1-Kenafir Göz

6K 304 125
                                    


İyi okumalar

( 3 Sene Önce)

"Hande! Sofra neredeyse hazır, seni bekliyoruz kızım. " Babamın herkese karşı sert ama bana yumuşak çıkan sesiyle dakikalardır debelenip durduğum yatağımın içinden huysuzlanarak çıktım. Üzerimdeki yorganı ayağımla itip yere savururken yazın bittiğini kabullenmek istemiyordum, dünden beri anlamsız gerginliğimle evdekilerin burnundan getirdiğimin farkındaydım ama elimde değildi.

Okulumu, bölümümü çok seviyor olmama ve ideallerime ulaşmama bir senecik kalmış olmasına rağmen zorlanıyordum. Kitaplardan başımı kaldıramadan geçireceğim bir senem daha vardı önümde ve düşündükçe gerginliğim artıyordu. Üstelik alttan iki illet dersim de vardı, yazın bütünlemeyi savsaklayınca derdi çilesi sene içine kalmıştı.

"Geliyorum babacım, siz başlayın. " Başlamayacaklarını bildiğim halde kurduğum bu cümlenin alt metni; "biraz daha bekleyeceksiniz çünkü yeni uyandım. " oluyordu ama ne ben bu cümleyi kurmaktan bıkıyordum ne de ailem bensiz kahvaltıya başlıyordu.

Hava yeni yeni aydınlanırken penceremi açıp yazdan kalma son sıcaklığın tadını çıkardım. Zira bir kaç hafta sonra bu tatlı esintinin yerini yağmur ve sert rüzgarlar alacaktı. Pijamamdan içeri sızan ılık rüzgarla hafiften irkilir gibi olsam da aldırmadan sabahın ilk ışıklarının beni uyandırmasına izin verdim.

Esneye esneye odamdaki banyonun yolunu tutarken alt kattan homurtu sesleri gelmeye başlamıştı bile. Annem babama nazaran daha sabırsız ve asabi olduğundan mütevellit, azarlarımın çoğunun baş rolünde annem oluyordu. Eminim şu an söylene söylene mutfakta iş yapıyordu. Oldukça gürültülü çatal bıçak seslerinden de masayı sarsacak kadar nazik! dokunuşlarla sofrayı hazırladığı belliydi.

Bir işin ucundan tutmadığımdan, en azından sınavlar başlamadan biraz yardımcı olsan minvalinde bir konuşmaya hazır olmam gerektiğine dair sinyalleri beynime gönderiyordum.

Elimi yüzümü yıkayıp, hazırlanma işini kahvaltıdan sonraya bırakırım düşüncesiyle alt kata inen merdivenlere ilerledim. "Günaydın canım ailem" diyerek babamın yanı, annemin hemen karşısındaki yerimi aldım. İşte şimdi üç kişilik küçük ailemiz, sabah kahvaltısı ritüeline hazır ve nazırdı.

"Okullar başladı ya, hepten elini eteğini çekeceksin evden değil mi kızım? En azından kahvaltıyı sen hazırla Hande, bir işin ucundan tutuversen eline yapışmaz yavrum!" Çayları koyarken bakışları destek ister gibi babamın yüzünde dolaşıyordu. Gazetesini katlayarak kenara koyan babamsa, düzenli aralıklarla bu konuşmayı dinlediğinden pek aldırış ediyor gibi değildi.

"Annecim, durumu biliyorsun ama. Başımı derslerden kaldıramıyorum ki." Bu defa destek isteme sırası bendeydi. Uzanıp elini tuttuğum babama yavru köpek bakışları atarken nazım hem babama hem de bu yolları benden önce geçmiş olan meslektaşımaydı. "Baba söylesene ya, bu sene ceza var, icra iflas var. Ne kadar zor bu dersler. Zaten sosyal hayatım yok bir de evde iş mi yapayım! Yazık değil mi bana? "

İsyan dolu sözlerim biter bitmez babamın ellerini dağınık saçımda hissettim. Usulca okşayıp bir öpücük kondurdu, çayından bir yudum alarak anneme döndü. "Zümrüt, üstüne gitme kızın. Dersleri ağır, bir de alttan iki ders bıraktı sağ olsun. İşi daha da zor. " Hande destek masası olan babam, ağırlığını koyduğunda rahat bir nefes aldım. Beni bu dünyada en iyi babam anlardı zaten.

"Hep sen yüz veriyorsun buna Erdal. Mesleğini eline aldığında da böyle sürekli arkasını mı toplayacaksın? "

"Benim kızım benden daha iyi bir hukukçu olacak eminim. Gözlerinde görüyorum ben onun meslek aşkını. " Parlayan ve güven veren bakışları beni bulduğunda koluna yaslanıp, "canım babam" dedim dolu dolu.
Babamın bana olan inancı olmasaydı belki de çoktan pes etmiş ve fakülteyi bırakmış olurdum. Ne zaman dersler ağır gelse ya da işin içinden çıkamadığım bir olayla karşılaşsam, arkamda bir dağ gibi duran babamın varlığı bana güç verirdi. Onun bir saniye dâhi olsun benden elini çekmediğini bilmek, şu hayatta ki en büyük güvencemdi.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin