3- Mapushane Türküsü

2.7K 221 89
                                    

Medya; Akif'in nezarette mırıldandığı türkü.

Medya kaldırılmış. Cem Karaca; Kerkük Zindanı.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın,iyi okumalar ❤

Birilerinin gelip gelmediğini anlamak için arkama saniyelik bir bakış attığım anda aniden kolumdan tutularak hemen sağımda kalan karanlık sokağa çekildim. Telaşlı bakışlarım önce ağzımı kapatan ele, sonra da yüzümde dolaşan mavi gözlere kaydı.

Bir binanın arka duvarına yaslanmış sırtımın acısı bıçak gibi tenimi kestiğinde, kısık bir inilti koptu boğazımdan.

Elleri hala dudaklarımın üzerindeydi, tutuşundan kurtulmak için kafamı sağa sola sertçe salladım. "Bırak beni! " Desem de boğuk çıkan sesimden ne dediğim muhtemelen anlaşılmıyordu. Zaten önemi de yoktu, Akif denen herif, bakışlarımın deliliğinden söyleyemediğim şeyleri de anlamış olmalıydı.

"Sen o küçük aklınla beni mi takip ediyorsun?" dedi, sinirle alıp verdiği sesli soluklar yüzümü yalayıp geçiyordu.

Sert ve kalın sesi kulağıma dolduğunda zaten beynimi çatlatacak kadar yükselmiş öfkem, iki katına çıktı ve ağzıma kapattığı eline var gücümle dişlerimi geçirdim. "Ulaaaan! " diye haykırdı fakat sesini kısık tutma çabasından dolayı yüzü kıpkırmızı olmuştu. Zira polisler hala sokaktaydı ve enselenmek ikimizin de istemediği şeydi.

"Kafayı mı yedin sen? Ne halt ediyorsun? Boyuna posuna bakmadan bana kafamı tutuyorsun devrimci kız!? " Güya alayla söylediği hitapla sırıtırken göz bebeklerine içimdeki tüm hınçla baktım. Boyu ve cüssesi benim iki katım olmasa, bana küçümser gözlerle bakan bu herifi hastanelik edene kadar döverdim ama malesef karşımdaki herif, parmak uçlarımın üzerine kalksam bile yetişemeyeceğim kadar uzun biriydi.

Belki biber gazından, belki de benim gibi öfkeden kızarmış halde olan mavilerini yüzümde uzun uzun gezdirmesinden rahatsız hissederek, kendi ve duvar arasında sıkıştırdığı bedenimi, şaşkınlığından yararlanıp bir adım geriye çektim.

"Bir daha bana dokunursan!" dedim dişlerimi sıkarak," kasıklarına öyle bir tekme yersin ki,seni kısır bırakırım! " Ağzımdan çıkan şeyin garipliği bile umrumda değildi. Bedenim öfkeden, ellerim de hıncını alamamanın verdiği hırsla yanıyordu âdeta.

Tehdit ettiğim cümlenin saçmalığıyla, avucundaki diş izinden kafasını kaldırarak bana baktı. Gülüyor muydu o? Utanmadan bir de benimle dalga mı geçiyordu şerefsiz!

Aklımdan az önce meydandaki sahneler hızla geçtiğinde bu herifi neden takip ettiğim geldi aklıma. Yüzündeki meymenetsiz gülümsemeye bakıp yüzümü buruşturdum, gülmek bir insanda bu kadar mı berbat dururdu?! "Ne gülüp duruyorsun, Allah'ın kurdu! Utanmanı geçtim sen de şeref ve haysiyette yok belli ki!" dedim bağırarak. Öfkem gözüme öyle kalın bir perde indirmişti ki, polislerin sokaktan çıktığını görmesem de sanırım yine bağırmaya devam ederdim.

Sadece ay ışığının aydınlattığı sokakta, yağmur altında yalnız ikimiz vardık ve bu durumda bile korkmak yerine hala gözlerini inatla yüzümden çekmeyen herife posta koymaya çalışıyordum. Bu korkusuzluk, kanımda dolaşan cesaret hissinden mi kaynaklıydı yoksa karşımdaki herifin bana bir şey yapmayacağını anladığımdan mıydı emin değildim.

İri cüssesiyle üzerime yürüdüğünde, kafamı dikleştirip ben de ona doğru bir adım attım, beni böyle korkutabileceğini sanıyorsa çok yanılıyordu." Kızım hayırdır sen sabah yürek falan mı yedin? Şerefsiz falan, doğru konuş! Haddini bil yoksa kız olduğuna bakmam bizzat ben seve seve bildirim! "

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin