5. bölüm : DAVET

14.1K 727 63
                                    

Bazı zamanlarda olduğu gibi bugün de albay komutanlara davet verecekti. Davet yemeği akşam olduğu için erbaş yemekhanesinde işler öğleden sonra başlamıştı. Ben de görevliydim, ama bu sefer soğan yada patates çuvalı taşımayacaktım. Tek yapacağım iş komutanlara hizmet etmekti. Gastronomi mezunu olmam yada çok iyi bir restorantta staj yapabilmem burada yemek yapabileceğim anlamına gelmezdi.

Erbaş yemekhanesinde 4 dört tane aşçı vardı ve albayın emrettiği yemekleri yapıyorlardı. Bizde masaları ve sandalyeleri düzeltiyorduk. İş kolay olduğu için hemen bitirmiş ve televizyonun karşısına kurtulmuştuk. Aylar olmuştu televizyon izlemeyeli. Sevdiğim diziler ve müzikler kanallarını izlemek istesem de üst devre askerler haberlere bakıyorlardı.
Kumandayıda onların elinden almak olmazdı, tabi.

Albayın yemekhaneye girmesiyle hepimiz ayağa kalktık. İşler nasıl gidiyor diye denetlemeye gelmişti sanırım. Direkt olarak mutfağa geçmişti. Bir aksilik çıkmasın istiyordu.

"Nasıl giderler erkenden, başçavuş?" diyen Albayın sesi bize kadar gelmişti. Sanırım başçavuşa sağlam bir fırça çekiyordu.

Albay bir kaç dakika sonra yanımıza gelmisti. Biz esas duruşta beklerken, albay elini çenesine koyarak kaşıdı.
"Aranızda tatlı yapmasını bilen varmı?" deriye sordu bize. Bir an için tereddütte kalmıştım. Ben, dersem yine başıma iş alırım diye korkuyordum.

"Aşçılar erkenden gitmişler. Dört kişilik tatlı yapacak biri yokmu?" diye tekrar sorunca tekmil vererek "Ben biliyorum komutanım, gastronomi mezunuyum."
dedim. Albay direkt olarak eliyle işaret ederek peşimden gelmemi emretti.

Mutfağa girdiğimde karşımda kocaman tezgaha baktım. "Basit bir şeyler yap evlat. Yeter ki gelen komutanlara tatlı bir şeyler yiyebilsin." dedi. "Emredersiniz komutanım." diyerek işe koyuldum. Mutfak çok büyük olsa da elimde kullanabileceğim pek bir malzeme yoktu. Limon, şeker, yumurta vs. vardı. Benim uzun zamandan beri düşündüğüm bir tatlıyı yapacaktım.

...

Yaklaşık 1 saattir mutfakta uğraşıyordum ve misafir komutanlar çoktan gelmişti. Albay mutfağa geldiğinde, tabaklamayı bırakıp esas duruşa geçtim. Albay eliyle rahat rahat dedi. " Ne yaptın evlat...?" derken hazırladığım tabaklara baktı şaşırarak. "Vaay be. Bu nasıl bir sunum, sanat eseri. Ben dört kişilik istedim ama sen 5 kişilik yapmışsın. Birinin tadına bakayım." dedi. Hemen çatalı uzattım. Yaptığım limonlu tatlıdan bir dilim aldı ve bana baktı. Böyle bir tatlıyı benden beklemiyordu. "Çok iyi. Ben hayatımda böyle bir şey yemedim yav." dedi. Tabağın tamamını yemişti. "Adın ne senin? Hangi bölüktesin?" diye sordu. "Emir komutanım,
4. bölükteyim." dedim. Son lokmasınıda ağzına atarak, "Erim üsteğmenin bölüğü. Neyseki yabancı biryerde değilsin." dedi.

Keşke başka bir bölükte olsaydım diye geçirdim içimden. Albay, benim yemek konusunda yetenekli oldugumu anlamıştı.
Belki beni buraya görevlendirir diye umuyordum. Böylece Erim komutandan kurtulurdum.

...

Gelen komutanlara bakıyordum. Bazıları sivilken bazıları kamufulajlıydı. Resmen yıldız geçidi vardı erbaş yemekhanesinde.
Siyah gömleği ve kumaş pantolonuyla yemekhaneye yeni gire Erim komutana baktım. Baya yakışıklı ve karizmatikti.
Komutanlarla merabalaştı ve kendisi için ayrılan yere oturdu.

