53- Kaybedilen Savaşlar

620 79 51
                                    

Merhabalar herkese... Finale adım adım diyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Yorum ve oyları lütfen eksik etmeyin. ❤❤❤



Gergindim, karnımda garip bir ağrı vardı ve bu ağrının sebebi boş midem değildi. Annem sanki kaçacakmışım, her an fikrimi değiştirecekmişim gibi parmaklarını kollarıma dolamışken tedirginlikle açık görüş sırasında etrafı izledim. Silivri'ye gelmek için bir buçuk saattir yol gelmiştik, sabah Akif'in ısrarına rağmen tek lokma yemeden yola çıkmıştım ve neredeyse bir saate yakındır da açık görüş bekleme salonunda ayakta dikiliyordum.

Acelesi olmasaydı Akif'in bu sabah neden gergin olduğumu eşeleyip, sorusuna yanıt almadan da beni bırakmayacağını biliyordum ama Bahadır denen herif sabahın köründe onu yanına çağırmış ve protokolün üzerinden geçmeleri gerektiğini söylemişti. Akif de Maximiano'nun içeri girmesini hızlandırmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduğundan aceleyle evden çıkmıştı. Arkasından iş çeviriyor olma fikri midemi bulandırıyor ve zaten gergin olan ruhumu iyice bir cendere içinde sıkıştırıp duruyordu.

"Hande yeter! Sallanıp durma, beni de germe. Altı üstü yarım saat sürecek, konuşup döneceğiz. Büyütme kızım lütfen!" Annemin çatık kaşlarının altındaki öfkeli gözleri sözlerinden daha çok uyarı doluydu. Konuşmasa da benim halime sinirli olduğunu dışarıdan bakan herkes anlardı.

"Büyütme mi? Anne Akif'in haberi yok ve ben her an bu kapıdan çıkıp gidebilirim. Babam için Akif'in güvenini zedelemeye değer mi emin değilim." Annem o tanıdık oflamasını ve göz devirmesini çekinmeden bana doğrulturken aynı bıkkın ifadeyle ona karşılık verdim. Beni anlamasını beklemek tamamen aptallıktı.

"Baban o senin Hande, baban! Ne yaparsa yapsın baban olduğu gerçeği ölene dek değişmeyecek. Akif bunu kabullense iyi olur."

Cevap vermek yerine, gergin bakışlarımı önümde sırada bekleyen ailelere çevirdim. Yarım saattir mahkumların kapıdan girmesini bekliyorduk. Kimsenin sabrı kalmamıştı. Aklımdan binlerce şey geçiriyordum. Avukat kimliğim olsaydı ya da savcı olsaydım bu işkenceye gerek kalmayacaktı biliyordum ama onun da zamanı gelecekti.

Önümüzdeki gürültülü demir kapı açıldığı aynı anda kalbim heyecanla çarpmaya başladı. Mahkûmlar teker teker çıkarken gerginliğim ve korkum çoktan on katına çıkmıştı. Benim burada ne işim vardı? Babamı görmeye, onunla yüzleşmeye hazır değildim. Aniden ya Akif duyarsa diye içimden soğuk bir ürperti geçti! Aklım başıma yeni gelmiş gibi panikledim. Annem beni çekiştirirken düşüncelerimin arasından çıktım ve tam o anda sakalları uzamış, zayıflamış ve bitkin görünen adamı gördüm. Bakışlarımız kesiştiği an babamın dolan gözleri içimi titretti. Ona merhamet etmek istemiyordum ama... Ama benim tanıdığım halinden eser yoktu ve bu beni sandığımdan daha çok sarstı.

"Kızım, Handem!" Sırtıma dolanan kollarla adeta taş kesildim, ne hissetmem gerektiğini ya da ne düşünmem gerektiğini bilemeden öylece olduğum yerde çakılı kaldım. Ne kadar süre babamın kolları arasında zaman geçti bilmiyorum ama nihayet geri çekilme refleksine kavuştuğumda bir adım atmayı başararak ondan uzaklaştım. Yanaklarımın ıslandığını bile yeni fark ediyordum. Babamın titreyen elleri yüzümü buldu ve usulca okşadı. "Mucize gibi. Hep içimde bir ümit vardı, kızım beni bırakmaz diyordum. İyi ki geldin, gönlüme neşe getirdin kızım." Elimi avuçlayıp boş masalardan birine doğru beni sürükledi, tam yanıma otururken ben sessizliğimi korumaya devam ediyordum.

"İki gün önce beni aradığında, avukat aracılığıyla babana artık kaçmadığını haber vermiştim ama bugün tamamen sürpriz oldu." Annem babamın diğer elini kavrarken bakışları bana sokulmuş adamın solgun yüzünde geziniyordu.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin