tüfekle etrafımızı sardı. "Hadiii ama yaaa.." dedi Barbaros komutan. Biz Barbaros komutana ve halimizi gülerken Erim elinde filamayla yanımıza geldi. Artık kaybettiğimizi anlamıştık.
Herkes birbiriyle tatbikat hakkında konuşup çadırlara doğru yürürken ben en arkadan onları takip ediyordum. Kaybettiğimiz için çok canım sıkkındı.
Kazanacağımıza tek inan bendim."Pişşşt" diyen sesle arkamı döndüm.
Erim'di bu. Sadece benim duyabileceğim ses tonuyla ses çıkarmıştı. Durdum ve ona baktım. Bizim 10 adım gerimizden geldiği için bir kaç saniye sonra bana ulaşabildi.Bizimkilere baktığımda gözden kaybolmuşlardı. Her yer karanlıktı ama yanımda Erim olduğu için korkmuyordum.
"İyimisin sen?" dedi, kafasını eğerek bana bakıyordu. "İyiyim." dedim düz bir şekilde.
"Kaybettiğiniz için üzüldün mü yoksa?" dedi. Elleri cebinde gülüyordu halime. "Alakası yok. Sadece kazanacağımızdan çok emindim." dedim omzumu silkeleyerek.
Yoluma devam edecekken söylediği sözle duraksadım. "Dayanamıyorum Emir. " dedi. Döndüm ve ne dediğini anlamamış gibi yaparak, "Efendim?" dedim. Bir kaç adım attı ve yanıma yaklaştı. Tedirgindim. Resmen dibime kadar sokulmuştu.
Elindeki bez parçasını yani filamayı bana uzattı. Şaşkındım. Bana resmen filamayı vermek istemişti, kazandığı tatbikatı kaybetmek demekti bu.
"Dayanamıyorum, o kadar kişiyle karanlık bir ormanda olmana dayanamıyorum. Barbaros'un sana iyi davranmasına dayanamıyorum. Yanında bir erkeğin olması kahrediyor beni." dedi.
Ben duyduklarıma inanamazken o resmen duygularını dile getirmişti. Çok ciddi ve samimiydi. Yüzünde çaresizlik vardı.
Platonik sandığım bu aşk karşılıklıydı. Artık tüm kuralları ve imkansızlıkları üstümden atıp Erim'in dudaklarına yapıştım. Erim bu hareketimi beklemiyor olacaktı ki şaskınlıkla beni izliyordu.
Bu sefer beklememiş ve ilk adımı ben atmıştım. Duraklarım yavaşça hareket ederken Erim'de bana karşılık veriyordu.
Ben onun sırtına sarılıp kendime çekerken oda elini belime dolamış beni kendisine bastırıyordu. Ahenkle dans eden dudaklarımızdan çıkan seslere aldırmadan öpüşüyorduk.
İkimizde nefes nefese kaldığımız için dudaklarımızı birbirimizden çektik. Nefesi yüzümü serinletirken alnını alnıma yasladı. "Ben çok ciddiyim Emir, senin yanında başka birilerini görmek istemiyorum." diye fısıldadı.
"Askerdeyiz. Bu dediğin imkansız. " dedim.
"Biliyorum. Bunu bilmek ve elimden bir şeyin gelmemesi beni kahrediyor." dedi. Her konuştuğunda sesi bana güven veriyor, ve hiç tatmadığım değerlilik duygusunu tarttırıyordu.
"Dönelim artık. Anlayacaklar." dedim etrafıma bakınarak. Kafasını sallayarak beni onaylasa da benden ayrılmak istemediği her halinden belliydi.
Ben önden giderken o elleri cebinde arkamdan geliyordu. Şuan mutluluktan uçuyordum. Tam çadırların olduğu alana gelmiştik ki onda unuttuğum bir şey aklıma geldi. Geri dönerek yanına gittim.
Ben yanına geldiğimde ellerini cebinden çıkardı. Beni izliyordu dikkatle. Elimi cebine soktum ve filamayı aldım. "Unutmuşum." diyerek kıkırdadım. Bu halimi görünce gülümsedi. Dudaklarımı dudaklarının arasına alıp sıkıca öptü ve,
"Kurban olurum sana." diyerek bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》
Storie d'amoreTAMAMLANDI. Askeri kurgudur. Erim, hayatı disiplinden ibaret olan ketun bir komutandı. Tek düşkünlüğü limon çiçeğiydi.