Askerler yemekleri dağıtıyor, komutanlarda afiyetle yiyordu. Sıra tatlıya geldiğinde diğer askerler aşçının yaptığı sütlü tatlıları dağıtırken ben kendi yaptığım limonlu tatlıları dağıtıyordum. Bir tabağına albaya, diğer iki tabağına yanında oturan ismini bilmediğim komutana verdim. Son tabağıda Erim komutana vermiştim. Tabağı önüne koyarken beni görmemiş, fark etmemişti. Yanında ki üsteğmenle sohbete dalmıştı.

...

İsmini bilmediğim bir üsteğmen tatlıların farklı olduğunu görünce, " Bende isterim limonludan komutanım." dedi şakayla karışık. Albay, gülümseyerek, " Bu dört tabağı asker yaptı. Bayaa becerikli." diye cevap vererek önündeki limonlu tatlıyı üsteğmene verdi. Üsteğmen tatlıdan bir dilim alıp, " Valla helal olsun. Kimmiş bu asker komutanım." dedi. Adının Barbaros olduğunu öğrendiğim üsteğmen, albayın hem akrabasıymış hemde emir subayıymış.
Albay gözüyle beni aradığında bir adım atıp kendimi gösterdim. "Hah işte şu çocuk." diyerek beni gösterdi. Masadaki tüm komutanlar bana bakıyordu. Erim komutan hariç. Barbaros üsteğmen gülümseyerek, adın ne senin asker diye sordu. "Emir komutanım." dedim. Adımı söylemekle Erim komutan direkt olarak bana baktı. Şaşkındı, önündeki bitirdiği tatlıyı benim yapacağımı tahmin edemezdi.
Birkaç dakikalık göz göze geldikten sonra afiyet olsun der gibi kafamı salladım. Erim komutan, bana uzun uzun bakmıştı. İlk defa bana böyle bakıyordu. Sanki hiç unutmak istemiyormuş gibi uzunca baktı.

...

Yemekten sonra çayları da servis etmiştik.
Elimdeki tepsiyi dikkatle dökmeden taşımaya gayret ediyordum . Başta üç beş komutana vermiştim. Erim komutana sıra gelmişti. Dikkatli bir şeklide tabaktan sıkı sıkı tutarak masaya koyacakken tabağı kavradı. Iki parmağı elime temas edince istemsizce titredim. Yüzüne baktığımda gözlerini bana diktiğini gördüm. Hemen bakışlarımı kaçırsam da onun gözleri gözlerimdeydi. " Sağol Emir." dedi.
Heycanımı yenmek için bir kez gözümü yumup açtım. "Afiyet olsun." komutanım dedim ve mutfağa doğru adımladım.
Heyecandan mıdır bilmem her yerim zangır zangır titriyordu. Bana bakarken ilk defa kaşları çartık değildi. Çayını içip, sohbet ederken arada bana bakmayı ihmal etmiyordu.

...

Saat epey geç olduğu için arabasıyla gelen komutanlar bölüğündeki hizmet eden askerleri arabalarıyla bölüğe bırakıyordu.
Erim komutan beni çağıracakmı diye beklerken, beklenen oldu ve Erim komutan ayağa kalkarak bana baktı. Benim gözüm onda olduğu için direkt bakışlarımız buluşmuştu. Kafasıyla işaret ettiğinde hemen kapıya yöneldim. Ben kapıda onu beklerken Barbaros üsteğmen, " Tatlı çok güzeldi. Bu işin eğitimini aldığın belli."
"Araç yoksa gel ben bırakayım seni." dedi.
Tam " Erim komutan beni bırakacak." diyecekken albay söze girdi. " Bırak barbaros bırak. Emir bugün iyi iş çıkardı."
dedi. Erim komutana baktığımda onun bize baktığını fark ettim. Biraz önce bana anlamlı anlamlı bakan kişi şimdi kaşlarını çatmıştı. Gerilen çenesinden ve boğazındaki şişen damarlardan sinirlendiğini anlamıştım.

Albay emrettiği için bir şey diyemedim ve üzgün bir şekilde Barbaros komutanın peşinden gittim. Arkama dönüp Erim komutana baktığımda, hala aynı yerde durduğunu ve bana baktığını gördüm.
İnşallah yarın bana hu sebepten dolayı ceza vermezdi.








DÜŞKÜNLÜK 《 BxB 》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin