36-Silahsız Ve Kansız Bir Ölüm

1.4K 181 353
                                    

Herkese merhaba, ben geldim👋. Öncelikle hayırlı Ramazanlar diliyorum. Umarım çok zorlanmadan oruçlarınızı tutabiliyorsunuzdur.

Başlamadan oy ve yorum hatırlatması yapıyorum. Ramazan'dan dolayı bölümler geç gelebilir, haberiniz olsun çünkü kafamı toparlamakta zorluk çekiyorum. Bir de gördüğüm kadarıyla okuma oranları da düştü. Kısacası Ramazan' da okurlar da uygulamaya girmiyor sanırım. Öyle mi yoksa yanılıyor muyum?

Lütfen yorum yapın ki hikayenin nasıl gittiğini anlayabileyim🌺

Medya: Hüsnü Arkan &Rubato - Kırık Hava... Akif'ten Hande'ye gelsin.

HANDE'DEN

Sağ çaprazımda oturmuş beni izlen Akif yüzünden hiçbir şey düşünemiyordum. Bakışlarının yoğunluğu tenimde karıncalanmaya sebep oluyor, odağımı onun dışında hiçbir şeye veremiyordum. Güya meşgul görüntüsü vermek için oynayıp durduğum telefondan sıkılmıştım, üstelik ben telefondan pek de haz etmeyen biriydim. Kime neyi ispat ediyordum ki!

Duru'nun sanki benim inadıma yapar gibi sesli ve neşeli konuşması kulağıma geldiğinde gerilen sinirlerimi kontrol etmekte güçlük çektim. Bu kız artık benim için hiçbir şey ifade etmemesi gerekirken, nasıl yapıyor nasıl ediyordu bilmiyorum ama bir şekilde damarlarımdan öfke kıvılcımlarının akmasına sebep oluyordu. Sesini duydukça ve Akif'in ona karşılık verip muhabbet ettiğine şahit oldukça, içimde sıkıntılı bir huzursuzluk baş gösterdi. Hâlbuki benim dün geceden beri çok daha önemli bir gündemim vardı. Babamın, Kaan'la beni evlendirme projesi!

Dedem ve bana gösterdiği yol olmasa, çıkış yolu olarak kâğıt üzerinde bir evliliğe, sırf Cemiyet'in gözünden düşmek için küçük de olsa bir ihtimal sıcak bakabilirdim. Kaan'ın benim sınırlarıma uyacağından da emindim fakat dedemin bana çizdiği yol, kurtuluşa daha yakındı.

Kaan'la evliliğe tamam desem dâhi, en fazla annem ve babam kadar Cemiyet'ten kopar, yine o kan emicilerin gölgesi altında köle gibi yaşamaya devam ederdim. Ve ben böyle bir hayatı kabul edemezdim. Kimsenin boyunduruğu altında, hele de kanlı bir örgütün hükmü altında bir ömür yaşayamazdım. Ya bu işi kökten bitirecektim ya da en sonunda ben bitecektim. İkinci ihtimal benim sonum olsa da kaybedecek bir şeyim yoktu, zaten bu belanın içine doğarak girmiştim.

"Günaydın Hande." Kaan'ın fazla ve gereksiz enerjik çıkan sesiyle telefon ekranına gömdüğüm kafamı kaldırıp gülen yüzüne baktım. Dün gece beni ne kadar alt üst etmişse, anlaşılan Kaan'ı o kadar mutlu etmişti. Bu biraz da, hatta kesinlikle benim dün geceki sessizliğimle alakalıydı. Zira babamın ve Kaan'ın evlilik önerisi karşısında tek kelime etmeden odama çıkmıştım.

Aylar önceki Hande olsaydı babamın bu teklifine şiddetle karşı çıkar, ağzına geleni söyler ve kestirip atardı ama o düşünmeden konuşan, herkesi iyi niyetli sanan aptal Hande artık yoktu. Sırtımda hala sızlayan bıçak yaraları varken adımlarımı düşünmeden atamazdım.

Önce Balat'a gidip fikir danışmam gereken insanlar vardı. Üstelik bu teklifi hemen reddetmem babam tarafından kesinlikle yanlış anlaşılır, sanki Cemiyet'te kalmak istiyorum gibi bir algı yaratırdı. Hâlbuki ben dedemle irtibat kurduğumu, tüm varlığına sahip olduğumu asla belli edemezdim.

"Günaydın." dedim onun aksine somurtkan bir ifadeyle. Kâğıt üzerinde dahi Kaan'la evlenmek, yapmak istediğim son şey bile değildi. Sandalyesini çekip dizime değecek kadar yakınıma oturdu ve beklentiyle gözlerimin içine baktı. Ne yani, kollarına atılıp beni Cemiyet'ten kurtaran kahraman olduğunu düşünmemi falan mı bekliyordu? Bu yüz ifadesi, ümitle bakan gözleri... Sahiden de böyle düşünüyordu.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin