41-Karı Koca Oyunu

1.5K 170 265
                                    

Ben geldim...

Size erken bayram hediyesi getirdim. Siz de beni lütfen oy ve yorum hediyelerinizle sevindirin canım okurlar...

Dakikalardır ellerimdeki kanı izliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dakikalardır ellerimdeki kanı izliyordum. Dünyadan soyutlanmış sadece Akif'in vurulurken ve sonrasında çektiği acıyı düşünerek onun yerinde olmayı diliyordum. Zaten önüme atlamasaydı çekeceğim acıyı... Her insanın hayatında kader anları olurdu ya da dönüm noktaları, benim son aylarda birden çok yaşadığım bu dönem noktalarından en acısı, bir kaç saat önce sevdiğim adamın sıcak kanının ellerime buluşması, soğuk nefesinin yüzüme vurmasıydı.

Kızgındım, ben kırıldığımda ve üzüldüğümde öfkelenirdim. Mavi gözlerinin kapanmadan önce bana bakışları zihnimi işgal ettikçe öfkem büyüyordu. Nasıl yapardı? Nasıl pervasızca ve kendi canını kaygısızca önüme atardı? Uyandığında bunun hesabını ona çok fena soracaktım. Uyandığında... Uyanırdı değil mi? Akif gibi bir adam tek kurşunla...

Ayakta beklemekten bitkin düşen vücudumu yoğun bakımın kapısındaki sandalyelere bıraktım. Hastane kokusu burnuma doldukça korkum beni baştan ayağa ele geçiriyordu. En kötüsünü düşünene beynim saatlerdir hiç durmuyordu. Neden şu Allah'ın belası kapı açılmıyordu? Beklemek, hele hayatın buna bağlıymış gibi beklemek ölümle eş değerdi. Akif'in içeride hayatla mücadele ediyor olduğunu bilmek kanımı donduruyordu.

Vücudum bitik bir haldeydi, nefes almak, düşünmeden durabilmek imkânsızdı. Beynimi ele geçiren kötü senaryolar bir bir gözlerimin önüne gelirken kalbimin acısı kemiklerimi adeta kırıyor gibiydi. Nasıl olmuştu? Nasıl olmuştu da her şey bir anda bu hale gelmişti? Bunu yapanların yanına kalmayacaktı, Akif'in acıyla aldığı her nefesin bir bedeli olacaktı ve ben Hande isem, bunu ödetmek için ne gerekiyorsa yapacaktım.

Evden çıkmadan şükür ki almayı akıl ettiğim telefonumu cebimden çıkarmadan önce hemen karşımda duran lavaboya güçsüz bir kaç adım attım. En azından ellerimi yıkamalı, yüzüme biraz su çarpmalı ve kendimi biraz toparlamalıydım. Lavabonun üzerindeki aynadan kendime baktım, berbat haldeydim ama umursamadım. Ellerimi yıkadım, suyla beraber akan Akif'in kanını gözyaşlarımla izledim. Yüzüme peş peşe beş altı kez su çarptım.

Kendime gelmem için daha fazlasına ihtiyacım vardı. Akif'in uyanmasına, bana yine ateş çıkan mavileriyle bakmasına ihtiyacım vardı. Öyle ki bu ihtiyaç ekmek su gibi elzemdi. Olmazsa yaşayamayacağım türden zaruri bir ihtiyaç. Acıyla gözlerimi kapatıp açtım. Cebimdeki telefona sarıldım, kapalıydı. Hızlıca açma düğmesine bastım ve gelen bildirimlere aldırmadan İsmet'i aradım.

"Hande Hanım? Çok şükür!" İsmet'in alıp verdiği titrek soluklar Cihangir ve Zeki hocanın arkadan gelen sesleriyle kesildi.

"İyiyim. Yani hastanedeyim Akif..." Yutkundum, ağlamamak için derin derin bir kaç kez nefes aldım. "Akif ameliyatta."

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin